kapat
07.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 MODA
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Yaşama şans verin

Aylar var ki, F tipi direnişleri, ölüm oruçları hakkında bir şey yazmadım. Yazmayışımın ilgisizlikten olduğunu düşünenler yanılıyor. Tam tersine, -artık gazete sayfalarının iyice diplerine düşen- o küçücük ölüm haberlerinin her biri içimi kavuruyor. Kurbanların son resimlerine bakıyorum. Bir deri bir kemik kalmış yüzlerindeki son ifadeyi okumaya çalışıyorum. Daha yaşayacak o kadar çok şeyi olan gencecik insanların, böyle göz göre göre -ve açıkça söyleyeyim ki, artık sadece bir inat uğruna- ölüp gitmesi karşısında çaresizlik içinde kıvranıyorum.

Ama bir şey yazamıyorum, hiç kimse yazamıyor. Çünkü söylenecek bütün sözlerin bittiği noktadayız.

Bir zamanlar yazdıklarımızın, yaptığımız iki taraflı uyarıların, akıl vermelerin hiçbiri, hiçbir işe yaramadı. Zaman zaman ortaya çıkan kısmi kazançla bitirme fırsatları, makul uzlaşma zeminleri kim bilir kaç kez kaçırıldı. Devlet de onlar da çok yanlış yaptı. Yapılan her yanlış, diğer tarafın yanlışını pekiştirip büyüttü. O kadar çok yanlış üst üste bindi ki, şimdi gelinen bu noktada ne "ilk yanlış"ı kimin yaptığını bulup çıkarmanın, ne de haklıyı haksızı ayırmanın imkânı kalmadı.

Zaten artık bütün bunları konuşmanın da bir anlamı kalmadı. Şimdi anlamlı olabilecek tek şey, artık bu eylemin hiçbir başarı şansı kalmadığını görmek ve bitirmek.

***
Yine kötü kişi olacağımı bilsem de, bugün aylardır sürdürdüğüm suskunluğu bozup; içerde ve dışarıda ölümü bekleyen o gençlere bir kez daha sesleneceğim. Bugün sizinle haklılığınızı ya da haksızlığınızı tartışmak değil, sizi gerçekçi olmaya çağırmak istiyorum.

Gerçek şu; dünyada o kadar önemli olaylar yaşanıyor; Türkiye o kadar büyük badirelerden geçiyor ki, artık kimse sizin eyleminizi umursamıyor. Dünyadaki büyük altüst oluşu anlamaya çalışan, savaş korkusuyla uykuları kaçan, ekonomik krizle boğuşan insanlar başını çevirip de size bakmıyor. Acı ama, ölümleriniz artık bir istatistikten başka anlam taşımıyor. Ateş sadece düştüğü yeri; anne-babalarınızın ve arkadaşlarınızın yüreğini yakıyor.

Siz bu duyarsızlık için bütün toplumu suçluyor; sizi unutan kamuoyunu kahrediyorsunuz.

Ama toplumu suçlamak hiçbir işe yaramaz.

Geri çekilmeyi bilmelisiniz. Kendinizi yüzde yüz haklı hissetseniz de, başarı şansının olmadığını görmeli ve geri çekilmelisiniz.

***
Evet, inançlarınız uğruna ölüyorsunuz, biliyorum. Ama mutlak saydığınız o inançlarınızın değişebileceğini bilmiyorsunuz.

Ölüm o kadar katı bir gerçek ki, kendisinden sonra olabilecek bütün o değişiklikleri imkânsız kılıyor. Ölüm, değişim ihtimalini de öldürüyor. Ölümle birlikte, bütün düşünceler, bütün inançlar, bütün doğrular ve yanlışlar donuyor ve ebedileşiyor...

Oysa hayat sürdüğü sürece öyle değil. Hayat sürdüğü sürece değişme ve değiştirme şansınız da sürüyor. Yaşamı değiştirmeyi gerçekten istiyorsanız, onun içinde olmalısınız. Ve siz yaşamı değiştirmeye çalışırken, yaşamın da sizi değiştirmesine şans tanımalısınız.

Yoksa siz bundan mı korkuyorsunuz? Değişmek bu kadar mı korkutucu?

Ölümü göze alıyorsunuz da, yanılmış olabileceğiniz üzerinde düşünmeyi mi göze alamıyorsunuz?



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
SABAH'ın Demokrasi Kürsüsü'nde sizde sesinizi duyurun

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır