kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Aralık 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Yiğidolar, futbolla makus talihlerinin değişeceğine inanıyor.

Sivas'ta futbol yalnızca futboldur

Nuh KÖKLÜ
Sivasspor futbolda şampiyonluğa oynuyor, kent 1993'teki Madımak katliamının gölgesinde lanetlenmiş gibi. İşsizlik had safhada. Kara çarşaflı, kot pantolonlu kadınlar yan yana yürüyor. 'Hoşgörü' ve 'Bir de inşallah şampiyon oluruz,' cümlesi en çok zikredilen sözler. 'Ama' deyip Sivas'ın ayazında soluğunuz kesiliyor. Zaten Sivas'ın hikâyesi de kocaman bir 'ama'yla başlıyor..
Sivas'ta topu topu üç ana cadde var. İstasyon Caddesi en büyüğü. Bütün hayat orada geçiyor. Yazın Şifaiye Medresesi'nde alışverişe çıkmış turistlere bakılıyor. Kışın da cadde boyunca elde çekirdek, turlanıyor. Kentte iş yok, Sivas Demir Çelik'te beş bin kişinin çalıştığı günler halk masalına dönüşmüş. Gelin görün ki, Avrupa'nın en büyük lens fabrikası da orada. Duvar panolarında Sivasspor'a alınacak otobüs için kampanya çağrısı, umursayan yok. Kimse "Şampiyon olacağız," demiyor ama stadyumdan duvar panolarına kadar her yerde 'Şampiyon Sivasspor' ibareleri: "Şampiyon olmamıza İstanbul oligarşisi izin vermez, ayak oyunları döner." Takım lider, ama kent umutsuz. Pazar günü ailecek maça mı gidilir? Hayır. Maça gitmek erkek işi, bir kadın taraftar varmış, ama o da bayram için memleketine dönmüş. Sivas erkek kenti, yüzü sımsıkı kapalı örtülü kadınlar, başörtülü kadınlar İstasyon Caddesi'nde erkeklerin yanında eşlikçi. Caddeden zaman zaman uzun saçlı küpeli delikanlılar ile kot pantolonlu kızlar da geçiyor. Ama bu görüntü hoşgörünün sonucu değil. Çünkü onlar bayram için memleketlerine dönmeyip kentte kalan üniversiteliler. Peki Sivas hoşgörü kenti mi? Tabii, Pir Sultan var mesela... Sonra, Âşık Veysel... Ama Madımak Katliamı da var... Ama onlara göre o Sivaslıların işi değil: "Kentimize bir kara leke çalındı." Madımak Oteli'nin altındaki Sebatibey İskender Salonu'nun sahibi Sebati Manav, "Bayramda, bir Ermeni gözlükçü arkadaşım var, bana ziyarete geldi," diyor. Manav'ın oğluyla Ermeni dostunun oğlu Ari sınıftan arkadaşmış. "Ne güzel, Kürt, Alevi, Sünni bir arada," diyor ama Aleviler kent merkezinden uzaklaşmış. Katliamı izleyen günlerde 58 plakalı otomobillerin kent dışında taşlanması henüz unutulmamış. "Sivaslıyım," demek hâlâ mahcubiyet sebebi.

EN İYİ OYUNCU BÜLENT UYGUN
"Kopeğı salmaaaa!" Annesinin elinden kurtulan çocuk, İstasyon Caddesi'nde köpekten (Sivaslılara göre kopek) böyle kaçıyor. Gürsel Caddesi'ne geçiyoruz. "Sivaslılar'ın halet-i ruhiyesi nedir, takımlarının şampiyonluğu hakkında ne düşünüyorlar," merak ediyoruz. Fırının camında bir yazı: "Ata Ekmeği gelmiştir." Hamuru, mayası farksız, ama yine de 'Ata Ekmeği.' Dilimli satıldığı için kentliler tarafından rağbet görüyor. Sivas ekmek yiyerek modernleşiyor. Fırının sahibi Fahri Duran, Sivasspor'un şampiyon olamayacağını biliyormuş. Ekmek almaya gelen ve Urfa Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polis Abdulkadir Çavuşoğlu, Duran'ın bilgisini 'derin'leştiriyor: "Bizi şampiyon yapmazlar ki!" Kentte asayiş berkemalmiş, sadece ufak çaplı yaralamalar, kavgalar... Kapkaç, gasp gibi olaylara pek sık rastlanmıyor. Yan dükkânda Sivas hatıraları satılıyor. Fotoğrafçı arkadaşım Erkan çift ağızlı bıçağın Sivas'a has olduğunu düşünüyor, ama gerçek biraz farklı. Sivas'a has tek şey deri çarıklar; onu yapan Zaralı usta da iyice yaşlanmış. Tahtadan Aşık Veysel, kağnı gibi oyuncakların arasında aradığımız ilacı buluyoruz. İlacın adı, Üzeyir Şenol. Telekom'da çalışıyor ama tam 32 yıl boyunca Sivas Demirspor'da futbolculuk, antrenörlük yapmış, bir dönem de Sivasspor'un alt yapısında çalışmış. "Takım iyi," diyor Şenol. "Peki en iyi oyuncunuz kim?" diye sorduğumuzda verdiği yanıt manidar: "Bülent Uygun." Tespit yerinde. Ne Balili'yi ne de Mehmet Yıldız'ı, sadece Teknik Direktör Bülent Uygun'un ismini zikrediyor. Takımı bir arada tutan, oyunculara ağabeylik yapan Bülent Uygun, tıpkı başkan Mecnun Odyakmaz gibi takımın en büyük kazancı olarak görülüyor.

TARAFTARLAR İDDİALI
Bol sayıda dönerci, ondan daha fazla sayıdaki kuruyemişçilerin arasında Polat Center sinemasının girişindeyiz. Bugün Pazar, maç günü... Gençler sinemaya gidiyor. Vizyonda Kabadayı, Arı Filmi, Altın Pusula. En çok Kabadayı ilgi görüyor. Polat Center'ın içinde Dünyayı Kurtaran Kitabevi. "Cüneyt Arkın Sivas'ta da yaşıyor," derken kitabevinin sahiplerinden Eren itiraz ediyor: "Marka olsun, ilgi çeksin diye yazdık. Cüneyt Arkın'ın oynadığı filmle çok alakası yok." Eren, Diyarbakırlı, okumaya gelmiş ve burada kalmış. "Solcuyum, Sivas'ta yaşamayı seviyorum," diyor. Eren'e göre kent muhafazakâr, baskıcı değil; barlara rahatça gidiliyormuş mesela. Unutmadan Sivas'ın iki barı var. Biralem adlı barda Paranoya adlı bir black-metal grubu sahne alıyor. Madımak katliamı ona göre de yaşanmaması gereken bir olay, ama otelin 'Utanç Müzesi' yapılmasının da kentte yeni bir kargaşaya neden olacağını düşünüyor. Şimdiki durağımız 1967'liler Derneği mensuplarının toplandığı meydan. Ama Nurcan Görege'ye uğramak lazım. İstasyon Caddesi'nin orta yerindeki Sivasspor malzemelerini satan Görege, dört yıllık Bodrum macerasını saymazsanız doğma büyüme Sivaslı. Nurcan Görege maç bileti, forma, atkı, şapka, bir de parfüm satıyor. Takımın desteğe ihtiyacı olduğunu söylüyor: "Şampiyonluğu düşünmek güzel de neler olacağını kim bilebilir?" Sivas'ta tanımadığı yok, herkesin Nurcan Abla'sı o. Ona göre Sivas güzel şehir, ama biraz kaderine terk edilmiş. 1967 Derneği yasal. Diğer taraftar grubu 'Çılgın 58'liler' de yasallaşma çabası içinde. Kendisine 'tribün sorumlusu' diyen Murat Selviler'e göre takım kesin şampiyon. Sivasspor'un maçı olmadığı zaman, taraftar Divriğispor ve Tokatspor'un maçlarına gidiyormuş. Kayserispor'la aralarında sorun yokmuş.

'GOKHAN'A SEVGİLER
Gençlerbirliği- Sivasspor maçı 15.30'da. İnsanın organlarını dahi hissedemeyeceği kadar keskin bir soğuk. Dolayısıyla maça gidenlerin sayısı az. Önce stadın yanındaki yarı toprak zeminde paf takımları maç yapıyor. Sonuç 2-0 Sivas'ın lehine. Onlar Sivas'ın geleceği, aralarında Mustafa gibi A takımla maça çıkanlar bile var. Sivas köftesi satan Aydın Çavuşoğlu 24 yıldır stadın içinde. İşi amcasından devralmış. Sivas'ın Üçüncü Lig'de olduğu günleri dahi biliyor. Sonra Mustafa Ateş'le konuşuyoruz, Kanal 58'in spor yorumcusu, danışmanı, dahası, Sivas'ın Erman Toroğlu'su. Sivasspor hakkında teknik analizler yapıyor ama takımın asıl sihrinin 'birlik ve beraberlik' olduğunu söylüyor. Birliği sağlayan ise, Başkan Mecnun Odyakmaz başta olmak üzere bütün teknik kadro. Maça beş dakika var, elektrikler gittiği için turnikeler çalışmıyor. Soğukta çekirdek çitleyerek vakit geçiriyoruz. Ses namına yalnızca İstiklal Marşı'nı duyuyorsunuz. 'Gokhan'a (Sivaslıların Gençlerbirliği kalecisi Gökhan'a sesleniş şekli) galiz küfürler eşliğinde tribündeki yerimizi alıyoruz. "Sivas şampiyon", "En büyük Sivas", "Gokhan, ananı... yim" en popüler sloganlar. Sekizinci dakikada Mehmet Yıldız'dan ilk gol geliyor. Birkaç dakikalık alkış tufanı... Aydın Ağabey' in büfesinde çay molası verirken ilk 45 dakikanın bilançosunu çıkarıyoruz: Sivasspor aleyhine bir kırmızı kart, Gençlerbirliği'nin kalesinde bir gol. "Mehmet Yıldız transfer olursa takım ne olur?" tartışması... İkinci yarı 'Gokhan'a edilen küfürlerin sayısının artışından başka değişen bir şey yok ama 88. dakikada Mehmet Yıldız ikinci golü atıyor. Sivas tribünü ayakta, Sivaslılar hallerinden memnun.

MAKUS TALİH DEĞİŞECEK Mİ?
Maç bitiyor. Tekrar İstasyon Caddesi'ndeyiz, birkaç klakson ve birkaç taraftarın 'En Büyük Sivas!' sloganları eşliğinde yürüyoruz. Bizim ise karnımız acıktı, Madımak Oteli'ne doğru yola çıkıyoruz, Sebati Bey'le görüşeceğiz. Konuşmadan karar veriyoruz: Yemek mümkünse Madımak'tan uzakta bir yerde yensin. Sivasspor bu galibiyetle ilk yarıyı lider bitiriyor, yani yarım şampiyon durumundalar. Duvar panolarında Sivasspor'a destek olunması yönünde talepler, birkaç dükkânın duvarını süsleyen Sivasspor takımı afişi... Kent bir yangınla kararan makus talihini değiştirmeye çalışıyor. 40 yıldır Sivas'ta yaşayan tekstilci Hayrettin'in dediği gibi, "Bu kente bir gelirken ağlarsın, bir de giderken." Peki ama bu kente hiç gelmeden de otelde yangın sürerken televizyon karşısında da gözyaşı dökülmedi mi?
Haberin fotoğrafları