kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
11 Nisan 2009, Cumartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

İstiklal Caddesi'nde John Malkovich olmak!

OLKAN ÖZYURT-EVRİM ALTUĞ / SABAH
11.04.2009
Bir Hollywood yıldızı olarak 'İstiklal'e inen' John Malkovich, Martin Luther King'e referansla SABAH'a anlatıyor: "Tarihin kemeri uzundur, ama eninde sonunda adalete erişir"..
İLİŞKİLİ HABERLER
İstiklal Caddesi'nde John Malkovich olmak!
Bey-oggluu? diye soruyor, Kral dairesinde konaklayan John Malkovich; The Marmara otelinin 18'inci katındaki Leb-i Derya manzaraya karşı, kahvaltı üzeri sigarasını tüttürürken. İKSV'nin Medya İlişkileri Yönetmeni İdil Kartal da, "Evet, Beyoğlu," diye olumluyor kendisini. İzmaritini ezip kahvesini tazeliyor. Biraz sıcaklamış gibi. John Malkovich olmak sıcak bir şeye benziyor. Üzerinde motifli bir ceket ve gömlek, ağaran sakallarıyla, gözbebeklerine gizlediği onlarca karakterin sırrı üzerine SABAH'a anlatmaya koyuluyor.

- Filmlerinizdeki karakterler dev beyazperdeye yansıyınca, onların hesaplaşma halinde olan, adeta 'seçilmiş' kişiler olduğu duygusuna kapılıyoruz. Bunun sebebi nedir? - Sadece bu saydığınız nedenlerle de 'seçilmiş' karakterler değiller onlar. Hele hele 'süper seçilmiş' insanlar olmadıkları aşikâr. Yapmaya çalıştığım, ilgi duyduğum şeyi hayata geçirebilmek aslında. Tüm bu andığınız unsurların son derece doğal olduğunu düşünüyorum. Yaşamlarımızı araştırmak için gerekli unsurlar bunlar...

- Hollywood'daki politik dalganın herhangi bir yerinde misiniz? - Çok umursadığımı söyleyemem. Dünyanın geri kalanı için çok fazla cevabım olduğunu düşünmüyorum.

- Yukarıdaki Dansçı - The Dancer Upstairs filmini yönetmenizde siyasi bir tercihin etkisi oldu m? Sonuçta ağırlık olarak politik bir film olarak algılandı? Ne kadar politik olduğundan kuşkuluyum; yalnızca o dönemde Peru'da dolaşıyordum. Sendaro Luminaso dönemi çok belirleyiciydi ve Nicholas'ın kitabını da okuyunca,uyarlamak için epey emek ve zaman sarfettim. Bu öykü de, bir devrimden yoksun olmanın klasik bir anlatısı gibi göründü. Bunun da ötesinde, çok da politik görünmedi gözüme. Ama kişisel olan da politiktir.

- Canlandırdığınız karakterlere egemen olan asıl duygu, galiba tekinsizlik ve kendini güvende hissetmeme hali olsa gerek. Bu rol tarzının sihri nereden geliyor? - İnsanların kendilerini bana göre olduğumuzdan daha fazla emniyette hissettiği olabilir elbette. Bence bizler, yaşamın getirdiği bir dizi olay ve bunun neticeleri karşısında oldukça kırılgan ve incinebilir varlıklarız.

- Festivalde gösterilen Utanç filminizdeki karakter, filmin ilk yarısında oldukça bencil, güvenilmez, otokratik ve sapkın bir portre çiziyor. Ancak filmin ikinci yarısında aciz ve hayata maruz kalan bir insanla karşılaşıyoruz. J.M. Coetzee'nin romanından uyarlanan bu filmde sizi çeken başka bir unsur oldu mu? - Romandan hoşlandım. Senaryo da oldukça iyi bir uyarlama haline gelmişti. Karakterden etkilendiğimi söyleyemem; zira kişi olarak etkileyici bir insan değildi. (Gülüyor.) Kendisi oldukça bencil ve onda yaralanmış bir şeyler vardı.

-Bağımsız sinema yaşıyor mu? -Kendi yapım şirketimiz görece küçük filmler yapıyor. Ama her daim büyük bir stüdyo ile çalışmak durumunda kalıyorsunuz.

-Tiyatro ile bağlarınız ne kadar sıkı ? Sahne alıyor musunuz? Yılda birkaç oyun izlerim. Meksika'da El Buen Canario adlı bir oyunda sahne aldım. Oyun İspanyolca ve Meksikalı aktörlerle oynanıyor. Aynı oyunu geçen yıl da Paris'te sahneledim. Bunun yanı sıra, bir tür Opera üzerine Viyana'da aktör olarak çalışmaya hazırlanıyorum. Evet, tiyatroyla bağlarım hala mevcut. Ancak tiyatro ile sinemayı birbirinden ayırıyorum.

- Dijital çağda sinemanın geleceğinden ümitli misiniz? -Hep dünya değişiyor deriz ya, desek de demesek de değişiyor neticede. Belki bizler için çok daha aleni bir durum şu olabilir; değişimin sıklığı, tekrarı bizim için daha belirleyici hale geldi. Bu minvalde sinemanın geleceğinin ne manaya geleceğinden pek emin değilim. Bugün herkes sinemacı. Bugün herkes paparazzi. Bugün herkes eleştirmen. Bugün herkes gazeteci. Bu durumun da eleştirilecek yanları var ama, olup biten bu. Belki tüm filmler beş dakikaya inecek ve YouTube'da yer alacak. Ama gelecek konusunda o kötümser değilim. Sadece değişmiş bir geleceğimiz olacak.

-Ölüm Tarlaları filminizde bir fotoğrafçıydınız. Bu mesleği bugün sürdürüyor olsaydınız nasıl bir 'dünya fotoğrafı' çekerdiniz? - Martin Luther King'in de değindiği gibi, "Tarihin kemeri uzundur, ama eninde sonunda adalete erişir," bana kalırsa. Çok da kötümser değilim. Hoşgörüsüzlük var evet; ama her gün altı milyar insan, mükemmel olmasa da birbirine hoşgörüyle yaklaşmaya devam ediyor.

- Gazeteci Robert Fisk'i niçin sevmiyorsunuz, kişisel bir husumet mi? Bizler, gazeteciler tarafından bilgilendiriliyoruz. Gazeteciler bizler için bir güvenlik duvarı / firewall gibiler. Eğer onlar dürüst ve tutarlı olmazlarsa, bu durumda onların yaptıkları da politik samimiyetsizlikler veya tutarsızlıklardan çok daha vahim olur. Gazeteci histerik hale geldiğinde, bir politikacıdan daha histerik olabilir.