kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Nisan 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Hale Caneroğlu, özellikle gençler tarafından seviliyor. Öyle ki röportajda yer almayan hayranı Nihan Demircan sadece fotoğrafta yer almak için bile büyük çaba sarf etti.

Şan dersi alabilmek için duvar boyadım

28.03.2008
Avrupa Yakası dizisinin Yaprak'ı Hale Caneroğlu, ABD'de oyunculuk eğitim almış. Ama sahnedeki enerjisini daha iyi ifade etmesini sağladığı için şarkı söylemeyi daha çok seviyor. Ve şimdilerde bir albüm hazırlığında. Caneroğlu, gelecek planlarını Patlican'ın şanslı hayranlarına anlattı..
- Ergün Say: Avrupa Yakası dizisi çok tuttu ve siz bu diziyle çok sevildiniz. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?
- Öncelikle içinde bulunduğum proje çok sevildi, ben asıl payı kendime çıkaramam. Dizinin tutulmasının birçok sebebi var. Ben de o dizinin içerisinde beş buçuk yıldır tutarlı bir şekilde var olan sevimli, cici bir kızı canlandırıyorum. Sanırım ayrıca dizinin dışında kalan zamandaki özel hayatımdaki duruşumla da çok sevildiğimi sanıyorum. Bir buçuk yıldır bunu çok daha fazla hissediyorum. İnsanlar Yaprak'ı çok sevdiler; Hale'yi de tanıdıkça seviyorlar sanırım.

- Ergün: Peki sanat dünyası dışında birisi çıksa ve size evlenme teklif etse ne düşünürsünüz?
- Bunu her yerde söylüyorum. Ben evlenememiş olmanın acısını çeken 33 yaşında bir metropol kızıyım. Olağanüstü bir şekilde mutlu bir ailenin içerisinde büyüdüm. Dolayısıyla önümde iyi rol modeli var ve ben o mutluluğu yaşayabileceğim birisini arıyorum. Babam vefat ederken bile annemin ismini söylemişti, öyle bir evlilik benim de idealim.

- Aydın: Aslında sahnede rol çalışmanıza gerek yokmuş gibi bir havanız var...
- Herkese öyle geliyor. Yaprak da benim gibi canlı, cıvıl cıvıl ama sonuçta o bir rol. Yaprak, ülkenin sayılı zenginlerinden birisinin gelini, hayata rahat bakıyor. Hale, kendi şirketi olan, vakti geldiğinde çok da sert olabilen bir insan. Hale, uzun süre ailesine bakmaya çalışmış, şan dersi almak için duvar boyamış bir insan. Bu noktalarda Hale ile Yaprak'ın hayata tutunma şekilleri çok farklı şekilde yansıyor.

SIRADAN BİR HAYATIM VAR
- Taha Gökhan: Dizide eşinizi oynayan Kubilay'ın gözünden çok daha mazbut bir Yaprak yansıyor. Gerçek hayatınızda da öyle mazbut musunuz?
- Dizide oynarken, canlandırdığım karakterin özel hayatıma ne kadar yansıyacağını hep merak ederdim. Aslında ben hep aynı insanlarla buluşuyorum, gece gezmelerine gitmem. Ara sıra Beyoğlu Hayal Kahvesi'ne giderim; orada da magazincilere yakalanıyorum ama sanırım benim hayatım da oldukça mazbut bir şekilde ilerliyor. Samsun Anadolu Lisesi'nden hatta ilkokuldan aradaşlarımla görüşürüm, o kadar. Yani sıradan bir hayatım var.

- Taha: Ata Demirer'in diziden gitmesi sizi ne kadar etkiledi?
- Ata iyi bir oyuncu, Ata çok komikti ama doğru zamanda kendi için doğru bir karar verdiğini düşünüyorum. Ata gittikten sonra dizinin gidişatına karşı biz de kaygılandık ama yeni gelen oyuncularla öykü çok daha farklı ve güzel bir şekilde oturdu. Buradaki asıl başarı da Gülse Birsel'in. Yeni gelen oyuncularla senaryo iyi uyum sağladı.

- Aydın: Çok iyi bir drama oyuncusu olabileceğinizi düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
- ABD'de konservatuarda okurken bir Broadway elemesine katıldım ve hocam bana Türkiye'de ya da ABD'de senin ilk çıkış rolün saf, aptal, cici kız olacak demişti. Söylemeye çalıştığı en rahat ve en kolay yapabileceğiniz rol çıkış rolünüz oluyor sonra da asıl yeteneklerinizi göstermeye başlıyorsunuz. Bana drama teklifleri geldi, şu anda sahnelenen oyunlar için de teklif gelmişti. Hocamın dediği ilk şey çıktı, karakter oyuncusu olup olamayacağım bundan sonra seçeceğim rollere göre şekillenecek.

- Ergün: Kendinize idol olarak aldığınız oyuncu var mı?
- Tek bir oyuncu yok. Şu an beraber oynadığımız Binnur Kaya ve Engin Günaydın komedi alanında iyi oyuncular. Haluk Bilginer su gibi oynayan bir oyuncu. Tek bir kişinin ismini sayamam; bu biraz da içinde yer aldığınız projeye göre de şekilleniyor. Biraz da şu sıralar oyunculuğa konsantre olduğum yok. Avrupa Yakası belirli bir ritimde devam ediyor, şu an çok başarılı olan bir dizide oynamanın lüksünü yaşıyorum. Dizi tuttu, senaryo sevildi, kendimi var edebileceğim başka alanlara yöneliyorum. Albümüm olmadığı halde 900 kişiye konser veriyorum. Yaprak adına bana verilen rolün hakkını vermeye çalışıyorum ama şu an özellikle müziğe konsantreyim.

- Taha: Müzikten bahsetmişken sahnede neler söylüyorsunuz?
- Bir kere kesinlikle dizide yansıtıldığı gibi caz söylemiyorum. Ben bildiğiniz pop şarkıcıyım, repertuarımda iki tane müzikal şarkı var diğerleri Ajda Pekkan, 70'lerin diğer pop şarkıları, eski Türk filmlerini müzikleri ve de 80'lerin pop dans şarkıları. Müzikal geçmişime gelince beş yıl önce İstanbul Gelişim Orkestrası'nda çalışmaya başladım, son bir yıldır da Hale Caneroğlu Cover Project adlı grubumla çalışıyorum.

- Aydın: Albüm çalışmanız da olacak diye duymuştuk...
Bugün itibarıyla çalışma başladı. İlk parçamızın stüdyo kayıtları başladı, ne zaman biteceğini de bilmiyorum. Albümde bir tane Aysel Gürel şarkısı olacak. Aysel'le birlikte üç saatte yazdık. Benden başkasının da söyleyebileceğini sanmıyorum. Sözlerin birisi de Gökhan Şahin'e ait. Diğer şarkıların sözleri bana ait.

SAHNE İNSANIYIM
- Ergün: Enerjinizi dışarıya çok iyi yansıtıyorsunuz. Bunu nasıl beceriyorsunuz?
- Sahne insanıyım. Yaptığım, yaşadıklarım, oynadığım rol, bir bütün. Şarkıcılığı daha çok sevmemin nedeni de sahnedeki enerjimi en iyi ifade ettiğim alan olmasından kaynaklanıyor. Müzik her şeyin önüne o kadar geçiyor ki, teklif aldığım tiyatro rollerini bile geri çevirmek durumda kaldım.

- Gökhan: Hayatınızın akışını değiştiren karar neydi?
- Kesinlikle Melih Kibar'la tanışmak. Hayatımı Melih Kibar'dan önce ve sonra olarak düşünürüm. Beni Melih Kibar bana şarkı disiplini gösterdi, İstanbul Gelişim Orkestrası'nda çalışmamı sağladı.

- Aydın: Avrupa Yakası'nda kullanılan dil çok eleştiriliyor, siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Avrupa Yakası'nda kullanılan dil bugün sokakta kullanılan dildir. Dolayısıyla ortada bir eleştiri olacaksa o da toplumda kullanılan dili yansıtanlara değil, o dili kullananlara olmalı.