kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Aralık 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Evde kutlanan yılbaşı geceleri için hindi hep ilk akla gelen yiyecek olur.

Yılbaşının keyfi evde çıkar

AHMET ÖRS
AHMET ÖRS
Yılbaşı gecesini evde geçirmenin birçok avantajı var. Kendi hazırladığınız yemekleri yerken, sevdiklerinizle istediğiniz müziği dinleyip sohbet ederek gecenin keyfini çıkartabilirsiniz. Ayrıca dışarıda gereksiz yere para harcamamış da olursunuz..
Yılbaşı yaklaşıyor ya, eşim sordu; "Yılbaşı hindisini nasıl yapalım?" "Ne hindisi?!" diye biraz sertçe karşılık vermiş olmalıyım; eşim alındı. "Yılbaşında hindi yemeyecek miyiz?" "Eğer tercih bana aitse, hayır!" yanıtını verdim. "Hindi dışında her şey olabilir. Hatta çiftlik levreğine bile razıyım ama hindi olmasın!" Hindiyi hayvan olarak da sevmem, etinden de hoşlanmam. Rahmetli annem bu hayvana olan antipatimin ardında, küçükken beni bir hindinin köşeye kıstırıp gagalamasının yattığını söylerdi. Gerçi ben o olayı hatırlamıyorum, ama bilinçaltımda böyle bir iz bırakmış olması çok olası... Yine de yemeklere karşı önyargısız yaklaşan biri olarak, etinden hoşlanmayışımın nedeni sadece bu çocukluk anım olamaz. Bana göre hindide ne köy tavuğunun lezzeti ne de av kuşlarının kişilikli tadı vardır. Çocukken yerli hindilerimiz martıdan biraz halliceydi. Ama boyuna posuna bakmayın, saatlerce pişirirdiniz, hâlâ tahta gibi kalırdı. O dönemde Amerikan askerlerinin alışveriş ettiği PX dükkânlarından karaborsaya sızmış bir hindiyi halazademin evinde yemiştim; abartmıyorum, altı aylık kuzununki kadar eti vardı. Son yıllarda bizde de ithal damızlıklardan üretilen hindiler, Amerikan hemcinslerini yakalamış durumdalar. Ama yine de etleri, örneğin güzelim bir kuzu buduyla kıyasladığımda çok yavan kalıyor. Bu yazı bir hindi yazısı değil; amacım aslında sizlere bir 'Yeni Yıl' yazısı yazmak. Nitekim girişten de çıkarabileceğiniz gibi, ben yılbaşını evde karşılamaktan yana olanlardanım. Her şeyden önce, eşimle birlikte, canımızın istediği gibi düzenleyeceğimiz bir mönüyle, önceden özene bezene seçip o akşam için ayıracağım şarapları açarak, davetimizi reddetmeyip bizimle birlikte olacak sevdiğimiz dostlarımızla soframızı paylaşmak, dünyanın en lüks restoranında yemek yemekten daha keyifli gelir bana. İster keyfimize göre CD'ler çalarız, ister zevkimize uygun bir TV programı bulursak biraz ona takılırız. Göz açıp kapayıncaya kadar yeni yıla girmiş oluruz. Bundan sonra daha kaç saat oturacağımız, tüketeceğimiz içki miktarına, yorgunluğun ne denli ağır basacağına ve TV'deki programların ilginçliğine bakar.

ÇILGINCA EĞLENMEK ŞART MI?
Kuşkusuz yılbaşında çılgınlar gibi eğlenenler, en azından eğlenmek isteyenler de var; sayıları da çok. Eskiden ben de onlardandım. Yılbaşı gelince, "Bu akşam mutlaka eğlenmeliyim," diye kendimi atardım gecelere... Kah oraya tıkılır, kah burada bir kadeh içer, kah bir arkadaşın kapısını çalardım. Saatler trafikte, gözde mekânların kapısında kuyruk beklemede ve alkol almaya benden daha önce başlamış ve hızla yol almış dostlarla bir türlü koyulaşamayan tatsız sohbetlerde akıp giderdi. Oldum olası yılbaşı gerekçesiyle kazıklanmaktan hoşlanmadım. Böyle zamanlarda şoförlerin, berberlerin, restorancıların ne bileyim daha aklınıza gelen tüm hizmet erbabının siz yılbaşında eğlenirken ailelerinden, evlerinden uzak size servis vermelerinin bir bedeli olması gerektiğini kabul ediyorum. Ama bunun fırsatçılığa dönüştüğünü görmek, yaşamak, hoş geçmesini umduğum o yılbaşı gecelerinin tadını çoğu kez kaçırırdı. Sonuçta yılbaşı gecesi 'mutlaka' eğlenmek isteğini kafamdan silip attım ve rahat ettim. Kuşkusuz bu gece, diğerlerinden biraz daha farklı. En azından doğum yılınızı saat 00.00'dan sonra değişecek takvim yılından çıkardığınızda, bir yıl daha yaşlandığınızı göreceksiniz. Eğer akşam boyunca sohbet ve keyifli konular arasında birkaç dakika kendinizle baş başa kalırsanız, son yıllarda haftaların, ayların nasıl olup da çocukluğunuzdakilere göre size çok daha hızlanmış geldiğini düşünecek ama kafanızı hiç değilse o akşam buna takmadan daha keyifli konulara geçeceksiniz. Bizler yılbaşı kutlamalarını Batı'dan almışız. Üstelik bu 'dün' diyebileceğimiz kadar yakın bir geçmişte gerçekleşmiş. Daha önceleri hicri takvim geçerli olduğu için yılbaşı her yıl değişen tarihlere isabet ediyorken, miladi takvimi kabul etmemizden 10 yıl sonra 1935 yılında, bir kanunla 1 Ocak tarihi resmi tatil ilan edilmiş. Yeni yıla geçiş de her yıl giderek artan bir coşkuyla kutlanmaya başlamış. Batı'da ise yılbaşı kutlaması çok eski çağlara dayanıyor. Romalılar'ın Saturnalia şölenleri bugün kullandığımız Gregoryen Takvimi'nde 1 Ocak'a rastlayan tarihlerde yapılıyormuş. Batı dünyası yeni yıla dans ederek, bol içki içerek girerken, yeni yıldan bir hafta kadar önce kutladıkları en büyük bayramları, Noel'i, dinsel törenlerin yanı sıra aile içinde güzel yemekler yiyerek geçiriyor. 24 Aralık'ı 25'ine bağlayan gece Hıristiyanların büyük bir bölümünce M.S. 336 yılından itibaren en büyük bayram olarak kutlanmaya başlamış. O tarihlerde Anadolu'da, Demre'de yaşamış olan Aziz Nikola da Noel Baba olarak bu bayramın simgesi olmuş. Bir de her yıl çam katliamına yol açan bir Noel ya da yılbaşı çamı geleneği var. Bunun da dünyaya yayılış öyküsü ilginç. 1800'lerin ortalarında İngiltere Kraliçesi Victoria ile kocası Alman asıllı Prens Albert, Buckingham Sarayı'nda Noel kutlamaları sırasında, bir çam ağacının önünde fotoğraf çektirmişler. O zamana dek Noel çamı sadece Alman toplumunda var olan bir gelenekmiş. Bu fotoğraflar başta Amerika olmak üzere bütün dünyada yayınlanınca, çam ağacı da onun altına Noel hediyelerini bırakmak geleneği de o günden sonra dünyanın her yanına yayılmış. Noel ve yılbaşının bir satış ve pazarlama fırsatı sayılması, bir armağan furyasına dönüşmesi ise çok daha yeni; 20. yüzyılın ortalarına dayanıyor. Yine de alışveriş sektörünün insanları Noel ve yeni yıl hediyeleri almaya teşvik etmesi, anneler ve babalar günlerinde yaşanan tüketim coşkusundan çok daha önce... Yılbaşını ister bir yakınınızın evinde, ister dışarıda bir eğlence yerinde geçirin, aman, gecenin sonunda içkili durumda araba kullanmaya kalkmayın. Yeni tarife üzerinden 480 liraya çıkan para cezası ve ehliyete el konması bir yana, güzelim yılbaşı gecesinin berbat olması da cabası. Görüyorsunuz, kendi evinizde yılbaşı geçirmenin bir de bu avantajı var!