kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Nisan 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Nüfus cüzdanınızın rengi sizi kadın-erkek yapar mı?

-Son dönemde Crash, Babil gibi filmler veya klasiklerden Anna Karenina ya da Buket Uzuner'in son romanı İstanbullular'da da, hep farklı yazgıların aynı an ve mekân içinde kesişmesi işlendi. Sizin bu örgüyü oluştururken çıkış noktanız ne oldu?
-Ben kitaptaki bu finali bulduğumda Crash de, Babil de çekilmemişti. Ne yapacağız? Diğerlerini söylemiyorum bile. Ama Kieslowski'nin Kırmızı'sını seyretmiştim. Ancak yazarken hatırlamadım. Şimdi, burada numara şudur: Birçok şey, bizden önce de yapılmış olabilir ama, burada sizin ne yenilik getirdiğiniz önemlidir. Bu anlamda kitapta bir değil, üç yenilik birden var ve ben bunu burada söyleyemem. Kitabı okusunlar. Sanatın, Antik Yunan'dan beri, yaratıcısına tanıdığı, kendini yazgının sahibi yerine koyma oyunu hissini alabiliyor musunuz? Eh, burada SABAH okurları için şunu söyleyebilirim: Zamanla oynamak, böyle bir şey.

-Kadın ve iktidar tecrübesine yaklaşımınız, kitabınızdaki bir öykünüzde 'Kontrol kayışı olan ve olmayan kadınlar' üzerinden ortaya konuluyor...
-O öyküde, toplumsal rollerin dağılımı ve cinsiyet rollerinin bölüşümünde, kadınların bunca yıl iktidar rollerinden uzak tutulmuşlukları söz konusu. Kadınlar iktidar sahibi kılındıkları zaman, çoğu kez bu açığı kapatmak konusunda canhıraş olabiliyorlar. Türkiye gibi ataerkil bir ülkede, tarihe geçmiş ilk kadın Başbakan Tansu Çiller'in 'kuşkulu kadın'lığı bile, bu iktidarla olan ilişkimiz konusunda çok ilginç bir örnek. Ya da, TBMM'ne 'kadın kontenjanı'ndan gönderdiğimiz birçok milletvekilinin 'kadın'lığı da bu anlamda çok kuşkulu ve şüpheli. Tekrar edecek olursam, şunu görüyoruz: Nüfus cüzdanınızın rengi, sizi kadın veya erkek yapmaya yetmiyor. Cinsiyetinizin, rol modellerinizin üzerine geliştirdiğiniz bilgi ve farkındalık hali, o rolle kurguladığınız ödeşme ve yüzleşme payı, çok önemli. Bu anlamda kadınlar yönetici, iktidar olduklarında tuhaf bir açmaz yaşıyorlar ve tırnak içinde diyebilirim ki, o dünyada var olmak için seçtikleri döpiyes ile, başka türlü bir eril iktidar kurarak var oluyorlar. Oradaki ilişki kodları ve söylemler hep eril dünyaya ait. O insanların biyolojik cinsiyetlerinin bir önemi olmayacak kadar başka bir bağlam kurulmuş oluyor.

-Peki türban da bir tür 'kontrol kayışı' mı kadınlar için?
-Hiç alakası bile yok. O sadece bir seçimdir.