kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Mart 2009, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
ŞENGÜL BALIKSIRTI

İtalya'da starların otelleri ve 'Romeo ve Jülyet'...

Geçen hafta İtalya seyahatine çıkmadan önce kitap tavsiyelerinde bulunmuş, yanıma da Buket Uzuner'in 'Yolda' kitabını alacağımı söylemiştim. İtalya'da; trende, şehirlerarası yolculuklarda yol öyküleri okumak ilginç gelir diye düşünmüştüm. Ama hiçbir yolculuk planlandığı gibi olmuyor. Zaten güzel olan da bu değil mi? Sonuç olarak, kitaplarla çok fazla haşır neşir olamadım ama en az kitapların bize sunduğu kadar özel dünyalara girdim. Beş günde beş şehir planım tutmadı, üçle sınırlı kaldı ama kendime hikayeler biriktirip döndüm. Türkiye'deki seçim atmosferinden ve kriz psikolojisinden kurtulmak her açıdan bünyeye iyi geliyor. Burada kendimize ve hayatımıza bakınca her şey çok karamsar görünüyor. Ama dışarıdan; dışarıdakilerin gözüyle bakınca da, Türkiye'nin gerçekten de yükselen bir yıldız olduğunu görüyorsunuz. Bu düşünceye nereden vardım peki? Anlatayım... Milano'da, şehrin en havalı otellerinden olan, dünyaca ünlü starları ağırlayan Baglioni Otel'de kaldım. Jennifer Lopez'den sonra geçen hafta da Maradona oradaymış.

BOĞAZ'DA YALI ARIYORLAR
İtalya genelinde sekiz (Roma, Floransa, Bologna, Verona, Venedik, Milano) oteli bulunan Baglioni zincirinin diğer halkaları ise Güney Fransa'daki beş şatodan oluşuyor. Aileden, başkan yardımcısı Luca Magni ile sohbet ettik. Ve tabii İstanbul'u da sorduk. Magni kısa bir süre önce İstanbul'a gelmiş. Türkiye'de özellikle de İstanbul'da yaşamayı çok iyi bilen, gusto sahibi, sürekli dünyanın her yerine seyahat eden bir kitle olduğunu biliyor. Bir anlamda bu kitlenin zevk kodlarını çözmüş. Nelerden hoşlandıklarını iyi biliyor. Önümüzdeki beş yıllık planları içinde İstanbul'da da bir butik otel projesi var. Hatta bunun için Boğaz'da yer aramaya da başlamışlar. Ama asıl planları, yurtdışına çıkan Türkler'i Baglioni otellerden birinde ağırlamak. Bu çabayı iğneyle kuyu kazmak gibi düşündüm önce ama yanılmışım. Biz Türkler, iyi ve güzel şeyleri hemen keşfederiz. Türkiye'nin elitleri; gusto, kültür-sanat ve tarih turu gibi özel programlarla İtalya'ya gidiyor ve otellerde kalıyormuş.

JÜLYET'İN EVİNDE
Milano'dan sonra Verona'ya geçtik. Bir kültür-sanat şehri olan Verona'daki Baglioni Otel'deyiz bu kez. 14 yüzyılda Scaligeri ailesinin konutu olarak kullanılan bina 1882'de otel haline dönüştürülmüş. İnanılmaz bir tarihi miras. Otel değil müze gibi. Günümüzde siyasilerden starlara kadar pek çok isim yine bu otelde ağırlanmış. Yaz aylarında Arena'da gerçekleşen konserler nedeniyle Avrupa'nın dört bir yanından turist akınına uğrayan Verona, küçük bir masal şehir. Yaz aylarında dünyanın en ünlü operalarını izlemek için şimdiden programlar yapılıyor ve o günlerde otellerde tek bir boş oda bulunamıyor. Verona'da dolaşırken, 'Romeo ve Jülyet' karşımıza çıktı. Jülyet'in evine de mutlaka gitmemiz gerektiğini söyledi rehberimiz. Shakespeare'in yazdığı en büyük trajedilerden birinin kahramanı olan Jülyet iddiaya göre Verona'daki bu evde yaşamış. Romeo da balkonun altında kur yaparmış Jülyet'e. Ama sonra öğreniyoruz ki, o balkon 1920'lerde yapılmış. Shakespeare'in hikayesindeki Capulet Ailesi gerçekten yaşamış ama bu evde hiç oturmamışlar. O zaman bir 'pazarlama' harikası ile karşı karşıyayız. Evin bulunduğu avlunun duvarları aşıkların yazıları ile dolu. Okullu çocuklar, turistler, küçükler, büyükler, kısacası herkes Jülyet'in heykeliyle bir fotoğraf çektirebilmek için birbiriyle yarışıyor. Herkesin ortak dili olan aşk bir küçük avluda her yaştan insanı buluşturuyor.

SESSİZ BİR VENEDİK
Verona'dan trenle Venedik'e hareket ediyoruz. Her zaman en canlı dönemlerinde gelmişim meğer Venedik'e. Bu kez biraz tenha ve sessiz. Venedik Baglioni Otel, bir 12. yüzyıl yapısı... Kral sarayı olarak yapılmış. 18. yüzyılda otel haline getirilmiş. Kralların sarayından sabah ayrılırken, Venedik'in güneşi yükseliyor ve ben 'Bir kahvaltı için bile olsa Venedik'e gelmeye değermiş' diyorum. Tuğba Özay ile sevgilisini Milano'da nasıl yakaladığımı, Ferrari ile Toscana turunu, Da Vinci'nin 'Son Akşam Yemeği'ni görmek için bekletildiğimiz 'nem ölçme' odalarını da cuma günü anlatacağım.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın