Hükümet, ekonomik krizden çıkış için tasarruf ve gelir getirici önlemleri devreye sokarken, özelleştirme yoluyla Türkiye'nin en büyük sorunu olan iç borçlardan kurtulabileceği öne sürüldü.
İddianın sahibi, adı Özelleştirme İdaresi (ÖİB) olarak değiştirilen Kamu Ortaklığı İdaresi'nin (KOİ) Özelleştirmeden Sorumlu eski Başkan Yardımcısı Süleyman Yaşar. Aynı zamanda Yeditepe Üniversitesi öğretim üyesi olan Yaşar'ın konuya ilişkin önerisi şöyle:
"ÖİB yönetiminde olan ve borsada işlem gören Tüpraş, Petkim, Erdemir'in şu anda piyasa değeri yaklaşık 4 milyar dolar. Petrol Ofisi'nin yüzde 42'i de devletin elinde. Hükümet ayrıca Türk Telekom A.Ş'yi İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem görür hale getirsin. Böylece devletin elinde 10-15 milyar dolarlık bir portföy oluşur.
Türk Telekom, Tüpraş, Petkim, Erdemir ve THY'de şirketi kontrol edecek imtiyazlı hisse oranı ana sözleşmelerde gereken değişiklikleri yaparak yüzde 5 düzeyine indirilsin. Şirket yönetimini (yüzde 5) bu hisseler belirlesin.
Hisselerin fiyatlarını da İMKB'de işlem gördüğü son üç ayın ortalama fiyatına göre belirledikten sonra, devlet müteahhit ödemelerinin, maaş ödemelerinin, sosyal güvenlik açığının, tarımsal desteklemelerin yüzde 10'luk kısmı bu portföy bitene kadar ödensin.
Böylece hem Özelleştirme İdaresi'nin portföyünü halka arz gibi kimsenin kuşku duymayacağı bir yöntemle boşaltarak özelleştirmeyi yapmış olursunuz, hem de önemli bir gelir kaynağı elde edilmiş olur. Bunu yapmak tek maddelik bir kanunun çıkarılmasına bağlıdır.
Deniliyor ki, "Kriz nedeniyle özelleştirme yapmak mümkün değil" Bu görüş özelleştirme yapmak istemeyenlerin görüşü. Devlet "büyük paralar kazanmak" amacıyla özelleştirme yapmaz. Şimdi kriz ortamında düşük fiyatlardan bu hisseleri devletten alacağı olanlara verirseniz, ileride bu hisselerin değeri yükseldiğinde kazanacak olan yine vatandaştır. Devlet vatandaşına kazandırırsa devletin de vergi gelirleri artacağından kriz ortamında ucuz verdiği hisselerden dolayı bir zararı olmayacaktır. Akıllı bir devlet idaresi vatandaşına kazandırandır.
Devletin elinde bulunan yüzde 5 oranındaki şirketin kontrolünü sağlayan imtiyazlı hisselerin satışı ise İMKB'de işlem gören şirket hissesinin yüzde 20'sinin sahip olunması şartına bağlanabilir. Böylece şirketin kontrolüne sahip olmak isteyen çekirdek yatırımcılar doğal piyasa yapıcısı olur. Bu hisseleri alanların zarar etme ihtimali ortadan kalkar.
Zaten Özelleştirme İdaresinin portföyünde bulunup halka arz edilen tüm şirketler 1990 ve 1991 yıllarında halka arz edilmiştir. Körfez Savaşı zamanında. Yani krizin tam ortasında. Ayrıca on sene öncesinin işlem hacimlerinin bugüne göre ne kadar düşük olduğunu, şartların ne kadar daha kötü olduğunu o dönemin yatırımcıları bilir. Dolayısıyla krizden korkmamak gerekir."
Ayrıca, 1991 yılından sonra gelen hükümetler özelleştirme uygulamalarında halka arzı terkettikleri için özelleştirme sorunlu hale gelmiştir. Bu yöntemle özelleştirme yine cazip hale gelir elde edilecek gelir ile krizden çıkış kolaylaşır. Bekleyerek krizden çıkamazsanız, özelleştirmeyi ise hiç yapamazsınız.