Bolu Tüneli!
İstanbul'u Ankara'ya bağlayan otoyolun bir türlü hizmete girmeyen Bolu tüneli için sonunda çözüm bulundu! Tünelde meydana gelen göçüğü temizlemeye gücümüzün yetmeyeceği belli olunca, by-pass edilmesi kararına varıldı... Ve bu karar da kamuoyuna bir müjde gibi açıklandı:
"Tünel kısalacağından maliyet 60 milyon dolar azalacak!"
Açıklamaya bakarsanız; göçüğü meydana getiren depreme neredeyse teşekkür edeceğiz... Çünkü; tüneli kısa tutmaya, harcamayı azaltmaya kafamız basmadığı için bunu sağlayan 7.2'lik deprem sayesinde 60 milyon dolar tasarruf edeceğiz...
*
Dikkat edin; Bolu tünelinin neden fay hattı üzerine kurulduğunu kimse sorgulamıyor? Bu güzergahı kimin çizdiğini, zemin etüdlerini kimlerin yapıp, "Tüneli buraya inşa edebilirsiniz" dediğini kimse merak etmiyor... İşi üstlenen Astaldi ve Bayındır ortaklığını kimse hesaba çekemiyor...
Neden?
Nerede hortumcuların üzerine gidenler? İşadamlarının eline kelepçe geçirenler? Medyanın önünde poz verip "kör kuruşun hesabını soracağından" söz edenler...
Kısacası Köroğlu olduğunu söyleyip de Bolu Beyi kılığına girenler...
Neredeler?
Hortumun en büyüğü Bolu'da!...
Adamsendecilik, boşvermişlik, bilgisizlik, yiyicilik tekmili birden o tüneldeki göçükte, depremden hasar gören viyadüklerde...
Gitsenize üzerine...
Fuzuli işgal!
Yeminden sonra bir daha Meclis kürsüsüne çıkmayan milletvekilleri var... 2.5 yılı aşkın süredir kuluçkaya yatmış tavuk gibi oturdukları ceylan derisi koltukları ısıtıyorlar... Millet feryat ederken onlar susuyorlar... Sadece oylamalarda el kaldırıyorlar... Bir de partilerine laf atıldığında oturdukları yerden homurdanıyorlar...
Genelde uyukluyorlar... Ama "Milletvekili sayısı 300'e indirilsin" denildi mi yerlerinden fırlayıp tepiniyorlar:
"Demokrasinin tecellisi, halkın Meclis çatısı altında temsili engellenmek isteniyor!"
Hayır! Meclis fuzuli işgalden kurtarılmak isteniyor...
Biz herkesi döveriz!
İsmail Cem, Kıbrıs'ı bahane edip başta Yunanistan olmak üzere bütün Batı'ya meydan okudu ya; milletçe böbürlendik... Halimizi görmeyip, "Helal olsun bize" diyerek başımızı göğe erdirdik...
Biz aynı havayı 90'lı yılların ortalarında Kardak Kayalıkları ile ilgili çekişmede de atmıştık... Hatta "Yunan'ı ezdik, püskürttük" diye neredeyse bayram yapmıştık...
Ama geçen zaman içinde gördük ki; Yunanistan koşarken, Kardak Kayalıkları ile biz aynı yerde kaldık... Yunanistan'da kişi başına milli gelir 15 bin dolara yaklaşırken biz 3 bin dolara bile ulaşamadık...
*
Peki nerede kaldık?
İşte rakamlarla bulunduğumuz yer:
* Türkiye'de 1368 kütüphaneye karşılık 400 bin kahvehane, 15 bin meyhane var...
* Her 100 kişiden 1'i şizofren, 5'i ağır depresyon, 3'ü manik, 5'i panik, 15'i ise ciddi kişilik bozukluğu içinde...
* OECD ülkelerinde kişi başına 1828 dolar olan sağlık harcaması Türkiye'de 100 doları geçmiyor...
* SSK hastanelerinde bir doktora 3 bin 115 hasta düşüyor...
* Her yıl 1 milyon civarında genç üniversite kapılarından geri dönüyor...
* 75 saniyede bir trafik kazası oluyor... 2.5 saatte bir kişi bu kazalarda ölüyor.. Her 5 dakikada bir kişi yaralanıyor...
* İşadamlarının yüzde 68'i rüşveti doğal karşılıyor...
* Devletin 234 bin 784 lojmanı, 2 bin 340 sosyal tesisi, 231 bin aracı bulunuyor...
* Toplumun yüzde 30'u kaçak elektrik kullanıyor... Bu oran Doğu'da yüzde 50'ye yaklaşıyor...
* Türkiye dünyada en çok tatil yapılan 3'üncü ülke olma özelliğini koruyor...
* Bizdeki 35 bakanlığa karşılık, Japonya'da 12, ABD'de 14, Fransa'da 14, Almanya'da 15, İngiltere'de 20, Çin'de 26 bakanlık bulunuyor...
* Her üç aileden biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor...
* Kimsesiz 700 bin çocuk bulunuyor...
* İş kazalarından günde ortalama 5 kişi ölüyor...
* Resmi rakamların aksine 10 milyonun üstünde işsiz bulunuyor...
*
SON SÖZ: Bu rakamlardan da görüldüğü gibi bir yandan iş yapmayan siyasiler, diğer yandan ter döküp üretmeyi sevmeyen bizler yüzünden 3'üncü lige düştük...
Sadece böbürlendik, mahallenin haylazı gibi önümüze gelene "Seni döverim" diye efelendik.. Ama bir türlü Meriç'ten ileri geçemedik...
DOĞRU SÖZ
Hedefi olmayan yelkenliye hiçbir rüzgarın faydası olmaz...
Fıkra
Dördüncü motor
Temel'le Dursun, dört motorlu bir uçakla Trabzon'dan İstanbul'a uçuyorlardı. Birden pilotun anonsu duyuldu:
- Sayın yolcular, bir motorumuz arıza yaptı. Ama paniğe gerek yok. Kalan motorlar bizi götürür. Tabii hızımız biraz azalacak. Dolayısıyla yolculuk da biraz uzayacak.
Az sonra bir motor daha durdu. Pilot yine aynı anonsu yaptı:
- Yolculuk biraz daha uzayacak...
Sonra bir motor daha... Ve aynı anons... Temel huzursuzlandı:
- Ula bir motor daha durursa, bütün gece burdayız demektur...
Randevuyu unutmayın;
10 Kasım'da Anıtkabir'de... Ama ellerde çiçeklerle, dillerde türkülerle...
|
