kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Hacer de annem gibi davranmalıydı!

Esin KÜÇÜKTEPEPINAR
Hatice Aslan ve Yavuz Bingöl, 'Üç Maymun'daki karakterleri değerlendirdi. "Gecekonduda yaşayan bir kadının farklı bir hayat istediği için suçlanması yanlış" diyen Aslan'a Bingöl karşı çıktı: Annem 32 yaşında dul kalınca sevda peşine düşmedi, evlenmedi. Filmde de Hacer aynen böyle yapmalıydı.....
Yarın son bulacak Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışan Nuri Bilge Ceylan'ın 'Üç Maymun' adlı filmi şu sıralar eleştirmenlerin favorisi... Cannes'ın kırmızı halısında yürüyen 'Üç Maymun'un başrol oyuncuları Hatice Aslan, Yavuz Bingöl ve Ahmet Rıfat Sungar da bunun farkında ama son derece mütevazılar... Başarılı performanslarıyla öne çıkmalarına rağmen kendileri adına bir ödül beklentileri olmayan ama Nuri Bilge Ceylan'ın bu kez Türkiye'ye 'Altın Palmiye' ile dönmesini çok isteyen bu üç oyuncuyla Cannes'ı ve filmi konuştuk.

* 'Üç Maymun'u ilk kez Cannes'da izlediniz. Filmi nasıl buldunuz?
Hatice Aslan:
Fazla içinde olduğumuz için filmle birlikte anılar da canlanıyor. Mesela Yavuz'un (Bingöl) horul horul uyuduğu bir sahne var; gerçekten uyumuştu orada... Yeniden görünce çok güldüm. Çok güzel bir duygu elbet, tuhaf... Yavuz Bingöl: Çok etkileyici! Kurgusunu muhteşem buldum. Nuri Bilge montajda yine yapacağını yapmış. Ödülle döneceğine de kesin inanıyorum. Kendim de dahil oyunculukları, özellikle Ahmet'in oyunculuğunu çok beğendim. Ahmet Rıfat Sungar: Yavuz Ağabey'e her yönüyle katılıyorum. Nuri Ağabey'in şaşırtmasını zaten bekliyorduk ama güzel şaşırttı. Çünkü çok fazla sahne çekip çok vakit harcadık.

KİMSE ACI ÇEKMESİN!


* Siz filmde erkeklerle çevrili bir dünyada anne, eş veya sevgili olarak acı çektiniz. Peki kadının filmdeki yeri için neler söylersiniz?
H.A.:
Çoğu kadının başına gelen şeyler... Kadının yeri yoktu! Hacer karakteri oğlu, kocası ve sevgilisi tarafından inanılmaz dışlanan, yalnız bırakılan bir kadın... Filmde suçlu gibi bir konumda olsa da aslında herkesin kendine göre acıları, hataları ortada... Zaten çekimlerini de yaptığımız çevredeki gibi böyle kadınların çok olduğunu biliyoruz. Oğlumun bana tokat attığı veya Yavuz'un beni hırpaladığı veya sevgilisi tarafından aşağılandığı sahneler beni çok acıttı. "Yeter artık bu kadın daha fazla çekmesin" dedim.

* Bunu söylediniz mi yönetmen Nuri Bilge Ceylan veya senarist Ebru Ceylan'a?
H.A.:
Şakasını yapıyorduk. Ama Yavuz'un karakteri Eyüp'ün yaşadıkları da farklı değil! Küçük oğullarını kaybetmişler. Onun verdiği acı, ailenin üzerinde kara bir bulut gibi... Finalin böyle olması da enteresan çünkü birkaç final çekmiştik. Bunu çok beğendim.

* Filmde ölen oğlanın hayaleti sadece anneye görünüyor. Sizce bunun nedeni ne?
H.A.:
Aslında kadının durumu son derece güçlü... Her ne kadar acı çekse de, sonuçta inandığı şeylerin üzerine gidiyor. Aşık olduğundan da kendini bıraktı mesela...

* Ama o tarafta da günyüzü görmüyor değil mi?
H.A.:
Maalesef kadının yeri birçok ülkede böyle... Özellikle orta sınıflarda... Hele kadının aldatma olayı erkekten farklı oluyor. Hata yaptığında çok büyük sorumluluk yükleniyor. Kadın ve ana olarak iki yükü birden yaşıyoruz. Erkeklerin baba tarafı ise arka planda kalıyor.
Y.B.: Filmdeki Hacer karakteri konusunda sana katılmıyorum aslında... Kurban o değil!
H.A.: Ben de öyle görmüyorum.
Y.B.: Hacer suçlu, kurban çocuk...

* Neden kadın suçlu?
Y.B.:
İhanet etmesi bir, ikincisi de anne olarak çocuğuyla ilgilenmiyor. Bir diğer kurban da Eyüp yani benim canlandırdığım koca... Çünkü çocuğu okutmak, ailesine bakabilmek ve daha iyi bir yaşam sağlayabilmek için patronunun suçunu üstleniyor. Ama kadın başka bir sevdanın peşine düşüyor.

* Filmde pek diyaloğunuz yok ama dediğim dedik bir erkeksiniz.
Y.B.:
Hayır, Eyüp öyle bir karakter çizmiyor. Öyle olsa aldatıldığını öğrendiği anda kadını öldürür veya feci şekilde döver.

YATAKTA ŞİDDET VAR!


* Yatakta kullandığı şiddet hiç az değil ama?
Y.B.:
Ama o yatakta sevişmenin getirdiği bir şey!

* Nedeni fark eder mi?
H.A.:
Bir kadınla söyleşi yaptığını unutma Yavuz! (Kahkahalar)
Y.B.: Ama o ayrı bir şey! Sadece Türk değil, dünyadaki tüm erkekler aldatıldığını öğrenince ne yapar? Döver söver, boşar veya öldürür. Ama Eyüp bunların hiçbirini yapmıyor. Tam tersi sevdiği için aileyi birarada tutmak için çabalıyor.

* Ama bu durumda kadının çıkış yolu yok gibi, erkeklerin ise bir şekilde onurlu davranış gibi bahaneleri var...
Y.B.:
Demek istediğim şu; benim annem 32 yaşında dul kaldı. Üç tane çocuk, baba ayrıldı gitti. Gerçek hayatta annem sevda peşine düşmedi. Evlenmedi, çocuklarını büyüttü. Hacer de bunu yapmalıydı.
H.A.: Hacer'in kaçışı maddi ve farklı bir hayat için... Kadını her konuda suçlamak ağır geliyor bana... Mesela Yavuz "Benim annem 32 yaşında dul kaldı ve evlenmedi" diyor. Neden annenizi evlendirmediniz? 30'lar kadının en güzel olduğu yaşlarıdır. Neden o yaşta bir erkek evleniyor ama kadın evlenemiyor, bu nasıl bir baskı?
Y.B.: O çocukla alakalı bir şey!
H.A.: Bence çocuğun bir üçgen içinde büyümesi daha sağlıklı... Çünkü çocuk erkekse, annenin sorumluluğunu da yükleniyor. Susmak işte böyle dramları doğuruyor.
Y.B.: Tabii ki kendi annemi Hacer'le karşılaştırmak niyetinde değilim. Tek odalı evde, çocukları aç yaşarken, onların saçını okşuyormuş gibi yaparak bit ayıklarken benim annemin aşk, sevda veya para ilişkisi peşinde koşacak hali yoktu! Hacer bunu yapmalıydı demek istiyorum. Niçin annesini evlendirmemiş diyor? Bir kadın üç çocuğuyla bir gecekonduda yaşarken cinsellik, aşk peşinde filan koşmaz!
H.A.: Koşmaz değil, koşacak durumu olmaz...
Y.B.: Ama Hacer öyle değil!
H.A.: Senin annenin o koşullarda düşünecek hali yok, normaldir tabii ki...
Haberin fotoğrafları