En güçlü olduğun an, en zayıf anındır
Çünkü, "o an" önlem almadığın andır. Ya da, önlemi gevşettiğin andır.
"En güçlü olduğun an, en zayıf anındır" gerçeğini öğrendikten çok sonra benzer bir sözü okumuştum. Lao-Tzeu da, "İnsan tam güçlü ve sert olduğu zaman ölür" diyor. Demek ki aklın yolu bir. Bir başka deyişle, "ortak akıl" denen şey bu olsa gerek.
Spor dünyasının çok sık kullandığı bir slogan vardır: "Gidişi suskun oldu, dönüşü muhteşem olacak". İtalya'nın Milan futbol takımının teknik direktörlüğünü üstlenen Fatih Terim için bu söz tersine döndü: "Gidişi muhteşem, dönüşü suskun!.."
Terim, pazartesi günü Milan'dan kovulurken, İstanbul'da (adam başı 833 dolarlık) konferansta "Kriz diye bir şey yoktur" diyordu, "Kriz kelimesini kullanmayın... Kriz diye bir sözcüğü unutun. Bunalımı 'kriz var' psikolojisi ile derinleştirmeyin."
Oysa o anlarda İtalya'da onu "krize" sokan toplantı yapılıyordu. Tam da "Ben ateşin tadını yanarak öğrendim" derken, İtalyanlar onu bir kez daha yakıyordu!..
Hiçbir "profesyonel nefis" yoktur ki, ateşi bir kez "tatmamış" olsun...
Kaderin cilvesine bakın!..
İtalya'da toplantı yapılırken, o belki de kendisini "en güçlü" hissediyordu. Çünkü, bir "guru" olarak bin civarındaki paralı dinleyiciye "Takımdaşlık felsefesini" anlatıyor, kendisini "güçlü" yapan ilkeleri bir bir açıklıyordu.
İşte o an, en zayıf anı idi. Yıldızın söndüğü an!.. Takımdaşlarının kendisini dışladığı an...
Türkçesi "ayak oyunu" olan futbola "siyasi ayak oyunlarının" girdiği, daha doğrusu bu oyunun "son dakika golünün" yendiği andı...
Fatih Terim şu anda kızgın, sinirli ve büyük bir olasılıkla da hınç dolu. Terim, Milan ve İtalya'dan intikam (hadi rövanş diyelim) almak için iyi bir fırsat yakalamaya çalışacaktır. O yapıdaki bir insanın "burada durması" beklenemez.
Bence şimdiki kırgın, üzgün ve en çok eziklik duyduğu "işte bu an" Fatih Terim'in "en güçlü anı"dır.
Çünkü, şu anda "önlem alma gereksinimi" en üst düzeydedir.
Ancak dikkat etmesi gereken şey, "önlem almak (başarılı olmak)" ile "intikamı" birbirine karıştırmamaktır. Yoksa, o hırs ve intikam duygusunun içinde yok olup gidecektir. Schiller, "Affetmek ve unutmak iyi insanların intikamıdır" diyor.
Fatih Terim, isterse İtalyanlar'a yine onların sözüyle cevap verebilir. Kendisine yol gösterecek bir İtalyan siyaset bilimciyi hatırlatayım: Makyavel!.. (Niccolo Machiavelli, 1469-1527)
Türkiye'de, "Başarıya ulaşmak için her yol mübahtır" şeklinde bildiğimiz Makyavelizm çok ağır eleştirilere uğramıştır. Oysa, bugün başında İtalya Başbakanı Berlusconi'nin bulunduğu Milan'ın Türk teknik direktöre yaptığı aynen budur. Yani Makyavelist bir uygulamadır.
Makyavel'le Terim'in birkaç ortak noktası da var. Makyavel de Terim gibi kral ve imparatorların yanında bulunmuş, ama daha sonra Floransa'dan "kovulmuş."
Makyavel diyor ki, "Yöneticiler hangisi amacına uygun düşerse onu seçsin: Monarşi, Aristokrasi ya da Halkçı Yönetim"
İtalya'yı yöneten Berlusconi, monarşiyi seçtiğini gösterdi.
Hiçbirimizin unutmaması gereken ilke şu olmalı. Bir başka düşünürün dediği gibi, "Asıl zenginliğimiz onu kaybettikten sonra geriye kalandır."