kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
11 Nisan 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Hem bugünün işini yarına bırakma hem de dünü hep bugüne taşıma!

Bugünün işini yarına bırakmak elbet doğru değildir.
Çözümünü sürekli yarına ertelediğiniz sorunlar sonunda kronik kriz konuları olur.
Bunun gibi dünün koşullarında kendinizce uygun gördüğünüz geçici çözümlere birer kalıcı ilkeymiş gibi sahip çıkmanız da, bunların krizler stokunuza eklenmesine neden olur.
Somut iki örnek Ermenistan sınırının iki taraflı geçişlere açılmasında ortaya çıkan problemler ve Heybeliada Ruhban Okulu'nun bir türlü açılamaması değil midir?
Dün Radikal'deki yorumunda Cengiz Çandar, Ermenistan sınırının kapatılma nedenini bir kez daha hatırlatmıştı:
"Türkiye, Ermenistan kara sınırını Karabağ gerekçesiyle 1993'te kapatmıştı. Ermenistan'ı ' meşru' görmekle birlikte diplomatik ilişkileri 1991'deki Ermenistan bağımsızlığından itibaren kurmamıştı. Şimdi gelinen noktada, 'diplomatik ilişkiler'in kurulmasına bir engel yok. Zira diplomatik ilişkiler kurulmamasının, Karabağ ile ilgisi yok. Ermenistan ile 2007'den beri sürdürülen müzakerelerde varılan noktalar, diplomatik ilişkilerin kurulamaması önündeki engeli kaldırmış durumda."

Aklın yolu
Peki Ermenistan'la ilişkileri gergin tutmanın Azerbaycan'ın bu ülkeyle mevcut anlaşmazlıklarına (örneğin Karabağ sorununa) katkısı olur mu?
Buna da Çandar'dan alıntılayarak cevap verelim:
"1. Diplomatik ilişkiler kurduğunuz komşu bir ülkeyle kara sınırını kapalı tutmanın bir mantığı, barışçıl ilişkiler inşa etmek bakımından yapıcı bir yönü olabilir mi? Olamaz. 2. Türkiye'nin Karabağ nedeniyle Ermenistan sınırını kapalı tutmasının, bugüne dek, Karabağ sorununun çözümü doğrultusunda hangi olumlu katkısı oldu? Ermenistan'ın Rusya'ya bağımlılığını artırmaktan başka, Azerbaycan'a ne yararı oldu?"
Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması sorunu da, Ermenistan sınırının açılmasına benzer durumlar içeriyor.
Arkadaşımız Fikri Akyüz de Heybeliada Ruhban Okulu sorunsalına, dünkü Takvim'de şöyle yaklaşmıştı:
"Bu okul hangi yıl açıldı? 1844'te.. Kim açtı? Osmanlı.. Peki hani şu 'şeriatla' yönetildiği iddia edilen devlet nasıl oluyor da kendi topraklarında bir 'rahibin' öğrenim görmesi için özel okul açılmasına izin veriyor?

Osmanlı korkmamış
İzin veriyor; çünkü Osmanlı korkmuyor .. Korkmuyor; çünkü kendine güveniyor.. Kendine güveniyor; çünkü vicdanı bunu emrediyor..
Peki aynı okul ne zaman kapatıldı? 1971 yılında.. Atatürk ne zaman öldü? 1938 yılında.. Demek ki Atatürk cumhuriyetin ilanından itibaren ölene kadar bu okula ' el koymadı', daha doğrusu başka bir dine inanan kimselere ' Çekin elinizi buradan ..' demedi.
'Efendim ama olay siyasi bir olay.. ' demek anlamsız bir cümle kurmak demektir.. Şu yeryüzünde siyasi olmayan, örneğin ne vardır?
'Batı Trakya'da müftülerin hakkını Yunanistan tanıyor mu ki.. Mütekabiliyet (karşılıklılık) diye bir şey var..' diyeceksiniz..
Peki 6-7 Eylül olayları nedeniyle, dönemin Yunan hükümeti 8-9 Eylül olaylarını başlatsaydı, bu da 'mütekabiliyet' esasına dahil olur muydu?!"
Gazeteleri açtığınızda iki tür köşe yazısı çıkar önünüze.
Birincilere örnek, kendi düşüncelerini açıklamak yerine diğer yazarların düşüncelerine veya kişiliklerine dönük üretim yapılan köşelerdir.
İkinci tür köşe yazısında ise, düşüncelerinizin somut ifadesini görür ve "Benim söylemek istediklerimi yazmış" dersiniz.
Çandar'ın ve Akyüz'ün dünkü yazıları benim için bu ikinci türe örnektiler.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın