"Şehzade'nin İşleri" başlıklı yazımda, Zekeriya Temizel'in kendisine 250 milyon dolarlık "kıyak yaptığı" yorumuma katılmayan Erol Aksoy, "aksine kendisinin de bir Temizel mağduru" olduğunu savunan bir yazı gönderdi.
Yayınlıyor, takdirini size bırakıyorum:
"Şehzade'nin İşleri" başlıklı yazınızda, BDDK eski Başkanı Zekeriya Temizel'e eleştiriler yöneltilirken, şahsımın çok ağır bir itham altında bırakıldığını ve Zekeriya Temizel'in bana 'kıyak' yaptığının ve Trade Deposit Bank'ın bütün açıklarını İktisat Bankası'na devrini sağladığının ve bu suretle benim Off-shoreların cezai sorumluluğundan "yırttığımın" iddia edildiğini esefle okudum. Zekeriya Temizel'in BDDK Başkanı olarak yaptığı işlemlere sahip çıkacak ve onu savunacak değilim. Pek çok bankacı gibi ben de Temizel zihniyetli operasyonlardan zarar gördüm. O yüzden, şu hususlar mutlaka incelenmelidir:
1) Trade Deposit Bank, BDDK emri ile İktisat Bankası ile birleştirilmeyip müstakil yaşamını devam ettirebilse idi, kriz ortamındaki her banka gibi (ki buna devlet bankalarının bir kısmı da dahildir) düşmüş bulunduğu açıktan kendi imkânları ve bankacılık teknikleri ile kurtulamayacak mı idi? Devir ile bu imkan ortadan kaldırılmış olmadı mı?
2) Off-shore'ların sosyal kuruluşlar oldukları, off-shore bankaların "suç mevzuu" ve off shore bankacıların "suçlu" olmadıkları, dolayısıyla yazınızda ileri sürdüğünüz "Off-shore'ların cezai sorumluluğu" gibi bir mefhumun hukukta ve gerçekte yer almadığı bir yana, Trade Deposit Bank'ın mudileri, acaba Off-shorezede olarak sokaklara dökülecek "dolandırılmış" kişiler mi idiler? Yoksa o kriz ortamında, Türkiye'deki bankaları daha güvensiz buldukları için ve sırf bu yüzden, Trade Deposit Bank'taki mevduatlarının İktisat Bankası'na devredilmesine rıza göstermeyerek süratle çekmeleri mi bu bankanın artan zararına sebep oldu ve bunun müsebbibi kim?
3) Trade Deposit Bank'ın kendi tüzel kişiliğine bağlı kredibilitesinden soyutlandırılarak İktisat Bankası'na devredilen, sizin tabirinizle "açıklarının" bu suretle tedavisiz olarak İktisat Bankası'na yüklenmesi ile, İktisat Bankası'nın mali yapısına, bu kere onun kendi imkânları ile krizden kurtulabilmesini engelleyen bir rahne açılmadı mı? Kısacası bu devir işlemi gerçekte acaba, Erol Aksoy'a "kıyak" olsun diye değil, kamuoyunda Erol Aksoy ile özdeşleşmiş İktisat Bankası'nın varlığına yeni bir ekonomik zorluk yükleyerek bu bankaya el konulabilmesi ve Fon'a devredilmesine olanak hazırlamak, bu suretle Erol Aksoy'a "kazık atmak" için gerçekleşmedi mi?
Hal böyle iken, gazetenizde anılan yazıda kamuoyuna "Erol Aksoy'un suçlu ve Zekeriya Temizel'in desteği ile bir bankanın mali yükünü Hazine'nin sırtına yıkan bir kişi" gibi takdimi esef vericidir.
Saygılarımla- Erol Aksoy