kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Ocak 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Hayatın cilvesi

Gazeteleri dün bir haberin peşinde saatlerce taradık. Kimi görmemiş, kimi tek sütunla geçiştirmiş, biraz daha cömert davrananlar çift sütuna layık görmüşlerdi. Oysa 40 yıl önce o iki dava arkadaşıyla birlikte günlerce, haftalarca, hatta aylarca dünya basınının manşetlerinden inmemişti.
Leyla Halid, Carlos ya da gerçek adıyla İliç Ramirez Sançez ve bir de o...
O? Üç gün önce 82 yaşında Amman'da bir hastanede son nefesini veren Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin (FHKC) kurucusu ve efsane lideri George Habaş. Varlıklı Yunan Ortodoks ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, Beyrut Üniversitesi'ni birincilikle ve çocuk doktoru diplomasıyla bitiren ve Filistin davasının en ödün vermez aktörü olarak 40 yıl İsrail'e kök söktüren Habaş.
Kimine göre direnişçi, yani kahramandı. Kimine göre devrimci yani kahramanlar kahramanıydı. Kimine göre ise teröristti. Hatta uluslararası terörün öncüsü. "Üç tanımın karışımı bir kokteyldi" demek, galiba en doğrusu.
Marksist-Leninist çizgisi nedeniyle bir dönem solcu Türk gençliğinin de kutup yıldızı olmuştu. Filistin'in Vietnam modeli gerilla savaşıyla kurtarılabileceği tezlerinden büyülenen gençler onun Lübnan'ın Bekaa Vadisi'ndeki kamplarına akın etmişti. İki dalga halinde: 1970'lerde romantik devrimcileri, 1980'lerin ilk yarısında da 12 Eylül'ün amansız takibinden yakasını kurtarmak isteyen sol örgütlerin militanlarını ağırlamış, daha doğrusu eğitmişti. (1980'lerde ASALA'yı, ardından PKK'nın ilk kadrolarını da o kamplarda eğittiği söylenir. Çok büyük ölçüde doğru.)
Uçak kaçırma eylemleri onun buluşuydu. 29 Ağustos 1969'da Los AngelesTel Aviv seferini yapan "TWA" uçağına Roma'da binip Şam'a kaçıran militanları sahneyi açmıştı. O hava korsanlarının arasında Leyla Halid adlı bir genç kız da vardı. Leyla Halid tanınmamak için estetik ameliyatla yüzünü değiştirdikten sonra 6 Eylül 1970'de bu kez AmsterdamNew York seferini yapan "El Al" uçağını Heatrow'a indirecekti. Bunu yine 1970'de 4 uçağı birden kaçırılıp 3'ünün Ürdün'e, birinin de Mısır'a indirilmesi ve yolcular boşaltıldıktan sonra ateşe verilmesi izlemişti.

Entebbe'yi hatırlayan var mı?
Gariptir; bu eylemler Türkiye'de sempati ve hayranlıkla karşılanmıştı. Leyla Halid'in mermili yüzükleri sağcısıyla solcusuyla tüm Türk gençliğinin parmağını süsleyen bir moda olmuştu.
Ama FHKC militanları, Kızıl Ordu Fraksiyonu, yani Baader-Meinhof grubunun iki üyesiyle birlikte 1976'da Tel AvivParis seferini yapan "Air France" uçağını kaçırıp Uganda'nın başkentindeki Entebbe havaalanına indirince, Türkiye'deki hayranlık ibresi Habaş'tan İsrail'e dönecekti: 3 Temmuz'u 4 Temmuz'a bağlayan gece Entebbe'ye inen bir avuç İsrail komandosu sadece bir saat süren operasyonla korsanları öldürüp yolcuları kurtaracaktı.
Bu baskınla karizmayı çizdiren Habaş'a Carlos'un akıl almaz eylemleri (Viyana'da OPEC merkezini basıp 11 ülkenin petrol bakanını kaçırması gibi) bile eski sempati dalgasını geri getiremeyecekti.
Hatta 1982'de Beyrut'a dayanan İsrail ordusuna karşı aralarında Türkler'in de bulunduğumilitanlarıyla sonuna kadar direnmesi ve Lübnan'ı en son terkeden Filistin lideri olması bile.
Hatta 9 Aralık 1997'de başlayan ilk İntifada'yı onun tetiklemesi bile. (O taşlısopalı direnişten Hamas doğdu.)
2000'de gerillalıktan emekli olup 33 yıl yönettiği örgütünü Ebu Ali Mustafa'ya (Ertesi yıl İsrail askerlerince öldürüldü) devredecek, 1970'de rejimini devirmeye çalıştığı Ürdün'de gözden ırak bir hayat sürecekti.
Rastlantı; ölümünden sadece iki gün önce "Devrimciler Asla Ölmez" adıyla anıları yayınlandı. Şöyle diyordu:
"Uzun uzun düşündükten sonra Filistinliler ile İsrailliler arasında tek çözümün, laik ve demokratik bir devlette birlikte yaşamak olduğu sonucuna vardım. Bu devlette Yahudiler ve Filistinliler eşit haklara ve eşit görevlere sahip yurttaşlar olarak birarada yaşamlarını sürdürebilirler. Bu çözümün dışında hiçbir seçenek ne Filistin'e barış getirebilir, ne de Araplar'ın ve Yahudiler'in birarada yaşamalarını sağlayabilir."
Yine manşetlik bir öneride bulunmuştu. Ama tek sütunluk haberle uğurlandı. Hayat işte böyle birşey...