Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Şubat 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MHP ve AK Parti, iki tarafı da tatmin edecek bir çözüm için görüşmelerini sürdürürken, konu kamuoyunda da yoğun bir şekilde tartışılıyor. Anayasada yapılacak değişikliklerin, laiklikle ilgili maddelere uyumu temel problemi oluşturuyor
'Tek yol anayasa ama...'
Prof. Dr. Mithat Sancar : Sorunun çözümünün tek hukuksal imkânı anayasadır. Yasaya koyarak çözemezsiniz. Anayasayı değiştirmek, hukuksal açıdan çözümün yolunu açma ihtimalini getirir. Ama çözer mi o ayrı bir durumdur. Anayasa değişikliği tek imkân gibi görünüyor ama garantisi yok. Şu anda izlenen yöntemi hukuksal ve siyasal açıdan doğru bulmuyorum. Hukuksal açıdan doğru bulmam. Bunu tek başına, diğer konulardan, diğer özgürlüklerden ayırmayı doğru bulmam. Çünkü bir demokrasi ve özgürlükler projesi içinde bu konunun getirilmesi gerekirdi.

'Laiklik tartışması çıkar'
Doç. Dr. Bertil Emrah Oder : Anayasa Mahkemesi'nin iki kararı var. Gerekçeleri açık. Bu gerekçelerle bu tarz bir yasağın aşılabileceğini düşünmüyorum. İlgili maddede bir anayasa değişikliği olduğu zaman laik devletin yorumunu ilgilendiren bir konu olur ve hukuksal tartışma başlar bu kez. Laik devlet, anayasanın değiştirilmez maddelerinden birinde yer aldığı için aslında anayasa değişikliği, laiklik ilkesinin yorumunu aşmaya kalkışacaktır. Yani laiklik tartışılmaya başlanabilir. Anayasa Mahkemesi, şekilsel bir denetim yapabilir. İkinci olasılık, ben 'Daha önce laik devlete ilişkin bir yorum yapmıştım, deyip değiştirilmez maddelere göre denetim yaparım' diyebilir. Bu zor. Çünkü 1982 Anayasası ile bu yol neredeyse kapatıldı.

'Hedef düşünülmeli'
Prof. Dr. Nur Centel: Türban ile ilgili yüksek mahkeme kararları, başörtüsünün laiklik ile ilişkisi gerekçesiyle verilmişti. O zaman böyle sadece ceza yasasındaki hükümlere aykırı olmamak kaydıyla kılık kıyafet serbesttir gibi bir düzenleme yapmak laiklik ilkesini korumaya yetmez. Bir yandan laikliği anayasada muhafaza edip diğer yandan ilkeyi etkisiz bırakacak düzenlemeler yapılması anlamına geliyor. Devrim yasaları var. Bu yasaların bir ruhu bir anlamı var, bunlardan yola çıkmak gerekir. Genel hedefi düşünmek gerekir. Bu durum, ruhla çelişiyor mu düşünmek gerekir.

Prof. Dr. Yavuz Atar'Kötüye kullanılacak diye yasak koymak haksızlık'
Prof. Dr. Yavuz Atar: Aslında bu sorun 1995'te çözülmüştü. Daha sonra 28 Şubat süreci başlayınca yeniden yasak oldu. Üstelik de 1989 tarihli Anayasa Mahkemesi kararına atıf yapılarak. Bu yasak biraz konjontürel. Simge haline getirildiğini düşünmüyorum. Birileri, 'siz başınızı örtemezsiniz' diyor. 'Bu din ve vicdan özgürlüğünün bir gereğidir', denildiği zaman da 'Siz bunu siyasal simge olarak kullanıyorsunuz' şeklinde bir argüman geliştirildi. Bu dindar kesimler siz kim oluyorsunuz da dinimizin gereği olan bir şeyi habire sorguluyorsunuz demeye başlayınca, "Mademki özgürlüğümüz elimizden alınıyor, ben burada bir mücadele içine gireceğim, direneceğim" denildi. Halbuki o bir özgürlük mücadelesi. Birileri bir hürriyeti kötüye kullanacak diyerek sınırlandırırsak bu, bunu din ve vicdan özgürlüğünün bir parçası olarak görenlere haksızlık olur. Aslında, anayasanın şu andaki halinde de bir değişiklik yapmaya bile gerek yok ama mademki böyle bir uygulamaya yol açıyor o zaman tek çözüm, eğitim öğretim hakkı ile ilgili maddede değişiklik yapmaktır. Daha sonra da öğrencinin kimliğini belirsiz hale getirmeyecek ve tek tip olmayacak şekilde kılık kıyafetin serbest olduğunu yasa ve yönetmelikle düzenleyebilirsiniz.

Özdemir Özok'Toplum töre cinayeti isterse o zaman ne yapılacak?'
Özdemir Özok (Türkiye Barolar Birliği Başkanı): Konusu ne olursa olsun, çatışma yaratan hiçbir gelişmeyi ülkemde istemem. Yargıtay Başsavcısı bu konuda uyardı. Bunu da yılların getirdiği değerlerin sunulması olarak görmemiz gerekir. Başbakan bazı konularda belli bir yerden sonra dayatmacı anlayışı ortaya koyuyor. Anayasanın laiklik hükümleri çok açık. Bu madde, laikliğin örselenmemesi gerektiğine işaret ediyor. Ha tutarsın 'Ben laik değilim' dersin, olmak mecburiyetinde de değilsin. Laik olmayan ülkeler yok mu, elbette var. Ama sen Türkiye olarak, 'ben laik bir ülkeyim' demişsin. O zaman bunun gereği olan düzenlemeler yapman gerekir. Şimdi, 'toplum istiyor' deniyor. Toplumu yeniliklere yöneltmek gerekir. Töre cinayeti de toplumun istedikleri arasında yer alabilir. O zaman bu cinayetleri de mi serbest bırakacağız. Samimi olarak şunun düşünülmesi lazım: Benim yapmak istediğim bu düzenleme, laiklikle çelişiyor mu çelişmiyor mu? Bu konular siyasi ve kişisel rant konusu yapılmamalı.

'Aslında çatışma başlamıştır'
Prof. Dr. Ülkü Azrak :
Öneriler doğrultusunda bir değişiklik yapılırsa o zaman neler olacak görelim bakalım. Tartışma bence tamamen AKP'nin kendi tabanına yönelik. Eğer bu değişiklik yapılırsa bunun ciddi bir gerginliğe yol açacağı şüphesiz. Yargıtay Başsavcısı'nın sözünü ettiği çatışma alttan alta başladı. Danıştay'ın yaptığı açıklama çok yerinde bir açıklamaydı. Anayasa Mahkemesi kararları da herkesi bağlar. O mahkeme, siyaseten değil ama anayasa bakımından bütün devlet organlarının üstünde bir mahkemedir. Yasama organı bu şekilde kavgaya devam ederse sistemin temellerine dinamit koymuş olurlar.

'Reşit insanlara karışamayız'
Prof. Dr. Baskın Oran: Başörtüsü bir sorun bile değildir. Reşit olan insanların ne istediklerini bizler nasıl karar verebiliyoruz, anlayamıyorum. Bunun mesele haline gelmesi tamamen dincilerin ve laikçilerin tavırlarından kaynaklanıyor. Türkiye'de dinciler türbanı her yerde takmak istiyorlar. Laikçiler ise hiçbir yerde taktırmak istemiyorlar. Bunun çözümü için Anayasa değişikliğine falan da gerek yok. Hizmet alan takar, hizmet veren takamaz. Hizmet veren takamaz, çünkü laik devlet hiçbir dinin taraftarı gibi görünemez. Laiklik, devletin veya aydınların halka tahakküm kurması demek değildir.

'Bugün için çözer ama yarın memur da isterse'
Prof. Dr. Metin Günday (Ankara Üniversitesi - İdare Hukukçusu):
Dünyanın hiçbir ülkesinin anayasasında, 'Üniversitelere kılık kıyafet serbesttir' diye bir hüküm yoktur. Ama biz anayasada bir değişiklik yaparsak bu iş hukuken biter. Anayasanın hiçbir hükmü bir diğerinin üstünde değildir. Bu nedenle, yarın böyle bir düzenleme yapılır da bu düzenlemeye bağlı bir idari dava açılırsa o davaya bakan mahkeme, 'Anayasanın bu hükmü, ikinci maddesi ile çelişir bu nedenle yok hükmündedir' diyemez. Ama siyaseten neler olacağı çok önemli. Yarın devlet memuru da benim dini inancım dediğinde o zaman da anayasanın devlet memurları ile ilgili 129'uncu maddesine, 'ceza kanunlarına aykırı olmamak kaydıyla kılık kıyafet serbesttir' mi diyeceğiz. Şimdi, 'kanunlara aykırı olmamak kaydıyla' sözü çok tehlikeli bir sözdür. Yarın fesi de kanunlara aykırı olmaktan çıkarırsın böylelikle fesle çarşafla üniversiteye girilebilir.