kapat
07.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 MODA
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Berin Nadi-Dinçer Güner

Basın Dünyası'nın birbirinden çok değişik rüzgârları içinde yaşamış olan, birbirinden çok değişik iki hayat ve iki portre; nerdeyse aradaki çeyrek yüzyıllık bir yaş farkına rağmen, aynı takvim yaprağının kopuşuyla birlikte bitirdiler ömür serüvenlerini; biri sevgili Berin Nadi, öteki sevgili Dinçer Güner...

Bir yanda medyadan yansıyan güncel olayların alevli haberleri; ekonomik analizler; siyasal demeçler; evrensel dramların kanlı tefrikaları...

Ve bir yanda kendine özgü şırıltılarıyla, akıp giden bireysel yaşam ırmakları...

Bireysel yaşam ırmaklarına şöyle bir göz attığımızda... Berin Nadi, II. Abdülhamit döneminde Yemen Kumandanı İsmail Hakkı Paşa'nın torunu ve Fecr-i Ati edebiyatının ünlü ozanlarından Celal Sahir Erozan'ın kızıydı...

İsmail Hakkı Paşa'nın doğduğu yıllarda Dünya Basını kimbilir neler yazıyordu?..

Ve İstanbul'da bir Tanzimat elitizmi, Bizans-Ceneviz karması bir lövantenizmin, kendine özgü garip ortaklığında, çağdaşlaşma çiçekleri açmaya çalışıyordu...

Galatasaray Lisesi, Fransız etkisi altındaki Tanzimat reformunun, "Batı'ya açılan bir penceresi" olarak erkek öğrenciler için kurulmuş, köklü bir eğitim kurumuydu...

Tıpkı Berin Nadi'nin okuduğu Notre Dame de Sion'un da, kız öğrenciler için kurulmuş köklü bir eğitim kurumu olması gibi..

1940-41 yılında Galatasaray'ın 7'inci sınıfındaydık. Nadir Nadi, Yurtbilgisi hocamızdı..

Sınıfın yazıya meraklı takımı için, Nadir Nadi en imrenilen modellerden biriydi.

O da Galatasaraylı'ydı; tıpkı babası Yunus Nadi gibi. Hem Cumhuriyet gazetesinin sahiplerinden, hem de yazarlarındandı. Henüz Berin Nadi ile evlenmemişti...

Aradan yıllar ve yıllar geçti.

1959'da Milliyet'de Peyami Sefa'nın yerine yazmaya başladığım zaman İlhan Selçuk'la birlikte, Nadir Nadi ile olan eski tanışıklığımız sıkı bir aile dostluğuna dönüştü.

Sanırım Berin Nadi, beni içinden biraz delibozuk, hatta belki biraz da hödük bulurdu.

Bunun bir nedeni; insan toplumlarına da yansıyan, evrendeki durduraksız "değişim"in üstünde biraz fazlaca durmam ise; bir nedeni de, bazı akşam yemeği davetlerinde, hazırlanmış onca enfes yemeğe karşın; "kıymalı yumurta yiyeceğim ben" diye tutturmamdı...

Yayla Apartmanı'ndaki o yemeklerde neler ve neler konuşulmazdı ki.. Nadir Nadi, aynı zamanda Viyana Konservatuarı'ndan geçmeydi ve keman çalmaya tutkundu.

Berin Nadi'nin ise ilk kocası ünlü müzikçi Mesut Cemil'di. Onun için, Berin Hanım bazen, şen şakrak bir kahkahayla:

- Doğrusu tuhaf bir kader benimki, derdi; ilk kocam müzisyendi, yazıya meraklıydı; ikinci kocam yazar, o da müziğe meraklı...

Belki biraz bizim kum fırtınalı sohbetlerimizin de esintisiyle; Berin Hanım da yazıya doğru uzanmış ve Sartre'ın olağanüstü güzel piyeslerinden biri olan "Kirli Eller"i çevirmişti. O özenli çeviriyle, kendisi de bir şeyler demek istemiş miydi, istememiş miydi; o kadarını kestiremiyorum..

Dinçer de Galatasaraylı'ydı... 7 yaş küçüktü benden.. O da basının meşakkatli kuytu bir köşesinde; her gün örgüsüne yeniden başladığı çileli bir sökükle bütünleşerek, bir bilinmez "Sisyphe" efsanesi gibi, çınlamayan kadehleri içinde yitirdi hayatını..

Son yüz elli yılda; yazı ve basın denizleriyle, kuyu ve bataklıklarında "var olmaya" çalışmışların; gerek aile kökenleri, gerek eğitim düzeyleri, gerek ekonomik olanakları açısından, biyografik bir dökümü yapılsa; Türkiye'deki, çalkantılı ve rotasız değişimlerin de sosyolojik bir röntgeni çıkardı ortaya...

Bir yanda Berin Nadi ve babası Celal Sahir; bir yanda "Mavi ve Siyah" romanında Ahmet Cemil tiplemesiyle Celal Sahir'i canlandırdığı söylenen Halit Ziya..

Ve bir yanda Halit Ziya'nın oğlu Bülent Uşaklıgil'in eşi olan, Nadir Nadi'nin kız kardeşi..

Yani efendim, Yunus Nadi'nin çocuklarından birinin kayınpederi Halit Ziya olmuş, ötekininki Celal Sahir..

İşte Tanzimat'la başlayan bir elitizmin, Cumhuriyet dönemindeki uzantısı...

Sonra da, tam bir taşra patlamasıyla, anti-elitist bir tüketim gösterişçiliği..

Ve bir yanda kendine özgü şırıltılarıyla, akıp giden bireysel yaşam ırmakları..

Yüz yıl sonra flaş haberler, kimbilir nasıl olacak?..



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
SABAH'ın Demokrasi Kürsüsü'nde sizde sesinizi duyurun

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır