kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Nisan 2009, Çarşamba
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Ediz Hun ile Selma Güneri'nin rol aldığı Son Kuşlar ve Çağan Irmak'ın Issız Adam'ı.

Stil sahibi 'imkânsız aşk'lar

YEŞİM TABAK
15.04.2009
Festivalde gösterilen Son Kuşlar ile Kızılırmak Karakoyun gibi 1960'ların klasikleri, sağlam stilleriyle Yeşilçam duygusallığında 'hüngür hüngür ağlatmak'tan ötesini hatırlatıyor..
Geçen yıl Türk sinemasında oğlanla kızın favori tanışma mekanı, kitapçılardı. En azından Süt, Sonbahar ve Issız Adam'da senarist böyle buyurdu. Erdoğan Tokatlı klasiği Son Kuşlar'da (1965) da, romantizm bir kitap dükkânında başlıyor. Ayşe'yi (Selma Güneri) kitapçıda gözüne kestirip sokakta peşine düşen ve kızın az önce isteyip de alamadığı kitabı hediye eden Oğuz'u (Ediz Hun) görünce, Issız Adam'ı hatırlamamak mümkün değil. Hele de Oğuz ve boynu bükük annesinin "Evlatçım" / "Anacım" diye sürüp giden ilişkilerine tanık olduktan sonra. Çağan Irmak'ın sineması, Tokatlı'nın şiirselliğiyle veya birkaç yıl önce bir ödül töreninde "Ustam" diye andığı Lütfi Akad'ın duruluğuyla, benzeşiyor sayılmaz. Buna rağmen şurası açık ki, bir tür yeni halk sinemacılığını yakalarken, Irmak doğru yerlerden ilham alıyor.

'YEŞİLÇAM GURUR GÜNÜ'
Tokatlı'nın Son Kuşlar'ıyla Akad'ın Kızılırmak Karakoyun'u (1967), önceki gün Festival'de gizli bir "Yeşilçam gurur günü" yarattı. İki eski usta sadece Irmak'ın köklerle kurduğu ilişkiyi akla getirmediler. Birkaç yıl arayla çekilen Son Kuşlar ve Kızılırmak Karakoyun, temelde aynı hikayeyi, farklı toplumsal dönemlere yansıtarak anlatıyor: Sistem yüzünden kavuşamayan aşıklar, veya ailenin maddi sıkıntılarını çözmek için zengin adama zorla gelin giden kurbanlık kız. Son Kuşlar'ın alt orta sınıf sefaleti içindeki şehirli ailesi yerine, Kızılırmak Karakoyun'da ağa emperyalizminin ezdiği, göçebe bir oba kültürü var. filmde, oba halkı son anda pişman olup kızı geri getirmeye çalışıyor. Âşıklar çoban Ali Haydar (Yılmaz Güney) ile bey kızı Hatice (Nilüfer Koçyiğit) de, bu esnada yıkılan köprüyle birlikte Kızılırmak sularına gömülüyor. Trajik sonun kesinleştiği an, her iki filmde de dondurulan bir kareyle verilmiş. Fark şu ki, hikâyenin 1960'lardaki İstanbul versiyonu Son Kuşlar'ın donan karesinde, romantik bir ölüm yerine düzene teslim oluş var. "Artık çok geç" ve Ayşe kendini feda ederek zengin adamla evlenmek üzere sevdiği adama sırtını dönüyor... Bu filmleri klasik yapan, sayısız benzerini izlediğimiz hikâyeleri değil elbet. Kızılırmak Karakoyun destansılığıyla birlikte koruduğu sadelik, Son Kuşlar tamamen duygusal vurgular yapan ilginç kadrajları ve montajıyla, klasik öykülerine rağmen, "hüngür hüngür ağlatan" nice Yeşilçam filminin arasından zarifçe sıyrılıyor.