kapat
22.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Ivır zıvır tarihi...

Düşünün bakalım, kaç türlü "tarih" var? Aklınıza hemen "resmi tarih" gelecek... Alternatif bir dünyanın içindeyseniz "derin tarih" ya da "karşı tarih"...

Herkesin de bir tarihi yok mudur?
İlkgençliğinin tarihi...
Sevdalarının tarihi...
Umudunun ve umutsuzluğunun tarihi...

Gökhan Akçura ise "ıvır zıvır"ın tarihini yazıyor. Akçura, Om Yayınları arasında çıkan "Unutma Beni" başlıklı çalışmasında, bize "tarih" diye öğretilenler ile kendi "ıvır zıvır" tarihi arasındaki sınırı şöyle çiziyor:

"Tarih önemli konularla uğraşır. Savaşlar, ihtilaller, devletler tarihin temel konularıdır. Baş oyuncuları ise krallar, imparatorlar, padişahlardır? Ama bir de önemsiz sayılan, üzerinde pek düşünülmeyen konular vardır. Koca savaşların yanında bir parfüm şişesinin sözü bile edilmez elbette?"

Bu düşüncesinin istasyonundan yola çıkan Akçura, "Unutma Beni"de "ses"in gramafon ve plaklara yolculuğundan Türkiye'de "operet"in gelişimine, "daktilo"nun günlük hayattaki varlığından "çorab"ın öyküsüne "ıvır zıvır" olarak nitelenen nesnelerin tarihini aktarıyor.

Tabii, hiçbirinde "insan" öğesini de eksik etmeyerek...

Akçura'nın şu fikriyatına da katılmamak mümkün değil: "Tamam 'önemli konular'ı ele alan tarih önemlidir. Ama kim ne derse desin 'ıvır zıvır' sayılan konuların da ayrı bir güzelliği olduğu inkâr edilemez."

İnkâr edilemez, çünkü o konuların pek çoğu "hatıra"ların pekmeziyle de lezzet bulmuşlardır da ondan...

Şimdi ben, üniversitenin ilk yıllarında hem soba, hem çay demleme aracı olarak kullandığım "gazocağı"na neler vermezdim.

Bir sarı gazocağı...
Üzerinde her tarafını çivi ile deldiğim bir zeytinyağı tenekesi... Bu, soba görevini görmekte kış günlerinde... Onun üzerine koyduğum çaydanlık ise bir "semaver" güzelliğinde... Kaloriferli bir eve geçince o gazocağı da "ıvır zıvır" niyetine günlerin çöplüğüne bırakıldı, ne yazık ki...

Tıpkı, demir dökümden yapılma, İzmir'den getirdiğim ütü gibi... O ütü ki, şimdinin blucinleri, kadife pantolonları nerede, yine o "sarı" gazocağı üzerinde ütüyü ısıtır, kumaşı sentetik de olsa pantolonlarımı ütülerdim.

O, basit bir gazocağı idi ama, alevinde annemin de anıları yanıyordu. O, basit bir ütü idi ama, kömürünü annemin kalbinin ateşi tutuşturuyordu.

"Modern insan", modernlik adına bünyesinde anılarını da barındıran nice nesneyi, bir kartpostaldı, ütüydü, gazocağı idi, kitap açacağı idi mesela, "modernlik" adına günün defterinden sildi attı.

Farkında olmadan belki de sildiği kendi tarihi idi...
Oysa, bütün bunlar Gökhan Akçura "ıvır zıvır" da dese, insanın tarihi aslında...

Hayatın tarihi de aynı zamanda...

"Ivır zıvır" deyip geçmeyelim, o biraz değil, en çok da bizim tarihimiz çünkü...
İnsan oluşumuzun yani...

BİR RESİTAL: TUNCAY YILMAZ

1996 yılından bu yana T.C. Kültür Bakanlığı keman sanatçısı Tuncay Yılmaz ile İngiliz piyanist Robert Markham, "Koç Allianz" 8. Fotoğraf Yarışması Ödül Töreni nedeniyle Koç Allianz Konser Salonu'nda bir resital verecekler.

Sanatçılar resitalde Beethoven, Debussy ve Ravel'in yapıtlarını seslendirecekler.

Resitalden önce bu yıl sekizincisi gerçekleştirilen fotoğraf yarışmasında dereceye girenlerin ödülleri verilecek.

Yılmaz ile Markham'ın resitali ile ödül töreni 22 kasım perşembe günü saat 20.00'de Bağlarbaşı Koç Allianz Konser Salonu'nda gerçekleşecek.

İKİ MISRA

Kimdir şu dallarda kızıl gülleri
Böyle alev alev yakan sihirbaz!

YUSUF ZİYA ORTAÇ



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır