kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Kasım 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Rec, etkileyici ama uzun yıllar hatırlanması beklenmiyor.

Kaydet ve derhal sil

YEŞİM TABAK
21.11.2008
Kahramanlardan birinin omuz kamerasını gözü edinen ve o perspektifin dışına çıkmayan korku filmleri serisi, Canavar / Cloverfield ve Ölülerin Günlüğü / Diary of the Dead'den sonra Rec: Ölüm Çığlığı'yla yol almaya devam ediyor. Aynı tekniği yaklaşık 10 yıl önce Blair Cadısı / Blair Witch Project ortaya koyduğunda, dönemiyle ilgili sorular sordurmanın da ekmeğini yiyebilmişti. Film gösterime girmeden çok evvel başlayarak içindeki görüntülerin 'gerçek' olduğunu iddia eden, gizemli ve eğlenceli biçimde yalancı internet kampanyası da, Blair Cadısı'nın 'ahir zamanda gerçeklik'le giriştiği şakalaşmanın bir parçasıydı. George Romero, gençliğini 60'larda geçirmiş ve zombilerini her daim sosyal hicve alet etmiş bir yönetmen olarak, Ölülerin Günlüğü'nde 'her şeyi ama her şeyi' filme alma takıntısıyla ilgili dertlerini de ortaya koymuş oldu. Rec: Ölüm Çığlığı'ndaki haber kamerası tipi çekimlerin, gösteriyor olduklarından öte bir iması yok. Ancak Teksas Katliamı / Texas Chainsaw Massacre'ı kurallar kitabı gibi benimseyen ve vahşetin dozunu ne kadar artırsa da sterillikten kurtulamayan nice 2000'ler korku filminden daha gerilimli anlar yaratabiliyor. Filmde kana susamış yamyamlara dönüşen insanlar zombi olarak tanımlanmıyorsa da, 'hastalık'ın virüsle bulaşması, ele geçirdiğini acı çeken, kolay kolay öldürülemeyen ve yakaladığının etini yiyip kanını emen yaratıklara dönüştürmesi, tipik zombilik semptomları. Rec, zombi literatürüne yenilik katmakla ilgilenmiyor, hatta bu şuursuz saldırganların nasıl oluştuğuyla ilgili bir açıklamada da bulunmuyor. İspanyol yönetmenler Jaume Balaguero ve Paco Plaza, sadece bir hayatta kalma mücadelesine odaklanmışlar. Bu, işin eğlencesini bir miktar kaçıran bir tercih, çünkü korku filmi meraklıları klişelere pek aldırmayıp, bilakis sahip çıkarlar fakat o klişelerle küçük küçük nasıl oynandığını takip etmekten de zevk alırlar. Rec bu anlamda, korku sinemasına düşkün olanlar için bir heyecan vesilesi sayılmaz; üstelik tür kalıplarının dışına çıkacak kadar orijinal, veya dramatik yönüne düşkün de değil. Filmin buna rağmen işlemesinin sebebi, kamerasının neyi gösterip göstermeyeceğini iyi seçebilmesi ve kahramanları arasında kurduğu dinamik denge. Çoğu korku filminde olduğu gibi, Rec'de de kahramanlar birer karakterden çok, tek boyutlu insancıklar. Fakat yönetmenlerin Luis Berdejo'yla birlikte yazdıkları senaryo, onların farklı yönlerinin hikâyenin içinde işlevsel biçimde konumlanmasına dikkat ediyor. Hele de habire "Kocam ilaç almaya gitti, kızım hasta," diyerek yüce ailesini ortaya koyan ve kendini olan bitenden muaf hale getirmeye çalışan kadına biçtikleri kader, filmin en komik zalimliklerinden biri. Rec'in en büyük hayal kırıklığı ise, finali. Zira ne bütün hikâyeyi tamamen gizem halesi içinde bırakacak kadar ileri gidiyor, ne de olan bitenle ilgili tatmin edici bir beyanatta bulunuyor. Yine de, asla görmediğimiz bir kameramanın bazen çok uzaktan, bazen yakından görüntülediği, bazen de aksiyonu kadraj dışarıda bırakarak bizi sadece sesler üzerinden dahil ettiği hikâye, yeterince sürükleyici. Uzun yıllar hatırlanması ise beklenmiyor. İspanyollar, manasız şekilde Rec'in ikinci bölümünü çekmeye başladılar bile. Filmin -çok vasat olduğu söylenen- Amerikan versiyonu ise, Karantina adıyla önümüzdeki ay gösterime giriyor. 'Rec' düğmesine basıp, hafızamızda bu filmlerden birini diğerinin üzerine kaydetmemizin hiçbir sakıncası yok.
Haberin fotoğrafları