kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Haziran 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Cilalı köle devri!

Ne "cumhuriyet" adına ne de "demokrasi" namına, "hayırseverlik, inayet, lütuf ile sadaka"nın başka şey, "hak" kın bambaşka bir şey olduğu anlaşılabildi.
Birinciler tamamen "ağalık" düzenidir...
İkincisi ise "vatandaşlık ve insanlık."
Sol adına çok eğilim, bireyin özgürlük tutkusunu tamamen ıskalamıştı.
Aslında sol olmayan kimi cumhuriyetçi ise, özgürlüğü de hakkı da önemsememişti.
Nice liberal ile muhafazakâr da "demokratlık" yaparken asla "hak" sularına yanaşmadı.
O yüzden, cumhuriyet yarım yamalak, demokrasi şebelek halde.
Çünkü, sadece "Doğu'nun aşiretleri" değil, yerli veya yabancı sermaye ile kurulmuş "en modern işletmeler" ile onların temsilcileri de, "rekabet, kârlılık" gibi motifleri hep burnumuza dayayarak, bin bir şıklık içinde, "işyerinde sorgusuz sadakat, boyun eğme, hak talep etmeme" ye dayalı "cilalı köle devri" ni dayattılar.
Kiminin bayıldığı martlı, eylüllü, şubatlı askeri darbeler de, birazdan da öte, bunun içindi...
Merkez sağ iktidarlar da bu yola baş koydu...
Sözde merkez sol denilenler de o hizaya gelip oturdu.
Muhafazakâr, bir de liberal olunca, sadece çeyrek demokratlık sahnesinin titrek aktörü oldu.
Gülüm...
Sadece kendi bireyci birey ve dar cemaat hukukuna titizlenebilen "toplum" da, zaten hakkın değil, buyurmanın, dayatmanın, lütfun, bağışın, sadakanın, köleliğin yolcusuydu.
Osmanlı'dan beri, büyükleri, en çok, hayırseverlik, iyilik ve sadaka ile bahşiş yerine hak isteyenlerden nefret etmesini öğretti.
Onlara hain demesini...
Onları bozguncu saymasını...
Onları eşkıya bilmesini...
Onları taşlamasını... Onları manevi veya maddi linç etmesini...
Onları ezip geçeni alkışlamasını belletti.
Dünyanı merak, muhakeme ve değiştirme kabiliyetini değil, kabullenme, boyun eğme, itaat kitabını ciltletti.
Tersane, işte bunun için de dershane!
Bakan, hükümet olabilmiş, öncekilerle de aynı zihniyetle, hiç sıkılmadan, "100 ölü" yle göz göze gelmeden...
"İşçisinin SSK primini, vergisini, alın terinin ücretini ödeyen işveren" den bahsedenlerimiz var bizim.
Yani, bunları lütuftan sayanlarımız. O da canları ister hakikaten öderlerse!..
Patron ağanın iyiliğinden sayanlarımız.
Sosyal güvenlik ile vergi gibi, yüzlerce yıl dünyada milyonlarca isimsiz insanın mücadeleleriyle, "toplumsal dayanışma ve ortaklık ile kamusal hizmet" namına oluşmuş "hak ve görevler"i, "patron ağa"nın takdir ettiği bir şey sayıyor.
Ama biz öyle saymaya da sanmaya da mecbur değiliz.
Farkında olan, "Haklardan değil sadakalardan bahseden bakan" diyebilen okurlar, vatandaşlar da var...
Yurtdışında kampanya açıp "Tuzla'da yaşanan sayısız kaza ve ölümü utanç kaynağı olarak görüyoruz. Ülkemiz sadece daha fazla para hırsıyla taşeron sistemi kullanan patronlar ve içi boş sözleri olan politikacılar için değil, dilenmeyen, çalmayan, kimseye zarar vermeden onuruyla ekmek parası uğruna çalışan işçiler de içindir! Mücadelelerine destek için büyük bir kamuoyu oluşturma gayreti içindeyiz. Tersane işçilerinin haklı talepleri için gidecekleri greve İngiltere'den destek veriyoruz" diye koşturanlar da var.
Burada "Sadaka değil, hak" isteyen işçiler, sendikacılar, onlarla dayanışma içinde olanlar da var.
Yani, bakanlar ve bakmayanlar, Meclis'ten çıkıp yanı başındaki 100 ölüsünü göreceğine Ukrayna ve Kore'ye bilet alanlar, sadece siz yoksunuz!