kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Mayıs 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
NAZLI ILICAK

Yassıada'dan anılar

Pazar günü, Demokrat Partililerin yakınları, Yassıada sahillerine gittik. Organizasyonu Genç Siviller yapmıştı. Yassıada, kendi haline terk edilmiş harabe binalarıyla, bir utanç abidesi olarak öylece duruyor. Çevrede balık adamlar, suya dalıyor. Ada yasak bölge. Ve askerin denetiminde.
Özal, Menderes'in naaşını İmralı'dan getirterek, Topkapı'da inşa ettirdiği Anıt Mezar'a taşımıştı. Bakalım Erdoğan, Yassıada'da demokrasi müzesi kurabilecek mi? Gençlere soruyorsunuz, 28 Şubat'ı bile hatırlamıyorlar. Bir husumeti yeniden canlandırmak amacıyla değil, sadece geçmişten ders alınsın diye, hafızalarımızı tazelemeliyiz. Tomris Giritlioğlu'nun yönetiminde hazırlanan "Hatırla Sevgili" dizisi olmasaydı, birçok kişi 27 Mayıs dramının farkında bile olmayacaktı.
27 Mayıs, askeri vesayetin ilk adımıdır. Emir-komuta zinciri kopmuş, koskoca Genelkurmay Başkanı Rüştü Eldelhun Paşa, rütbeleri sökülerek er statüsüne indirilmiş, Yassıada'da yargılanarak, idama mahkûm olmuştur; cezası diğerleriyle birlikte müebbet hapse çevrilmiştir. Suçu, meşru hükûmeti devirmek isteyenlere iştirak etmemektir. İsteseydi, pekalâ Cemal Gürsel'in yerinde o olabilirdi. Paşa'nın meşruiyet anlayışı tuttuğu notlardan anlaşılıyor: "Ordu, parti mücadelesine karışamaz; parti mücadelesinde bitaraf kalır. Hükûmet-i reddiye yapan askerlerin not edilmesi ve hareketlerine mani olunması gerekir. Ordu birkaç yüz mektep talebesinin kahramanı olmayacaktır. Hükûmet aleyhtarlığı yapan subay ve erbaşlara ihtar verilmesi gerekir. Ordu ancak hükûmetin emrinde, devletin nizamını korumaya mecburdur."
Eldelhun Paşa, 1983'te vefat ettiğinde devlet töreni düzenlendi. Ama kimse, onun rütbelerini söken darbecilerden hesap sormadı. Zaten Türkiye, bir başka darbe sürecindeydi. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi gerçekleşmişti.
Melik Fırat, Bayar'ın torunu Emine, Tevfik İleri'nin oğlu Cahit, Mükerrem Sarol'un oğlu Baran, İstanbul Emniyet Müdürü Faruk Oktay'ın oğlu Emre kısa konuşmalar yaptılar.
Babalar, Yassıada'ya götürülünce, aileler deniz kenarı olduğu düşüncesiyle, mayo ve havlu göndermeye kalkışmıştı. Melik Fırat dedi ki: "Ne mayosu? Denize bakan camları bile beyaza boyattılar dışarıyı görmeyelim diye. Vasistaslardan sinekleri öldürmek için DDT sıkıyorlardı. O, zehirli havayı pencereleri açamadığımız için biz teneffüs ediyorduk."
Emre Oktay, "27 Mayıs kansız değildir" başlığı altında Yassıada'da yitirdiklerimizi sıraladı: "Namık Gedik, sözde intihar etti. Konya Valisi Cemil Keleşoğlu, Yassıada'da bileklerini kesti. Zakar Tarver, Faruk Oktay, Lütfü Şaylan, Yusuf Salman, Lütfü Kırdar, Gazi Yiğitbaşı, Org. Nuri Yamut, Kenan Yılmaz, adada öldüler;
'kalp krizi' açıklaması yapıldı. Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu, idam edilerek öldürüldüler."
Yassıada seferinde, kaybettiklerimizi hatırlayarak, kâh gözyaşı döktük, kâh eski dostları bulmanın sevincini yüreğimizde hissettik. Bakalım AK Parti iktidarı, özellikle Tayyip Erdoğan ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, demokrasi açısından büyük anlam taşıyacak adımı atabilecekler mi?
"Kuşu hicran getirir, dalgası hüsran götürür; / Mavi bir gölde elem katmasıdır Yassıada."
Faruk Nafiz Çamlıbel