Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Şubat 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Örtülemeyen sorun: Türban

Ersan Atar
Türkiye'de türban ya da başörtüsü sorunu son döneme damgasını vuran bir gündem maddesi oldu. Sorunun başlangıcı, 12 Eylül sonrasına dayanıyor. Başı örtülü kızların YÖK kararıyla üniversitelere girmesi yasaklanınca iktidarlar zaman zaman yasal düzenlemeyle sorunu çözmeye çalıştı. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kapısından dönüldü. Şimdi AK Parti ve MHP, anayasa değişikliği ile yeni bir adım atmaya hazırlanırken yeniden ortam gerildi. Biz de uzmanlara sorduk: Sorun nedir, nasıl çözülmeli?
Doç. Dr. Serap Yazıcı'Başı açık kızlar için yasa gerekir'
Doç Dr. Serap Yazıcı (Anayasa taslağını hazırlayan heyetin üyesi):
"Türban yasağı, anayasal veya yasal bir düzenlemeden değil, Anayasa Mahkemesi'nin 1989 ve 1991'de verdiği kararlardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle türban yasağının kaldırılması ancak bir anayasal düzenleme ile mümkün olabilecektir. MHP'nin anayasanın 10. maddesine eklenmek üzere hazırladığı teklif, bu yasağı ortadan kaldıracak mahiyette değil. Anayasanın 10. maddesi, mevcut biçimiyle MHP'nin maddeye ilave etmek istediği kavramları zaten içermektedir. Maddenin şu anki biçimine göre, bireyler kamu hizmetlerinden yararlandırılırken, aralarında din ve mezhep ayrılığı dahil olmak üzere, herhangi bir ayrım yapılamaz. En uygun yöntem, yasağın ilişkili olduğu eğitim hakkını düzenleyen 42. maddede bir değişiklik yapmak olacaktır. Hazırladığımız taslakta önerdiğimiz gibi, sadece yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafetin serbest olduğunu ifade eden bir hüküm maddeye eklenebilir. Bu serbestliğin kamu düzeni, genel ahlak gibi ölçülerle sınırlanması ve İnkılap kanunlarına gönderme yapan bir ifadeye yer verilmesi, pek çok muhtemel sorunu bertaraf edebilir. Şüphesiz, bu süreçte başı açık genç kızlarımızın hürriyetlerini güvence altına almaya yönelik tedbirlerin alınacağına dair güçlü mesajların verilmesi gerekir. Bu tedbirler de ancak kanuni bir düzenlemenin konusu olabilir."

Prof. Dr. Mümtaz Soysal'First lady'ler bu işi çözebilir'
Prof. Dr. Mümtaz Soysal:
"Bu sorun ilk başta büyük bir problem olarak çıkmadı. Çoğalmaya başlayınca sorun oldu. Benim derslerime de türbanla gelenler oldu. Hem de fedaileriyle geldiler. Aldırış etmedim. Başlarda zaten kimse aldırış etmedi ama baktılar ki aldırış edilmiyorlar bu kez provakasyonlara başladılar. İşte türban o zaman simge haline geldi. Şimdi başbakan "Simge de olsa sorun yok" diyor. Bu aşamadan sonra taviz vermemek gerekiyor. Çünkü durmaz. "Üniversitede oluyorsa lisede niye olmasın" tartışması başlar. "Memurlar.." falan diye başlarlar. Onun için bu konuda yumuşak davranıldığı sürece tatsızlıklar olur. Bunun çözümünü istiyorlarsa kendi eşleri, simge dışındaki bağlama şekillerinden ayrı örtünsünler. Normal başörtü var ya hani. Bir öyle başörtüyle çıksınlar bakalım da ne oluyor. Belirli bir bağlama şeklinden, sıkmabaş halinden kurtulsunlar. Yani uygulamada birtakım ciddi değişiklik yaparlarsa o zaman belki zamanla yumuşayabilir. Bir tek çözüm budur ve bunun örneğini de onların eşlerinin vermesi gerekir. Bunu Anayasa ile yapmaya kalkarlarsa kıyamet kopar."

'Anayasanın 2'nci maddesi engel olur'
Prof. Dr. Sait Gürman (Koç Üniversitesi - Leyla şahin davasında YÖK'ün avukatı):
"AİHM, içtihadını değiştirmediği sürece, anayasada değişiklik yapılsa bile bunun değişme olanağı yoktur. Anayasaya, "Türbanla üniversitelere girilebilir" deseniz bile Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları var. Çünkü başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere her üç mahkeme, "Anayasanın laikliği düzenleyen 2'nci maddesi de bir kanun olduğuna göre bu madde türbanı yasaklamıştır" diyor. Anayasanın dokunulmaz yerleri vardır. Laiklik hükmü de böyledir. Buna aykırı olacak bir anayasa değişikliği 'yok hükmünde' olur. Diyelim ki böyle bir düzenleme yapıldı ve Anayasa Mahkemesi, 'ben şekil yönünden incelerim' deyip bu konuya elini sürmek istemedi. O zaman bunu herhangi bir mahkeme yapabilir. İdare mahkemesi de yapabilir, Danıştay da. Hatta türbanlı bir öğrencinin durumu ceza davası konusu olursa asliye ceza mahkemesi de yapabilir. Ve yasak yine gelir."

Sami Selçuk'26'ncı maddede değişiklik yeter'
Sami Selçuk (Eski Yargıtay Başkanı):
"Türkiye'de zaten başörtüsü yasağı, türban yasağı yok. Anayasa Mahkemesi'nin türban ile ilgili ilk kararı, "başın ve boynun dini inanç gereği kapatılması serbesttir" şeklindeki düzenlemeyi iptal etmekti. Anayasa Mahkemesi bu düzenleme karşısında "Böyle bir düzenleme dini bir kuralın beşeri bir hukuk haline dönüştürülmesidir. Laikliğe aykırıdır" demiş oldu. Varmış olduğu sonucu bununla sınırlarsanız doğru. Diğer gerekçeleri ise ne yazık ki doğru değil. Mahkemenin yerindelik incelemesi yapamayacağı ilkesine aykırı. Ardından ikinci bir düzenleme yapıldı. YÖK Yasası'nın ek 17'nci maddesi değiştirildi. Orada, 'kılık kıyafet serbesttir' denildi. Mahkeme, bu madde aleyhine açılan davayı reddetti. Bunu reddederken "Bu, türbana geçit verdiğimiz anlama gelmez" dedi. Üniversiteler buna dayanarak yasaklar getirmeye başladı. Mahkemelerin gerekçesi kimseyi bağlamaz. Mahkemelerin hüküm fıkrası bağlar. Danıştay'a da gidildi. Danıştay, "Üniversiteler böyle bir yasağı getirebilir, hukuka aykırı değildir" dedi. AİHM de "Üniversiteler, somut ve yakın tehlike olabileceğini düşünerek böyle bir uygulama getirmiş" dedi ve "Türk mahkemelerinin vermiş olduğu kararlarda bunun hukuka aykırı olmadığını söylemiştir" yorumu yaptı. AİHM, olayın yakınında olan Türk mahkemelerin değerlendirmesine saygı duydu. Benim kanaatime göre anayasada 42 ve 26'ncı maddede değişiklik yapmak gerekir. "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" başlıklı 26'ncı madde, "çeşitli yollarla" diyor. "Çeşitli yollarla ve simge gibi araçlarla" denirse daha rahat olur. Bir de 42'nci maddede yapılan değişiklikle birlikte düşünülürse bu işi çözer diye düşünüyorum. 26'ncı maddede; "Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı resim ve başka yollarla..." diyor madde. "Söz, yazı, resim, simge gibi yollarla ve araçlarla..." demek işi çözer. Ancak ben baştan beri bunlara gerek olmadığı kanısındayım. Türkiye'de yanlış algılanıyor. Yasak yok. Yasaklama kararlarının hukuka uygun olduğu yönünde kararlar var. Zannediyorlar ki bir yasak geldi. Yok öyle bir şey."

Prof. Dr. Ergun Özbudun'Türban maddesine 4 kriter konulmalı'
Prof. Dr. Ergun Özbudun (Sivil Anayasa taslağının mimarı): "Taslakta, 42'nci maddenin "Ceza mevzuatına ve genel ahlaka aykırı olmamak kaydıyla yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir" hükmünü içermesini önermiştik. Ancak gelinen noktada bunlara "kamu düzeni" ve "başkalarının hürriyetlerinin korunması" kriterlerinin de konulması gerekliliği ortaya çıkıyor. Bunu, dün (önceki gün) Sayın Başbakan ve Sayın Cemil Çiçek'in de olduğu toplantıda kendilerine aktardım. Benim bu yeni önerim, türban yasağı kalktığı taktirde başını örtmeyen öğrenciler üzerinde baskıların oluşabileceği, bunu önleyecek tedbirlere anayasal bir dayanak sağlayabilmek için. Kamu düzeni de çok açık. Bazı kıyafetler gerçekten kamu düzenini bozabilir. Mesela Nazi veya PKK üniformasıyla gelmek kamu düzenini bozar. Bunları sayın Başbakana son görüşmemizde etraflıca açıkladım. Sempatiyle, anlayışla dinlediler, not aldılar. Bu ilaveyi yapmak, bir takım meşru olabilecek endişeleri de bertaraf etmek için faydalı olur. Madde şöyle formüle edilebilir: "Ceza mevzuatına, genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı olmamak şartıyla ve başkalarının hak hürriyetlerinin korunması amacına uygun olarak yüksek öğretim kurumlarında kimse kılık kıyafeti yüzünden öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz."

Kamuda olmamalı
"Bir sayın milletvekilinin (AK Parti Konya Milletvekili Hüsnü Tuna) türbanın kamuda da serbest olması yönünde görüşleri kamuoyuna yansıdı. Biz sadece üniversite öğrencileri düzeyinde böyle bir hürriyet alanı genişletmesini savunduk. Kesinlikle bunu kamu yönetimine veya orta öğretime teşmil etmeyi aklımızdan geçirmedik. Kamu çalışanlarının durumu farklıdır. Kamu otoritesini kullananların dini simgeleri kullanması devletin laik görünümü bakımından gerçekten sorun yaratır. O şu anda sayın milletvekilinin şahsi görüşüdür. Bu yasağı üniversitelerde kaldırırsak başka yerlerde de kaldırılmasının isteneceği şüphesi var. Bu şüpheyi tamamen ortadan kaldırmak mümkün görünmüyor ancak en azından toplumun mümkün olan en geniş kesimini, başka yerlerde de türban serbestisi gelmeyeceğine ikna etmek gerekiyor. Siyasilerin öncelikle yapması gereken bu. Anayasa Mahkemesi'nin kararları nedeniyle sorunun doğal yollardan çözümü de mümkün değil. Anayasa değişikliği zorunlu."