kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
9 Aralık 2008, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Hanuumm!.. Ahlak polisi beni yakaladı

Duygu Leloğlu
08.12.2008
Polis ayak bileklerim göründüğü için uyarıyor. Arkadaşım "O bir yabancı" deyince polis, kurallara herkesin uyması gerektiğini belirterek ihtar veriyor..
Akşam sekiz suları! 'Valias' caddesi cıvıl cıvıl. İranlı arkadaşım Mehdi ile caddeden aşağı doğru yürüyorum. Başımda türbanım, üzerimde bir manto, içimde ise uzun bir elbise var. Elbisem yerlere kadar uzansa da tam olarak ayak bileğimi kapatmıyor. Ayak hizasından on santimetre yukarı doğru çıplak bileğim görünüyor. Konuşmaya dalmışken birden Hanuum hanuum' diye sol tarafımdan gelen bir sesle irkiliyorum. Önümde baştan ayağa kadar koyu yeşil çarşafa sarınmış iki kadın dikiliveriyor. Çarşaflarının üzerinde 'polis' yazısını görüyorum. Kadın polislerin yanında iki de erkek polis var. Kaldırımında bir yanında durmuş, yoldan gelip geçen erkeklerin saç, kılık, kıyafetlerine bakıyorlar. Efsane haline gelmiş 'ahlak polisine' çatmış bulunduğumu anlayarak telaşlanıyorum. Çok adlarını duydum ama nasipte karşılaşmak da varmış! İçim birden titriyor! Yan tarafta duran beyaz üzerine yeşil çizgili polis minibüsüne bir an gözüm takılıyor. Hemen Mehdi benim önüme geçip, kadınlara benim Fransız olduğumu, ülkedeki kuralları bilmediğimi söylüyor. Kadınlardan biri ısrarla 10 santimlik açık bölgeyi gösteriyor. Diğeri ise arkadaşımı azarlamaya başlıyor. Ülkede İslami kıyafet kurallarına yabancıların da uyması gerektiğinden dem vurup, Mehdi'nin beni bu konuda uyarmamasına kızıyor.

UYARIDAN SONRA SORUŞTURMA
Ayak bileklerimin bir daha görünmemesi ihtarını yapıyorlar ve beni bırakıyorlar! Bu uyarı ve çocuk gibi azarlanmış olmak çok ağırıma gidiyor ama tabii ucuz yırttım diyerek de içte içe seviniyorum. Ardından yabancı olduğum için ahlak polisinin beni minübüse koyup karakola götürmediğini anlıyorum. Zira İranlı kadınlar üzerindeki baskılar turistlerinkinden çok daha fazla! Kılık kıyafet yönetmeliğine uymayan kadınları ve erkekleri kızları önce polis karakoluna götürüp gözaltına alıyorlar. Ardından da ailelerini karakola çağırıyorlar. Karakola ilk gidenlere, 'bir daha İslami kurallara aykırı hareket etmeyeceklerini belirten bir kontrat imzalatıyorlar. Daha önce uyarı alanlar hakkında ise soruşturma açılıyor. Ahlak polisi genelde büyük alışveriş merkezlerinin önüne konuşlanıyor. İranlı reformistler bu durumdan yakınırken, 'Hatemi dönemi'nde ahlak polisini göremez olmuştuk. Ahmedinecad başımıza yine ahlak polisini çıkardı' diyorlar.

PERŞEMBE GÜNÜ PARTİLERİ..
Tahran'da yaşamın iki yüzü var. Görünmeyen yüzü 'içeride yaşam', dışarıdaki yaşama bazen tamı tamına zıt olabiliyor. İranlı Mahmud, kadınların şu andaki güzellik ve bakımlarını bu dışarıdan sezilmeyen yaşama borçlu olduklarını düşünüyor. Devrimin ilk yıllarında kadınlar nasıl olsa kimse görmeyecek diye bayağı göbek bağlamış. Sonra yaklaşık on yıl önce, içeride buluşmalar, biraraya gelmeler başlamış. Kadınlar ve erkekler tekrar birbirlerini görmüşler. Bu da kadınların tekrar kendilerine çeki düzen verme sürecini yeniden başlatmış. Cuma günleri tatile giren genç ve batıdan esinlenen İranlıların, perşembeyi cumaya bağlayan gece evlerinde verdikleri partileri ünlü. Polis evleri bassa, hepsini toplayıp götürecek! Ama gençler korkusuz. Bu partilerin bazılarında yok yok!