kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Ağustos 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
1996 yılında Susurluk’ta yaşanan kaza, çete örgütlenmeleri ve karanlık ilişkilerin aydınlığa çıkması konusunda dönüm noktası oldu.

Susurluk timinin infazı Ergenekon dosyasında

HABER MERKEZİ
Susurluk ile gündeme gelen "Sapanca cinayetleri"nin detayları, Ergenekon iddianamesinin eklerinde çıktı. Hikmet Çiçek'te bulunan belgede "Susurluk timi"nden Cavit; Behçet Cantürk ve Savaş Buldan cinayetlerini anlatıyor..
İLİŞKİLİ HABERLER
Susurluk timinin infazı Ergenekon dosyasında
Ergenekon iddianamesinin eklerinde yer alan bir belge, Susurluk olaylarında yer alan, 1993 ve 1994'te Bolu-Sapanca-Hendek üçgeninde gerçekleşen bir dizi karanlık cinayete ilişkin önemli bilgileri gün ışığına çıkarıyor. Kendisini "Susurluk infaz timinden Cavit" olarak tanıtan bir kişi el yazısı ile kaleme aldığı mektupta, Kürt işadamları Behçet Cantürk ve Savaş Buldan'ı kendilerinin öldürdüğünü, ölüm timi şefinin de halen kayıp olan MİT mensubu Tarık Ümit olduğunu anlatıyor.

'ÖLÜM TEHDİDİ ALIYORUM'
İddianame eklerinin 228'inci klasöründe yer alan belge 25 Mart 2008'de Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan İşçi Partisi Basın Bürosu Başkanı ve Aydınlık Dergisi Ankara Temsilcisi Hikmet Çiçek'te ele geçirildi. Daha önce Başbakanlık'a da gönderilen belgeyi yazan Cavit isimli kişi mektubunda hem polis hem de çeteler tarafından arandığını, ölüm tehditleri aldığını ve korunmaya ihtiyacı olduğunu belirtiyor. İşte karanlıkta kalan cinayetlerin perde arkası:

KORKUT EKEN'DEN ASKERİ EĞİTİM...
1993 SONLARI:
"Avukat Şirin Berk beni bir akşam üstü Tarık Ümit'in Cihangir'deki bürosuna götürdü. Orada 'Cavit milli oldun. Yarın İzmir'e gideceksin. Ben seni üç ay sonra oradan alacağım. Sana T.C. sınırları içinde kimse bir şey yapamaz artık. Ne yargı, ne polis. Orada iyi bir öğrenci ol. Beni utandırma. Artık bir fabrikanın ortağısın' dedi. Sabah E-5 karayolunda Göztepe kavşağında bir Mercedes marka araba bizi bekliyordu. Arabaya bindik İzmir'e doğru yola koyulduk. İzmir'e oradan da Menteş'e gittik. Nizamiyede Korkut Eken ile görüşeceğimizi söyleyip içeri girdik. Komutanla görüştük. Resmi kıyafetleri giyerek eğitime başladım. Sadece silah bomba eğitimi görmedim. On gün çeşitli silahlarla atışlar yaptım. Komutan 'Daha fazla kalma sende temel varmış' dedi ve beni gönderdi. Daha sonraki günlerde bir polis kimliği, Nihat Şahinler adına bir ehliyet, Ankara Emniyet Müdürlüğü Mahmut Kara adına üstünde benim fotoğrafım olan bir polis kimliği ve 9 mm. çapında Beretta marka tabanca verdi."

'BEHÇET CANTÜRK'ÜN İŞİ BİTTİ CAVİT"
14 OCAK 1994: "Behçet Cantürk'ün alınması için gerekli hazırlıkları tamamlamak üzere Tarık Ümit, Nurettin Güven, Muhsin Korman, Ömür Özçelik, Ayhan Çarkın, Ziya Bandırmalıoğlu, Semih (?) ile C.'yi (?) Cihangir'deki Ümtaş ve Gentaş adlı şirketlerin ofisinde bir araya topladı. Kapılar kapandı. Telefonlara hiç cevap verilmeden infaz konuşulmaya başlandı. Nurettin Güven, Behçet Cantürk'ü kendisinin alabileceğini ifade ederek 'Bu işin tereyağından kıl çeker gibi olacağına teminat verebilirim' dedi. Ben bürodan ayrıldım, eve gittim. Tarık Ümit de 15-20 dakika sonra geldi. Arabayı eve bıraktı. O da gitti. Ben 23.30'a kadar bekledim. Sonra Tarık Ümit geldi. Bana 'Tamam bu iş bitti Cavit. Bir kahve içelim. Sen büroya git' dedi. O sırada telefonu alıp Ankara'yı aradı. 'Abiciğim tamam çocukları da yolladım' dedi. Sonra da, 'Ben bunların şoförlerine acıyorum. Ama ne yapalım bu iş bitti ağabeyciğim. Ne demek benim başka abim var mı? Yok, abiciğim bir kuruş yok pezevenkte' dedi. Büroya geldim. Sabah gazetelerde Cantürk ile şoförünün Sapanca yakınlarında öldürüldüğü yazılıyordu. Saat 10.00'da Tarık Ümit, sonra da M.K geldi. Bir süre konuştuk. Cantürk'ün cenazesinde polisin Nurettin Güven'i aldığını duyduk..."

"BULDAN'DAN SONRA AYRILMAK İSTEDİM"
3 HAZİRAN 1994:
"Telefon eden Tarık 'arabayı getir Cavit' dedi. Beyaz şahin marka arabayı alıp söylenen adrese gittim. Orada Muhsin, adamı Hasan Karabekiroğlu, Ayhan, Ziya, Semih, daha önce görmediğim kişilerle de otelin lobisinde oturuyorlardı. Orada yapılacak operasyonu bilmiyorum. Ancak geç saatlerde Yeşilköy Çınar Otel'e gittik. Muhsin ve ben arabada bekledik. Tarık'la yolda irtibat kuracaktık. Saat 04.30'da Savaş Buldan ve arkadaşları (Adnan Yıldırım ve Hacı Karay) otelden çıktı. Orada bekleyen Yüzbaşı İsmet, Ayhan, Ziya, Semih ve tanımadığım üç kişi 'Dur polis' diyerek onlara doğru yürürken, Savaş Buldan arabasına doğru yürüdü. Ama hemen yakaladılar. Sabah öğrendim onlar da ölmüştü. Bundan sonra Tarık Ümit'le çalışmak istemiyordum."