kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Haziran 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Herbie Hancock, caz müziğinin ustalarının albümleriyle ölümsüzlüğe ulaştıklarını söylüyor.

İyi cazcı olmak için çok müzik dinleyin

21.06.2008
- İstanbul konser projenizin başlığı 'Olasılıklar Irmağı'. Bu isim, durumla örtüşüyor gibi, neler dinleyeceğiz? Bize konserlerden birinin trio (üçlü) olacağı aktarıldı?
- Aslında bu detayı bana soran ikinci gazeteci oldunuz. Bu bize aktarılmış bir temenniden ibaret. Konserlerimizin birinin sadece enstrümantal, diğerinin ise vokal destekli olacağını kastediyorum bundan. Ama trio konseri konusunda bir fikrim yok. Bunu sizin de sormanız garip kaçtı... Sonuçta ekibimi biliyorsunuz. Beş harika müzisyen, trio değil.

- 1980'lerin elektronik müziğine yönelerek eleştirmenlerin hedefi oldunuz. Sizi hâlâ bunun için yargılayanlar var mı?
- Hayır, artık eskisi kadar yok. Sadece farklı şeyler denemeyi seviyordum ve yaptım diyelim.

- İdeal caz eğitimi için ölçütünüz nedir?
- Bana göre iyi bir caz eğitimi, onu üretenlerin, bu müziği dinlemeye yatkın ve hürmetkâr olmalarıyla doğru orantılı. Kendi kendinize nasıl çalacağınızı öğrendiğiniz oranda, kulağınızı da (tıpkı benim yaptığım gibi) eğitebilmeyi bilmeniz gerekiyor. Çok fazla analiz etmeli, çok fazla dinlemeli ve merakınızı mümkün mertebe tatmin edici bir tavır gözetebilmelisiniz. Bu dediklerim, belli müzisyenlerin, o noktalara nasıl geldiğini merakla izleyip dinlemekten geçiyor tabii. Ayrıca kendi kariyerime bakıyorum da, George Schilling, Oscar Peterson dinlediğimi, hatta konserler esnasında çaldıkları notaları kayıt etmeye çalıştığımı unutamam. Ne yaptıklarını izler ve bu yaptıklarının, müziklerini nasıl etkilediğini incelerdim. Zaman içinde gördüm ki, parçanın belli bir yerinde, müzisyenlerin çaldıkları bazı notalar, aynı parçanın başka bir kısmına olabildiğince yakınlaşmış durumda oluyordu. Sanıyorum, belki de bu, onların yakaladığı aynı akorttan ileri geliyordu; evet emindim bundan ve hâlâ böyle düşünüyorum. Ben de bu yüzden akortlar konusuna odaklandım... Son kertede dinlemenin, cazı öğrenip iyi bir icracı olmanın en önemli anahtarı olduğuna inanıyorum. Müziğe çalışmak, armoninin farkında olmak, kulak eğitiminde olmak... Hepsi çok faydalı.

- Türk cazı sizin kulağınıza nereden erişiyor? Doğu'dan mı, Batı'dan mı?
- Sanırım her iki taraftan da. Bir bileşim bu. Bir yönü Asyalı, diğer yönü Avrupalı ve başka bir yönü Ortadoğulu. Farklı etkileşimler arz ediyor.

- Peki bunca albümden sonra, modern caz klasiklerine mi daha yakınsınız, yoksa deneysel ve güncel caz pratiğine mi?
- Evet, her ikisini de yapıyorum!

- Caz ve sinema ilişkisi size verimli geliyor mu?
- Mükemmel bazı meslektaşlarım var; filmler için besteler üretiyorlar. Tıpkı Terence Blanchard, Marcus Miller, Stanley Clarke ve Mark Isham gibi. Bunun yanı sıra birçok film müziği bestecisinin de altyapılarında cazın bulunduğunu biliyoruz. Evet, bence filmler, caz için harika bir eğitim alanı vaat ediyor.

- Caz tarihinde, ölümüyle şu ana dek sizden en büyük parçayı alıp götüren müzisyen kimdi?
- Bildiğim o ki, Max Roach'ın kayıtlar ve konserlerle yüklü büyük bir geçmişi var. Elbette özlenecek ama ardında çok geniş bir miras da bıraktı. Michael Brecker ise daha gençti. Bana da çok yakın biriydi aslında. Daha az albüm çıkarabilmiş olsa da, eğer o şu anda hayatta olsaydı aynı üretkenlikle çalışmaya ve insanları kendine hayran bırakmaya devam edecekti. Üstat Miles Davis ise kendini sürekli olarak dönüştürebilmesini bildi ve bunu sanırım 60 yıl civarındaki o yoğun hayata da bir biçimde sığdırdı. Birçok müzisyen etkilendi ondan. Hepsi için bunlar söylenebilir. Ama bu etkilenimlerin bir avantajı var, o da geride bıraktıkları albümlerde gizli. Onlar bizimle fiziksel olarak olmasa da, bir biçimde hayatlarımızda. Bu yüzden onları ne kadar özlediğimiz değil, ne kadar yanımızda olduklarının farkında olmamız daha çok hoşuma gidiyor. Eğer onları hâlâ duyabiliyorsak, yaşıyorlar demektir!