Memleketim benim
İşte başladı. Her neyle dalga geçiyorsam, başıma gelmeye başladı.
Sen kalk köşe sepetleri tatile çıkınca köşeleri yerine çıkan "yıllık izinlerinin bir bölümünü kullanıyor" yazısıyla dalga geç, "kaç bölümlükmüş ayol bu tatiller" diye onu bunu makaraya al... Sonra... Aynı şey benim de başıma gelmesin mi... Mehveş'in yeni yıl armağanı olarak yüreğimin en derrin köşesinde saklayacağım.
(Daha dur bakalım sen çok bilmiş Mutlu Hanum. Onun bunun çocuğuna öküz möküz demeye devam et sen... Bir fil doğuracaksın fil...)
İki gündür "Kıprıs"tayım. Kıbrıslıların Kıprıs demesi çok hoşuma gidiyor. Bütünüyle konuşmaları hoşuma gidiyor. Uzun okunması gereken bütün a'ları kısaltıyorlar. "Acil" derken o 'a' bir kısalıyor ki, aman Allah, tam Hakkı Devrim'lik. Ama işte umurumda bile değil Hakkıymış, dil yaresiymiş. Öyle şarkı söyler gibi konuşmuyorlar mı?..
GÜZELİM ALMANCI ŞİVESİ
Esasında sadece Kıprıslıların değil memleketin bütün aksanlarına bayılıyorum. Ve hatta memleket dışındaki aksanlara. En son türeyen "Almancı 2. jenerasyon" aksanı hele, bitiriyor beni... Müthiş heyecan verici buluyorum Almancı aksanını. Gözümüzün, kulağımızın önünde doğdu! Büyüdü, serpildi... Gitti bi de hip hop oldu. (Aziza A. çok sıkı!) Uzman arkadaşlara göre bütün vurguları yanlış belki. Türkçeyi katlediyorlar belki. Fakat İstanbul Türkçesini tek esas olarak alırsan, bütün şiveler zaten aynısını yapmış olmuyor mu? Sırf yeni doğdu diye Almancı şivesini, Hakkari şivesinden farklı güzellikte ve değerde bulmuyorum. Hepsi güzel. Hepsi dağ gibi bir kimlik, bir coğrafya bilgisi veriyor. Almak isteyene tabii. Bazıları hazımsızlık çekiyor biliyorsunuz. Aksanlar, şiveler midelerine oturuyor.
Fakat memleketin güzelim aksanları artık bitti arkadaşlar ve ben buna üzülüyorum. Arnavut şivesi yok artık. "Orlaa burlaa hepsi benim biliyonn mu" şivesi, o güzelim Denizli şivesi de yok. (Özay Gönlüm, toprağın bol ossun.) Şöyle iyi, kuvvetli bir Karadeniz şivesi de duymuyorum artık.
KOMEDİ UNSURU
Bu aksanlar yok olsun diye herkes elinden geleni ardına koymadı bugüne kadar. TRT bunun en büyük sorumlusudur. Şivesi var diye televizyona adam çıkartmayan bir kurumdan söz ediyoruz. Şive sadece komedi unsuru olarak kullanıldı. Kaynanalar vs...
Halk da bunun etkisinde az kalmadı. Rahmetli annem "Koskoca doktor olmuş hâlâ şiveli konuşuyor" derdi. "Şiveli konuşunca daha az bilgili olunmuyor" derdim, ama ikna olmazdı. "Pisholoji" dedi mi doktor, annem ufak ufak uzardı.
Bense özellikle de okumuş, eğitimli insanların şivelerini korumalarını isterdim. Şiveli ve yerel kelimelerle anlatmalarını isterdim mesela varoluşçuluğu, kuantum fiziğini falan. (Kuantum fiziği??? Ufak at be kızım...)
Ama kim ki iki kelime öğrensin, biraz şehir görsün, hoop aksanını düzeltiveriyor. (Bu da nasıl bir beceridir anlamış değilim!) Ve şive cahillerin alameti farikası olarak kalıyor.
Bu hafta şiveyle ilgili değerli fikirlerimi aldınız. (Çok lazımdır, öyle demeyin...) Seve seve kampanyasına katkı olarak addedin... Haftaya Maronit köyü...
MUTLU TÖMBEKCİ
|