kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
26 Şubat 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat
Televizyon dünyasında ilişkilerin değiştiğini ve yozlaştığını belirten Yazıcıoğlu, "İki ciddi teklif var ama artık bu işi para için yapmayacağım. Dünyada birçok şey ilerlerken, neden sanatsal anlamda TV bu kadar insanları bozdu, bunları sorgulamak gerekir" dedi.

Halil'den iyi oynarım Haluk'un rollerini isterim

İLKER GEZİCİ - MAGAZİN
25.02.2009
'Bahçemdeki Ayı' ile geçen ay tiyatroya dönen Erhan Yazıcıoğlu, dizilerde iyi rolleri oynayan bazı oyuncuları çok kıskandığını söyledi: 'Yaprak Dökümü'ndeki baba rolünü Halil Ergün'den iyi oynardım. Haluk Bilginer'in rollerini de oynamak isterdim. Bende çok açlık var!..
Doktor hatası yüzünden ses tellerinden biri felç olan ve uzun süre tedaviden sonra tekrar eski sağlığına kavuşan Erhan Yazıcıoğlu, 'Bahçemdeki Ayı' adlı oyunla tiyatro sahnesine geçen ay geri döndü. Sunduğu televizyon programıyla 90'lı yıllarda çok popüler olan, ancak her şey iyi giderken gırtlak kanserine yakalanan Yazıcıoğlu, eski popülerliğini kaybettiği için pişman olmasa da; o dönemler etrafında 'dönenlerin' hastalıktan sonra telefon bile etmediklerinden dert yanıyor. Yazıcıoğlu, "Klonlanma gerçek olsa onu klonlamak isterdim" dediği eşi Müge ve "Hayat ağacım" dediği iki kızıyla mutlu olduklarını ve hastalığı atlatmasında ailesinin desteğinin büyük payı olduğunu belirtiyor. Televizyon dünyasının çok ucuzladığını da söyleyen ünlü sanatçı, kendisine program sunması için çok teklif geldiğini ama artık bu işi para için yapmayacağını söylüyor.

ERHAN YAZICIOĞLU FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ...

KADIN BAL GİBİ
* 'Bahçemdeki Ayı' adlı oyunla tiyatro sahnesine geri döndünüz. Gelen teklifler arasından bu oyunu seçmenizdeki sebep neydi?
Özel tiyatroda, üniversite tiyatroları hariç, teklif ilk defa Sadri Alışık Tiyatrosu'ndan geldi. Haberlerdeki rezilliklere şahit olan biri olarak; kadınların ezilmişliğine isyan bayrağı kaldırayım ve piyesteki ayıyı da ben oynayayım dedim. Oyunda "Kovandaki balı yalamadan yutan" diye bir söz var. O bal kadını ifade ediyor. Tadını çıkarmadan, hemen yutunca sen de bir şey anlamazsın. Tadına vararak, damla damla yemek gerekir. İşte o zaman kadın erkek eşitliği bir düzeye oturur diye düşündüm.

* Kadroda daha önce hiç tiyatro deneyimi olmayan Berke Hürcan ve Nursel Köse de var. Bu oyuncuları seçmenizin özel bir sebebi var mı?
Bu büyük bir riskti benim için ama ben onlara güvendim. Kendilerini bana teslim edecek insanları düşündüm. İki acemiye çok karşı konulduğu halde direndim ve 3 ayda 3-5 yıllık eğitim verir gibi sahneye çıkardık. Performanslarından çok memnunum. Tabii ki deneyimli tiyatrocular kadar olmaz. Hemen tiyatrocu da olunmaz zaten.

* Şu anki oyunculara baktığınızda bir oyunda oynayıp "Tiyatrocu oldum" diyen insanlar var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben talebelerime de söylüyorum 'oldum demeyin'. Müşfik Kenter'in bile öğreneceği şeyler vardır. Zaten o mütevazılıkla insanlar yükselir. "İsminizin altına ne yazalım?" diyorlar. "Hak etmeyenler isminin altına sanatçı yazdığı sürece ismimim altına bir şey yazmayın" diyorum.

* Tiyatroda bulunduğunuz noktadan memnun musunuz?
Tiyatrocu olarak tanıyan herkese sarılıyorum. Sunucuydu derlerse bakmıyorum. Ben Uruguay'a kadar gittim. Orada Pangaltılı Ermeni dostlarlarla karşılaştım. Beni görür görmez, "Biz sizi Keşanlı'da izledik" dediler.

* Sizi dizilerde de pek göremedik...
İzleyip bu dizide ben oynasaydım daha iyi olurdu dediğim çok oldu.

* Örnek verebilir misiniz?
Mesela 'Yaprak Dökümü'ndeki baba rolünü Halil Ergün'den daha iyi oynardım. Çünkü ben babayım. Oyuncu olmak için baba olmak şart değil ama onu oynamak isterdim. O da çok iyi oynuyor, o ayrı. Bir de bende çok açlık var. Hepsini oynamak isterim. Haluk Bilginer'in oynadığı rolleri oynamak isterdim. Eğer sağlıklı olsaydım belki bu roller bana da gelirdi. İyi rolleri iyi oynayan arkadaşları kıskanıyorum.

ERBİL'E HELAL OLSUN!
* Sizin en popüler olduğunuz 90'lı yıllar hayatınızı nasıl şekillendirdi?
Ben çok hızlı yaşıyordum. Arkadaş bulmakta ya da aşk yaşamakta hiç sorunum olmadı. Şöhreti hiç ağır bir yük olarak görmedim. Mütevazılığımdan hiçbir şey kaybetmedim. Hala kapıcımla oturup kahvaltı yaparım. Ama belki de şöhretim sayesinde şöhretli kadınlar bana o anlamda yanaşmışlardır. Şöhretli isimlerle ilişkiler yaşadım. Ama bunları kimse bilmez. Basına düşen çok az ilişkim vardır. Bana, "Saysana kimlerle birlikte olduğunu" diye soruyorlar. Bazıları sayıyor, 530'muymuş neymiş.

* Mehmet Ali Erbil'den bahsediyorsunuz sanırım...
Helal olsun. Biraz şu işlere ara versin de tiyatro yapsın ya da birlikte yapalım. İki sene ara versin, bir oyun oynayalım.
Haberin fotoğrafları