kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Ağustos 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Kafkasya'ya Balkan modeli

Kafkasya, gezegenimizin en netameli ama aynı zamanda en hayati bölgesi. Enerji rezervlerinin neredeyse yarısının (üretici ve taşıyıcı olarak) anahtarına sahip olması nedeniyle büyük güçlerin hesaplaşma alanına dönüşen bu bölgede istikrarsızlık hüküm sürdükçe, dünya asla huzura kavuşamaz.
Dün Kafkasya'da barış ve istikrar için Türkiye'nin 18-19 Kasım 1999'da İstanbul'daki AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) zirvesinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ağzından dünyaya yaptığı "Kafkasya İstikrar Paktı" önerisinden söz etmiştik. Demirel bir de emsal göstermişti: Balkan İstikrar Paktı.
Bugün o paktın Balkanlar'ı nasıl dönüştürdüğünü anlatalım.
BM Güvenlik Konseyi'nin 1244 sayılı kararla Kosova savaşına ve NATO güçlerinin Belgrad'ı bombalamasına son verdiği 10 Haziran 1999'da AB'nin çağrısıyla Köln'de toplanan Türkiye dahil 38 ülkenin dışişleri bakanları ve 15 uluslararası örgütün temsilcileri Güneydoğu Avrupa (Batı Balkanlar) için bir "İstikrar Paktı" kurulmasını kabul etti. 29-30 Temmuz 1999'da Saraybosna'da bir zirve toplantısında bir araya gelen yine aynı tarafların temsilcileri paktın resmen ve fiilen temellerini attılar.
Pakt şu ülkeleri ilgilendiriyordu: Arnavutluk, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Makedonya, Moldova, Karadağ ve Sırbistan.
Önemli bir nokta: Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı, bir uluslararası kuruluş değil, gelecekteki çatışmaları önlemek için geniş kapsamlı girişim öngören bir çerçeve anlaşma olarak tasarlandı. Anlaşmanın can alıcı ilkesi, şeffaflık ve eşitlik temelleri üstünde, tüm tarafların kazançlı çıkmasını sağlamaktı. Başlıca amacı ise, birlikte yaşama arzusu ve iradesini yerleştirmekti. Çünkü böyle bir irade olmadan Balkanlar'a ne demokrasi gelebilirdi, ne de barış.
Bir önemli nokta daha: Balkanlar'da barış, demokrasi ve güvenliğin sağlanması için gerekli fonları sağlayan ülkeler ve uluslararası kuruluşlar, bu kaynakların kullanımını "Şu alanda ilerleme sağlanması" gibi herhangi bir ön şarta bağlamadılar. Fon akışı ve reformlar eşzamanlı götürüldü.
Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı, üç alanda üç çalışma masası veya sekreterlikle yürütüldü:
1- Demokratikleşme ve insan hakları: Bölge parlamentoları arasında işbirliği, yerel demokrasi, sınır ötesi yardımlaşma projeleriyle ilgilendi.
2- Ekonomik inşa, işbirliği ve kalkınma: Enerji, bölgesel altyapı, ticari mevzuat, yatırımlar, istihdam sorunlarıyla uğraştı.
3- Güvenlik: Örgütlü suçla ve yolsuzlukla mücadele, göç, doğal afetlere karşı güç birliği konularında yoğunlaştı.

9 yıllık başarı öyküsü
Peki sonuç? Balkan ülkelerini artık her düzeyde ve her alanda çok sayıda işbirliği anlaşmasıyla birbirlerine sıkı sıkıya bağlayan İstikrar Paktı'nın bilançosu hayli uzun, o nedenle sadece belli başlı kalemleri sayalım:
* En önemli hedeflerden biri pakt kapsamındaki ülkelerin gümrük duvarlarını indirmelerini sağlamaktı. Bir dizi (32 adet) serbest mübadele anlaşması imzalandı. 2006 sonunda tüm o anlaşmalar Orta Avrupa Serbest Müdahale Anlaşması ile bütünleştirildi.
* Adalet ve güvenliği iyileştirmek için çok sayıda örgütlü suçla mücadele, sınırların yönetimini pekiştirme girişimi hayata geçirildi.
* Bölgedeki ulaşım ağını geliştirmeye yönelik önemli yatırımlar yapıldı.
* Bölge ülkelerinin elektrik ve doğalgaz şebekelerinin bir ortak pazar havuzunda toplanmasının yasal altyapısı tamamlandı.
Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı sayesinde Balkanlar bugün gerek siyasal ve gerekse ekonomik açıdan çok daha istikrarlı. Her alanda ve her düzeyde bölgesel işbirliğinin önemi hükümetler ve toplumlar tarafından benimsenmiş, hatta içselleştirilmiş durumda.
Zaten bu başarılı bilanço sayesinde, İstikrar Paktı misyonunu tamamladı ve yerini Bölgesel İşbirliği Konseyi'ne bıraktı.
Balkanlar' a demokrasi, istikrar ve refah getiren bu sihirli formül neden Kafkaslar'da da denenmesin? Üstelik Kafkas ülkelerinin bir avantajları var: Balkan ülkelerinin bir bölümünden farklı olarak, 20 yıl öncesine kadar tek devletin (Sovyetler Birliği) çatısı altında bir arada yaşıyorlar, aynı dili konuşuyorlar, aynı kaderi paylaşıyorlardı. Aralarında sınır da yoktu.
Konuyu irdelemeyi yarın da sürdüreceğiz.