kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Haziran 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Vatan haini!

Futbolu hâlâ hiç sevemeyenler kusuruma bakmasın...
Şu sevinçli hal ve gidişten de yararlanarak mümkün "insanlık dersleri"ni 90 ila 120 dakikaların içinden çıkarmak geliyor içimden.
Sadece milli takımın galibiyetini değil, futbolu, hele iyi futbol sevenler muhtemelen Hollanda-Rusya maçını da izlemiştir.
İzlememişlerse, yazık olmuş.
Çünkü "futbol" esasında bu!
O ana kadar üç maçta "esas çok iyi futbol takımı" olan Hollanda'yı bile şaşkına çeviren, 120 dakika akıl, yürek, emek, bilek, ayak ötesi futbol oynayan bir Rusya vardı.
Herhalde, çok meraklı ve ilgililer ile "Fatih Tekke'nin takım arkadaşları"nı bilenler hariç, sahadaki Rus futbolcuların isimlerini tastamam sayan pek çıkmazdı.
Ama müthiş bir futbol oynadılar.
Her maç adım adım, pardon, koşar adım geliştirerek.
Peki bu "Rus futbolu" muydu?
Eh, bizim ebediyen unutamayacağımız (Galatasaray'ın) UEFA şampiyonluğunun aynısından bu yıl bir Rus takımının kazandığı düşünülürse, öyle.
Ama Rus futbolunun yıllardır ancak "Chelsea'ye sahip olan Abramovich" le filan temsil edildiği düşünülürse, hayır.
Bir de teknik direktör denen kişi vardı.
Bir ara Fenerbahçe'yi de çalıştırıp bu ülkeden geçmiş niceleri gibi normal olaraktan "başarısız" bulunmuş Guus Hiddink.
Sanki ona "dünyaya biraz iyi futbol öğret" diye ilahi bir görev verilmiş gibi, Kore, Avustralya, Rusya dolaşan "Hollandalı Hoca".
Güney Kore'yi Dünya Kupası'nda yarı finale getirdi diye, Kore'de adı büyük stadyuma verilen, Kore'nin ilk "onursal vatandaşı" yapılan, Kore Havayolları'ndan ömür boyu bilet tahsis edilen "futbol insanı".
Bu "Hollandalı" adam o Rusya'ya hem de 120 dakika "anormal iyi" bir futbol oynattı, "anavatanı, bayrağı, marşı, kutsal toprağı" Hollanda karşısında.
Yetmedi. Her golde sevindi, "milli takımı"nı yenince de Rus oyuncularıyla birlikte yumruk havaya filan yaptı.
Sonra, hemen soyunma odasına gitmedi.
Boynu bükük, gözleri dolu sahayı terk eden Hollandalı futbolculara da sarıldı. Rakibi Van Basten'e de. Onlar da ona.
Ne o Hollandalılar, ne tribündeki binlerce turuncu da "hain muamelesi" yaptı.
Bu ne şimdi?
Bu Hiddink' in profesyonel işiydi.
Hollandalılar bu şampiyonada, 16 "milli" takımda 3 Hollandalının teknik direktör olmasından da gurur duyabilirdi.
Ve bunlardan biri, yine (daha) iyi futbol oynattığı bir takımla kendilerini de yenmişti.
Böyle bir hainlik ölçüsü yoktu herhalde.
Kimse muhtemelen hakkında andıç filan hazırlamadı.
Onu itibarsızlaştırmak için "bazı gazeteci ve yazarların kullanılması" Hollanda'da iktidarın veya Genelkurmay'ın aklına geldi mi, medyada "Moskof uşağı" filan dendi mi, bilmiyorum!
Ama Hollanda hukuku, Hiddink' in üstünde başka bir leke bırakmıştı:
Vergi kaçakçısı.
Birkaç yıl önce 10 ay hapsi dahi istenmiş, para cezasıyla sıyırmıştı.
Çünkü, yediği, yendiği onun olsundu ama kamuya karşı sorumluluğundan kaçmak hem ayıp, hem günah ama esas kanun dışıydı.
Neymiş; "vergi kaçırarak ya da vergiden kaçınarak", devlet bir yana, kamuya, halka, beşikteki bebeklere, kamu hizmeti veya yardımı bekleyenlere, yetimlere ihanet etmişti!
Bu kafayla Hollanda bölünürdü valla.