ABD eski Başkanı Nixon, öteki dünyadan, Amerikalı gazeteci William Safire ile konuşurken, "Türkiye, Kerkük'ü almalı" demiş..

Musul ve Kerkük'ü almalı mıyız?

Pratikte bu işe bakarsak, Türkiye'nin bunu yapabilecek askeri gücü var.. Daha önce de, 35 bin asker, yüzlerce zırhlı araç ve tank ile Irak'ın tam 100 kilometre içine girip, PKK'yı tepelemiştik..

Peki, Türkiye tek başına, Ortadoğu'da böylesine bir harita değişikliğini gerçekleştirebilir mi?

Türkiye, Suriye'yi Öcalan yüzünden sonunda çok ciddi biçimde "Savaş ile tehdit ettiği" zaman arkasında sadece ABD desteği vardı.. Bu gerçeği unutmayalım ve bu kez de arkamızda, ABD ve belki ondan da önemlisi BM desteği olursa, bunu yapabileceğimizi görelim..

Size bu Suriye olayı sırasında yaşadığım bir anımı da anlatayım bu ara; "Önce Demirel ile başlayan, sonra yanılmıyorsam dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından Suriye'ye verilen ültimatom medyaya yansıyınca, pek çok Avrupa ülkesinin büyükelçisi arayıp durumun ciddiyetini sormuştu. Hepsine durumun çok ciddi olduğunu, durumun artık kabul edilemez hale geldiğini ve Türkiye'nin bütün askeri hazırlıklarını tamamladığını söylemiştim. Bir telaşlanmışlardı ki, sormayın.."

Saddam'ın sonu
Neyse, şimdi dönelim "Musul ve Kerkük'ü alalım mı, almayalım mı?" sorusunun cevabını aramaya..

Diyelim ki girmesine girdik, Kerkük'ü de alıp, petrol yataklarının üzerine oturduk, sonra ne olur?

Türkiye, bunu yapmakla özel anlamda PKK ve genel anlamda da Kürt sorununu tamamen çözebilecektir.. Çünkü oraları aldıktan sonra, şu anda da facto var olan Irak Kürdistan yönetimini de kendi denetimi altına alıp, özerk bölgelerinde yaşamasını sağlayacaktır..

Bizim bunu yapmamız, Saddam'ın da sonunu getirecektir.. Buna da bir iki sersem ülke dışında kimse karşı çıkmayacaktır. Ardından'dan da Irak yönetimine gelecek olan, dünya ile barışık ve aklı başında bir yeni yönetimle de, sıkı dostluk üzerine kurulu bir ilişki içine girebiliriz.. Irak petrollerinin onlara kalacak olan yarısı ile de krallar gibi yaşarlar..

Biz petrolden büyük paralar kazanabileceğimiz gibi, Batı dünyası da, kendi petrol girdilerinin garanti altına alınması ile rahatlar.. Böylece de bundan böyle Suudi Arabistan'ın petrol şantajı olursa, buna boyun eğmez..

Genelkurmay Başkanlığı'nda "her türlü olası askeri gelişmeler" konusunda, çeşitli senaryolar hazır tutuluyor.. Böyle bir senaryonun olup olmadığını bilmiyorum.. Ama eğer varsa, üzerinde düşünmeye değer.. Yoksa da, bir an önce hazırlanmasında büyük yararlar var.. Üzerinde konuşmaya değer.. Soruyu tekrarlayalım:

"Kerkük ve Musul'u alalım mı?"