kapat
07.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 MODA
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Bursalılara düşenler de var..

As Merkez'in üst katındaki yiyecek içecek holünde oturduk, Mudo, Abdullah Kiğılı, Aykut Hamzagil, Celal Sönmez, ben.. Gerçekten dünya standartlarında bir alışveriş merkezini keyifle gezmiş, şimdi bir yorgunluk kahvesi içiyoruz..

Abdullah'ın mağazası da bir başka güzellik.. Öyle bir koleksiyon yapmış ki, bizim Apo.. Futbola dalıp işleri sermişti. Yeniden başına geçtiği nasıl belli oluyor.. Hele bir dünya güzeli gömlekleri var ki.. Apo da krize meydan okuyanlardan.. Bursa'da iki dükkanı var, üçüncüsünü de geçen cumartesi açtı, Carrefoursa alışveriş merkezinde.. Biz gittiğimizde Perşembe günü yeni yerleştiriyorlardı rafları.. O karambolda neler çarptı gözüme.. "Alıyorum" dedim.. "Alıyorum, siftah.."

"Yahu daha kasa açılmadı" dediler.. Paraları müdüre teslim ettim.. "Cumartesi açılınca girersin" diye, gömlekleri aldım zorla.. Almasam aklım kalacak biliyorum..

Abdullah dedi ki, "Geçen yıla göre, parça başı imalatı yüzde 30 arttırdım biliyor musun?.."

Celal, onlar da Sönmez Holding olarak iplik üretiyorlar kumaş piyasasına.. "Benim üretimim de arttı" dedi.. İplik artıyorsa, kumaş, kumaş artıyorsa, giysi artıyor demek.. Alıcı var ki, olacak ki, arttırıyorlar.. İşte "Güven" dediğim bu.. Felaket tellalları Allahın günü "Batıyoruz" nutukları ata dursun, bu ülkenin en önemli sanayi kollarından birinde, 2002 yılı tahminleri fevkalade olumlu ki, üretim hem de yüzde 30 gibi bir artış yapabiliyor..

Nergis Holding.. Bursa'nın, Bursalının en önemli kuruluşlarından.. Tam 20 bin aile, doğrudan burdan ekmek yiyor.. Bu 20 bin ailenin alışveriş yaptığı esnafı, Holdinge mal satan yan sanayileri dikkate alırsanız, boğazında Nergis parası olmayan Bursalı bulamazsınız.. Geçen hafta 35 milyon dolarlık sipariş almış.. Dünya devi Dupont, Nergis Holdinge ortak olmuş.. Niye olmuş.. İncelemiş, bakmış gibi fevkalade sağlam, geleceği fevkalade parlak bir kuruluş da ondan.. Eloğlu, sağlamı görmeden ayağını basar mı?.

Ve Nergis'i kuran, bugünlere getiren Cavit Çağlar'ı biz aylardır hapiste tutuyoruz. Ortada henüz bir yargı kararı yokken, medya yargısız infazı yapmış, adamı linç etmek için çırpınıyor.. Usulsüz kredi almış.. Almış da ne yapmış?.. İşte mal meydanda.. Nerdeyse tüm Bursa.. Kredi Bursa'ya yatırılmışsa, geri ödeme gücü varsa o zaman biraz daha hoş görülü olamaz mıyız?. Hayır.. Çağlar linç edilmeli.. Binlerce Bursalı aç kalırmış.. Bana ne?.. Bizim medya işte bu..

Neyse.. Ben lafı Bursalılara getirmek istiyorum..

Bu kente, İstanbul'dakileri gölgede bırakacak yatırımlar yapıyorsa, iş adamları, bu kentte kazandıklarını bu kente yatırıyor, pek moda olduğu gibi, kendilerini zengin eden Anadolu kentlerini unutup İstanbul'a, hatta dünyanın bir yerine yerleşmiyor, kendi kentlerinin bir İstanbul düzeyine gelmesi yolunda savaş veriyor, böylece İstanbul'a göçlere engel olarak orayı da kurtarmayı hedefliyorlarsa, o eller öpülür.. Tabii lafın gelişi değil.. Destek olarak..

İstanbul'dan ya da Avrupa'dan almak hevesinden, havasından vaz geçip, her Bursalı bu dükkanları doldurmalı ki, bu merkezler yaşasın, yenilerinin açılması için teşvik olsun.. Bursalılar, As Merkezi, Carrefoursa'yı doldurup doldurup boşaltmalılar.. "Onlar yapsın" demekle olmaz.. Herkesin görevi var, krizi aşmada, yaşadığı yeri geliştirme, kalkındırmada.. Bursa'nın her kuruşu Bursa'da harcanmalı..

Bu arada, başta Celal Sönmez, As Merkez'deki her iş yeri sahibine düşen bir görev var.. Elbirliği ile bu merkeze gelişi teşvik etmek.. Çeşitli piyangolar, promosyonlar, organizasyonlar.. Amerika gibi alışverişin yaşam olduğu ülkede, alış veriş merkezlerinin insanları toplamak için neler yaptıklarını biliyorum.. Hafta arası her Çarşamba, harika konserler düzenlerler.. Bedava.. Hafta sonlarında piyangolar vardır, erken gelenler için her dükkanda, akıl almaz, gerçekten akıl almaz indirimler vardır.. 100 dolarlık gömleği, ilk gelen 10 kişiye bir dolara satarlar mesela.. Sabah gazeteyi alır, koca koca ilanları görünce, dayanamaz koşarsınız..

Alışveriş merkezlerinin genel müdürleri, bizde sanki "Güvenlik şefi" anlayışı ile seçiliyor gibi geliyor bana.. Oysa pazarlamacı olmalı.. Genç, dinamik, devrimci bir pazarlamacı.. Hayatı orada, o dükkanların içinde geçmeli.. İnsanlar oraya nasıl getirilir, nasıl alışveriş yaptırılır soruları ile yatıp kalkmalı.. Kafası hep buna çalışmalı. As Merkezi bu organizasyon bakımından biraz zayıf gördüm.. Bir tek D&R'da enfes bir promosyon vardı, ama içerde alışveriş yapan bizlerin bile haberi yoktu. Kasada öğrendik.. 4 parça aldınız mı, kitap, kaset, CD, en ucuzu size hediye.. Yani nerden bakarsanız, yüzde 25'i aşmayacak bir indirim demek bu.. Ama "Yüzde 25" indirim lafından daha etkili.. Daha işlevli.. İki kaset almışsınız.. "Bir tane daha alın, bir tane hediye edelim" diyorlar size.. İki kitap için girdiğiniz yerden 4 kitapla çıkıyorsunuz.. Ve de en ucuzu bedava ya.. Bedava olan kıymetli olsun diye, en pahalı kitaplara da dalıyorsunuz, farkında olmadan..

As Merkez'in piyangoları, otomobil dahi verecek piyangoları olabilir, her dükkanın da kendi içinde promosyonları..

Bir de, böyle merkezlerde sinemalar oltadır aslında.. Celal Sönmez ve tüm kiracıları destek olmalı, sinemalar ucuzlamalı.. Gençler food courtta birşeyler atıştırıp sinema için doluşsunlar bir kere.. Gerisi kolay.. Belediye ile görüşmeler yapılıp, otobüs servisleri de sağlanırsa, bugünkü müşteri yoğunluğu kat kat katlanır..

Görüyorsunuz, herkese belirli görevler veren topyekun bir savaştan söz ediyoruz.. Kriz aşılacaksa, Bursa bir dünya kenti olacaksa, tüm Bursalılar, Bursa'ya yatırım yapanlar ve Bursa'nın yerel yönetimleri, iş birliği, güç birliği, beyin birliği yapmak zorundalar..

Bursa ve Bursalılar, onlara gösterilen bu güven ve bu ilgiye layık olmak zorundalar..

O zaman Bursa Anadolu'nun incisi olur.. O zaman, İstanbul'dan hatta, Bursa'ya göç başlar..

Haydi bakalım Bursalılar.. Size sahip çıkanlara şimdi siz sahip çıkın.. Tam zamanı.. Haydi!..

Canın yanınca, elimi sık!..
"Elimi tut" derdi, annem.. "Tut.. Sımsıkı tut.. Sık.."

Sıkardım.. Yüzünde bir rahatlama ifadesi oluşurdu aniden.. Derin bir nefes alırdı, derin, sancısız..

Kanser tüm vücuduna yayılmıştı.. Göğüs ve karın bölgesinde bulaşmadık tek organı kalmamıştı sanki.. Eve gelirdim.. Her organını kavuran sancıyı yüzünden okurdum bakar bakmaz.. "Yanıma otur" diye fısıldardı.. Otururdum.. "Elimi sık" derdi.. Sıkardım.. Bir an için canının yanması geçerdi sanki.. Her saniyesini dolduran binlerce "Ah" arasına, bir anlık bir "Oh" sıkışırdı, elini sıkınca..

E-mail ile bana yollanan "Canın yanınca elimi sık" başlıklı yaşanmış öyküyü okurken o günleri hatırladım.. Bu sütunlarda yayınladım öyküyü hemen.. Sonra da, bu yıl dokuzuncusu yayınlanan "Hıncal'ın Yeri" kitabına başlık öyküsü olarak aldım..

Dokuzuncu da, ilk sekizi gibi, Tepebaşı Tüyap Fuarı ile sizlere ulaştı.. Bu hafta Pazar günü, saat 13.30- 14.30 arasında gene Tepebaşı'nda, gene Altın Kitaplarda olacağız, sizlerle buluşmak için..

Cumartesi günü öğleden sonra, 15.00- 16.00 arasında da, Antalya'dayız.. ELT Kitapevinde.. Milli Egemenlik Caddesi no 41 imiş adresi..

Antalya nerden çıktı..

Efendim Abbas yoruldu.. Gerçekten yoruldu, Antalya'ya sadece dinlenmeye gidiyor.. Sheraton Voyager'ın o aylardır merakla ve heyecanla beklediğim "Sıhhat" merkezi nihayet açılmış.. Bin çeşit banyo, masaj, terapi.. Genel Müdür, Sevgili Dostum Jirayr, "Gel de bak bakalım, başarabilmiş miyiz" diyor.. Yaşayarak, deneyerek, sınayarak göreceğim bu çok iddialı "İnsanı yenileme" merkezini.. Antalya'dan yenilenmiş dönersem mesele yok.. Dönüşte hepsini yazacağım zaten..

Yazın sıcaktan adım atamadığım Antalya'nın da keyfini üç dört gün çıkaracağım artık. Yani.. Yarın spor köşemiz var, ama Cuma, cumartesi ve Pazar, Hıncal'ın Yeri kapalı.. Pardon.. Güneş Tecelli ve Hakan&Utku'ya izin vermedim.. Onlar hafta sonunda yerlerinde olacaklar. Sadece ben, salıya buluşacağım sizlerle..

İnşallah!..

Ya grip ilaçları..(!)
Efendim, grip aşısı üzerine yazanlar, teşvik edenler, aşı ithalatçılarına durduk yerde arka çıkıyorlarmış, hatta karşılığını da alıyorlarmış..

Bir an için doğru söylediklerini kabul edelim.. Hıncal aşıyı savunuyor, bunun için de, aşıcılardan yüklü bir para alıyor.. Tamam..

Ayni mantıkla, aşının yararsız olduğunu iddia ederek, önünü kesmek isteyenler, acaba her yıl milyarlar üstüne milyarlar dolarlık satılan grip ilaçlarını üretenlerden, Hıncal'ın bin misli kazanıyor olamazlar mı?..

Üstelik grip aşısınının ne ölçüde koruyucu olduğu kanıtlanmışken.. Üstelik, gribi iyileştirecek hiçbir ilacın bulunmadığını tıp dünyası her yıl bin kez ilan ederken..

Grip ilaçları (!) reçetesiz oldukları için leblebi gibi satılır dünyada.. Bizde, bu aptal ilaçlara ek olarak, bir de hiç mi hiç yararı olmadığı, hatta ilerde çok feci zararlara yol açacağı bilindiği halde, peynir ekmek gibi antibiyotik satılır, her burnu akana, hapşırana..

Grip yüzünden satılan ilaç, bu ülkede satılan tüm ilaçların nerdeyse yüzde 80'lerine ulaşıyorsa, ilaç sanayisinin gribi mi, grip aşısını mı desteklemesi gerek bir düşünün..

Bu konuyu haftaya derinlemesine anlatacağım size.. Bugünlük şunu söylemek isterim sadece..

Geçen yıl Sydney'e giderken Yasemin'in "Orada salgın varmış" telaşı ve benden habersiz organizasyonu ile, emr-i vaki aşı olmuştum. En rahat kışı geçirdim. Bu defa gönüllü aşı oldum..

Grip dünyada olduğu gibi bizde de kol gezmeye başlarken, gecikmeyin.. Ucuz ve kolay bir aşı, sizi milyonlarca liralık aptal ilacından, günlerce hasta yatmaktan, hatta ve hatta ölümcül sonuçlara gidecek beladan kurtarabilir.

İçişleri Bakanına..
Gün geçmiyor ki, gazetelerin magazin sayfalarında Mert Çiller adlı delikanlının çıkardığı olaylar yazılmasın.. Kafayı çekip çekip gazetecilere saldıran delikanlı, bu defa da, "Fotoğrafınızı çekebilir miyim" diye izin isteyen İzmirli gazeteci Yusuf Çınar küfürlerle saldırmış, tartaklamış, hırsını alamamış elindeki içki kadehini gazetecinin suratında parçalamış. Akşam gazetesinde yaralı yüzün fotoğrafı vardı, dağıtmış Mert Çiller'le birlikte..

Şimdi, aile terbiyesi, zabıta olayı, falan filan diye geçmek mümkün de, benim öğrenmek istediğim birşey var, İçişleri Bakanından..

Mert Çiller'in, bu halkın vergileri ile yaşayan devletin polisleri tarafından yakın korumaya alındığı söyleniyor..

Özel güvenlik kuruluşları ülkemizde çok güçlenmiş ve başarı ile çalışırken, Mert Çiller'i korumak için niye ille de devlet polisi gerekiyor?..

Bu delikanlı, önüne gelene korkusuzca saldırırken, gücünü arkasındaki polis desteğinden mi alıyor?.. "Beni nasılsa dövemezler, polislerim var. Ama ben istediğimi döverim" kaba kuvvetini bu delikanlıya sizin polislerinizin varlığı mı telkin ediyor, Sayın Bakanım..

Dilerim kısa zamanda aydınlatırsınız..

TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan

Adam karısından yüz bulamamış.. O akşam da kendini çok seksi hissediyor, çaresiz, 900'lü seks hatlarından birini aramış: Çok güzel sesli bir kadın çıkmış telefona. Heyecanla konuşmaya başlayacakken "Bu akşam olmaz tatlım!" demiş telefondaki ses "Kulağım ağrıyor!.."

BİZİM DUVAR
'Resti çektik. KKTC'yle birleşiriz.

Asıl rest şöyle olmalıydı: '

"Reha Muhtar'ı tekrar Atina'ya yollarız"

SEVDİĞİM LAFLAR
'Saf bir akıl.. garip şeylere inanmaktan büyük haz alır. Bulduğu ne denli garipse,onun için o kadar iyidir. Sade ve anlaşılır şeylere ise yüz vermez; çünkü onlara zaten herkes inanır...'

Samuel Butler (Teşekkürler Gökay)



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
SABAH'ın Demokrasi Kürsüsü'nde sizde sesinizi duyurun

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır