kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Ocak 2009, Çarşamba
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

"Cumhuriyet'le hesaplaşma"

AA
Giriş Saati : 07.01.2009 17:45
Güncelleme : 07.01.2009 19:28
Yeni Haber
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ergenekon soruşturması kapsamındaki yeni gözaltıları değerlendirdi. Baykal: "Sessiz kalamayız. Bu gidiş iyi bir gidiş değil. Cumhuriyetin savunulması ihtiyacı bugün her zamankinden daha fazladır" dedi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Ergenekon'' soruşturması kapsamında gerçekleştirilen gözaltıları değerlendirirken ''Çok açıktır ki ancak rejim değişikliği yaşanan ülkelerde, rejim değişikliği dönemlerinde böyle tablolarla karşı karşıya kalınır'' dedi.

Baykal, parti genel merkezinde yapılan Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısının ardından üyelerin de katıldığı bir basın toplantısı düzenledi.

''Ergenekon soruşturması'' kapsamında bugün yaşanan gözaltılara değinen Baykal, ''Türkiye'nin tarihi bir virajı döndüğünden kuşku olmadığını''belirtti.

''Yaşanmakta olan olayların bizi yeni bir aşamaya getirdiğini görüyoruz. Türkiye'yi sistematik bir biçimde tarihi doğrultusundan, çizgisinden çıkarmaya yönelik bu uygulama, aşama aşama daha ileri bir noktaya doğru taşınıyor'' diyen Baykal, şunları kaydetti:

''Karşı karşıya bulunduğumuz durum bizi hukuki bir davayla değil siyasi bir davayla karşı karşıya bulunduğumuz gerçeğiyle yüzleştiriyor. Bu tespiti bu sürecin ilk başladığı günlerde ifade ettim. Önümüzdeki tablonun hukuki bir dava değil siyasi bir davayı ortaya koyduğunu söylemiştim. Bugün geldiğimiz noktada bu teşhisin çok yerinde olduğu ortaya çıkmıştır. Artık hukuki değil siyasi bir süreçle karşı karşıyayız.

Bu davada yasanın uygulanmasının gerekleri değil yasayı kullanarak belli bir siyasi hesaplaşmanın yöntemi uygulanmaktadır. Böyle bir sistematik tablo ile hiç bir demokratik hukuk devletinde karşı karşıya gelemezsiniz. Hiç bir demokraside, hiç bir hukuk devletinde böyle manzaralar ortaya çıkmaz. Çok açıktır ki ancak rejim değişikliği yaşanan ülkelerde, rejim değişikliği dönemlerinde böyle tablolarla karşı karşıya kalınır. Humeyni öncesi Hemeyni sonrası, Hitler öncesi Hitler sonrası tablolarda birden bire toplumun değerler sistemi, toplumun temel değerleri, ilkeleri, saygın insanları yer değiştirirler. Yine böyle bir manzara ile karşı karşıyayız.

Hukukun icabını yerine getirmek değil belli bir siyasi hesaplaşmanın gereğini yerine getirmek amaçlanmaktadır. Bir siyasi intikam arayışı, hesaplaşma söz konusudur. 'Sen madem dün bunları yaptın, bunları senin yanında bırakmayız, bunların hesabını gün gelir sorarız, burnundan fitil fitil getiririz' anlayışı maalesef yürürlüktedir. Bu bir hukuk operasyonu değil intikam operasyonudur, hesaplaşma söz konusudur. Belli bir kadroya geçmiş uygulamaları nedeniyle hesap sorulmakta, intikam alınmaktadır.

Buradaki uygulama demokratik, hukuki bir uygulama değildir. Uluslararası hukuk standartlarına, Türkiye Anayasa'sına uygun değildir. Bu uygulama kendine özgü bir uygulamadır. Türkiye bir kez daha kanun ile hukuk arasındaki derin farklılığın ne kadar önemli olduğunu yaşayarak görmek durumunda kalmıştır.''

''İNTİKAM KOKUSU ALIYORUM''

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Ergenekon'' soruşturması kapsamındaki gözaltılarla ilgili, ''Ben bir intikam kokusu alıyorum. Neyin intikamı olduğunu herkes kendi gözleriyle değerlendirebilir'' dedi.

Baykal, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Cumhuriyet'in çok köklü bir nitelik değişimine sürüklenmek istendiğini iddia ederek, Cumhuriyetin savunulmasına her zamankinden daha şiddetle ihtiyaç duyduğunu söyledi. ''Bu gidiş, iyi gidiş değil. Hepimiz bu konuyu içimizde çok özel bir sorumluluk duygusuyla değerlendirmeliyiz'' diyen Baykal, şöyle devam etti:

''Bu gidişin sonu da iyi değil. Hiçbir istikrarlı hukuk devletinde, demokraside böyle bir tablo ortaya çıkmaz. Bu projeyi yapanlar, uygulayanlar için iyi bir gidiş değildir. Bu projeyi köşesine çekilip sessizce izleyenler için iyi gidiş değildir. Bir anlamda topluma 'alarm' vermek istiyorum. Herkes durumu yeniden değerlendirmeli, üzerine düşeni yapıp yapmadığını kendine sormalı. Sessiz kalanlar, sorumluluğun parçası haline gelir.''

Baykal, ekonomik kriz, yolsuzluk ve işsizliğin hükümeti kuşattığını savunarak, ''İktidarın gündemi, kolektif tutuklamalarla değiştirerek rahatlama imkanına sahip olmadığını'' söyledi. Baykal, ''Böyle gösterişli tutuklamalarla ekonomik krizin, işsizliğin ve yolsuzlukların örtbas edilmesine hiç birimiz göz yummayacağız'' diye konuştu.

Bir süredir değişik alanlarda, bu doğrultuda gelişmeler yaşandığına dikkat çekmeye çalıştıklarını anlatan Baykal, medya, yargı ve üniversite yapısının değiştirilmeye çalışıldığını iddia etti.

Türkiye'de hiçbir demokratik rejimde karşılaşılması söz konusu olmayan iletişim denetleme düzeni kurulduğunu öne süren Baykal, bütün telefonların Başbakan'ın kişisel takdiriyle yetkilendirilen kişiler tarafından izlendiğini ve denetlendiğini iddia etti. Baykal, ''Medya düzeninde, üniversitede, yargıda hiçbir demokratik rejimin kabul edemeyeceği monopol tesisi çabası, sistematik biçimde götürülmektedir. Bu bir siyasi hegemonya projesidir. Maalesef Ortadoğu koşulları içinde din istismarını da temel alan anlayışla böyle bir hegemonya yürürlüğe konulmak isteniyor. Bu çabanın hedefinde de kişilerin ötesinde Cumhuriyetin ilkeleri, değerleri ve kazanımı vardır. Cumhuriyet, çok köklü bir nitelik değişimine sürüklenmek istenmektedir'' ifadesini kullandı.

''CUMHURİYETE YÖNELİK TERTİPLER ÇOK AÇIK''

Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baykal, ''Sizce Cumhuriyet tehlikede mi?'' sorusu üzerine, ''Cumhuriyetin savunulması ihtiyacı, her zamankinden çok daha şiddetle kendisini hissettiren bir ihtiyaçtır. Cumhuriyetin sahiplenilmeye, savunulmaya her zamandan daha çok bugün ihtiyacı var. Cumhuriyete yönelik tertipler, tezgahlar çok açık ortadadır'' dedi.

Baykal, ''alarm'' sinyali ile ilgili sözlerini açmasının istenmesi üzerine, bu kaygılarını 2005 yılından beri dile getirdiğini, Cumhuriyete sahip çıkılması ihtiyacının bugün artık herkes tarafından görüldüğünü söyledi.

''Yapılacak tek şeyin; gidişe tavır takınmak ve sessiz kalmamak'' olduğunu anlatan Baykal, ''Bunu çeşitli biçimlerde ifade edebiliriz. Bunun en etkili ifade edileceği yöntem de sandıktır, seçimdir. Buna karşı, önümüzdeki yerel seçimlerde toplumumuz gereken tepkiyi göstermelidir'' diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Baykal, ''Dokunulmazlığınız olmasaydı 'beni de alırlar' kaygısı yaşadınız mı?'' sorusunu, ''Öyle bir kaygı yaşamıyorum. Bu, benim de böyle bir kaygı içinde olmamam, böyle bir olasılık düşünülemez anlamına gelmez'' diye yanıtladı.

Baykal, Türkiye'de yargı bağımsızlığı, hukukun etkin işleyişi ve kanunların öneminin her zaman olduğundan daha fazla ortaya çıktığını ifade etti.

''NEREYE KADAR GİDER, KİMSE BİLEMEZ''

Bir gazetecinin, ''Olay, eski Cumhurbaşkanlarına kadar gider mi?'' sorusuna ise Baykal, ''Bu sorumsuzluğun nereye kadar gideceği ya da gitmeyeceği konusunda hüküm vermek mümkün değildir.

Yaşadıklarımızın kabul edilemez olduğunda ittifak bulmalıyız. Bundan ötesini değil, şu ana kadar yaşananların kabul edilemez olduğunu tespit etmeliyiz. Bu, kabul edilebilir olursa hiç kuşku yok, buradan çok daha ileri noktalara gitme ihtimali vardır. Nereye kadar gider, nereye kadar gitmez bunu kimse bilemez'' yanıtını verdi.

Baykal, başka bir soru üzerine, AB içindeki sorumlu insanların, tabloyu daha doğru değerlendirmeye geleceklerini umduğunu söyledi.

''SİYASİ KONJONKTÜR GELİNCE''

Deniz Baykal, ana muhalefet olarak, tespitleri dışında farklı bir eylem planları olup olmayacağının sorulması üzerine, görevlerinin, olayın toplum tarafından doğru teşhis edilmesini sağlamaya çalışmak olduğunu belirtti. Baykal, şöyle devam etti:

''Bu insanlar, görev dönemlerinde herhangi bir suçlamanın hedefi olmuş insanlar değil. Yaptıkları işlerle, faaliyetleriyle ilgili olarak hukuki veya cezai takibatın hedefi haline gelmiş insanlar değil. Görevlerinden ayrılıyorlar, aradan yıllar geçiyor ve o dönemdeki uygulamaları esas alınarak, o dönemdeki uygulamalarıyla hesaplaşmak için şimdi yeni suçlama konuları yaratılmak isteniyor.

Çeşitli bahaneler aranıyor. Bugüne kadar başkalarıyla ilgili aranan gerekçelerin hiçbirisinin bulunamadığı açıkça ortadadır. Ortada ciddi delil yok. Şimdi kim tutuklanıyor? Devletin zirvelerinde yıllarca iyi, kötü, beğen beğenme, aynı görüşte ol, olma, görev yapmış insanlar. O görevi yaparken var mı bir hukuk ihlali, ceza soruşturması? Hayır, yok. Sonra oradan ayrılıyorlar.

Aradan 3, 4 yıl geçiyor, belli bir siyasi konjonktür gelince, 'artık bunlarla hesaplaşalım, altyapımızı hazırladık, dengemizi kurduk, susturmamız gerekenleri susturduk, ikna etmemiz gerekenleri ikna ettik, önümüz açıktır, yapabiliriz' noktasına geldikten sonra, birden bire bakıyoruz, hukuk süreci harekete geçirilmek isteniyor. Birtakım suçlamalar, davalar... Bunlar siyasetin bir parçasıdır. Büyük ideolojik kırılmalardan sonra böyle hesaplaşmalar, kolektif suçlamalar, karalamalar zaman zaman dünya tarihinde görülmüştür. Türkiye de olağan siyasi sürecin içinden geçerken, şimdi aslında böyle bir kırılma yaşandığını bu olayla bize hatırlatmaktadır.''

''GERÇEK HUKUK İHTİYACI''

''Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın damadı ile ilgili iddiaların'' hatırlatılması üzerine Baykal, hukukun, uygulamalarıyla çok ciddi biçimde tartışma konusu haline geldiğini, toplum tarafından sorgulandığını söyledi.

Hukuk adına kötü günler yaşandığını dile getiren Baykal, 100. Yıl Üniversitesindeki dava sürecini anımsattı ve ''Sonunda bir şey olmadığı ortaya çıkmıştı. Ergenekon'da da böyle bir tablonun olduğunu düşünüyorum. Dava Başbakan'ın kafasında. Siyasette dava...'' diye konuştu.

Baykal, ''hukukun siyaset yoluyla, çıkar yoluyla ve başka şekillerde iğfal edilebileceğini'' ifade ederek, ''Hukukun zaman zaman iğfal edilmesi, hukukun önemsiz olması anlamına gelmez. Gerçek hukuku arama ihtiyacımız daha da yükselir. Adalet istiyoruz. O güveni taşıyor muyuz? Maalesef hayır'' dedi.

Deniz Baykal, ''Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç'ın damadı hakkındaki iddiaların'' tekrar anımsatılarak, ''ardından gelen gözaltıların gündem değiştirmeye yönelik olup olmadığı'' sorusu üzerine, şunları söyledi:

''Bu tutuklamaların Türkiye'nin gerçek gündemini değiştirmesine izin vermemeliyiz. Bu, önemli bir gündem maddesidir, yapay bir gündemdir demiyorum. Birtakım insanlar haksız yere belki, hak etmedikleri halde belki gözaltına alınıyorlar, aileler, şerefler, haysiyetler, onurlar çiğneniyor. Bu büyük bir olaydır, hepimizin sorunudur. Ama öbür sorunları unutturmamalıdır, öbür sorunlar ortada.

Bir süre önce Türkiye, ''Ankara'da kim belediye başkanı olacak' krizini yaşadı. Günlerce belediye başkanı ilan edilemedi. Sonunda birileri diyordu ki 'hiç merak etmeyin, bunun geleceği yer burasıdır, oraya gelir' ve oraya geldi. Öyle diyenler acaba hangi bilgiyle bunu diyorlardı, ben bilmiyorum. Neye güvenerek, dayanarak öyle söylüyorlardı? Hangi ilişkileri, bağlantıları, temasları bilerek böyle söylüyorlardı, bilemem. O da Türkiye'nin önemli bir gündem maddesidir. İçinden geçmekte olduğumuz büyük krizin bir somut yansımasıdır.''

''28 ŞUBAT'IN İNTİKAMI MI?''

''Gözaltılar 28 Şubat'ın intikamı olabilir mi?'' sorusuna Baykal, ''Bilemem, ben bir intikam kokusu alıyorum. Neyin intikamı olduğunu herkes kendi gözleriyle değerlendirebilir'' dedi.

Baykal, ''Sessiz kalanlar olduğunu söylediniz, bunlar kimlerdir, hangi kurumlardır?'' sorusunu, şöyle yanıtladı:

''Bizler, sizler, gazeteler, yazarlar, patronlar, ekonomiyi yönlendiren insanlar, sivil toplum kuruluşları, kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar, hepimiz, başka umut yok. Ancak bunlar duyarlılık sergilerse, bu iş önlenir. Başka bir yerden, sessiz kalmayarak, bir çare bulunmasına yönelik kafamızda hiçbir anlayış yok. O defter kapalı, onu kimse kafasından geçirmesin. İyi, kötü yok artık. Şimdi görev milletindir, halkındır, toplumundur, insanlarındır ancak biz hep birlikte bu gidişe son verebiliriz ve bunu denemeliyiz.''

Baykal, hukuka olan inancını kaybedip kaybetmediği sorusuna ise ''Hukuka her zamankinden daha çok inanıyorum, hukuk alanındaki zafiyetlerin çözüm yolu da hukukun kendisidir. Hukuka dayanmadan, hukukun içine girdiği olumsuzluklardan kurtulamayız. Hukukla kurtulacağız. Umut hukuktur. Hukuk yaralı olabilir, hukuk kanıyor olabilir ama hukuku hukukla tedavi edeceğiz, hukukun sorunlarını çözeceğiz ve hukuk içinde Türkiye'yi yönetilebilir bir ülke haline getireceğiz'' karşılığını verdi.