kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Aralık 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
SOLİ ÖZEL

Ferahlama

İran konusunun 2008 yılının da baş gündem maddelerinden biri olacağına şüphe yok. Bu yıl ABD içinde ve dışında pek çok çevre Bush yönetiminin görev süresi bitmeden İran'a saldırı olup olmayacağını tartışıyordu. ABD Ulusal İstihbarat Konseyi tarafından yayımlanan Ulusal İstihbarat Tahmini (UİT) bu bağlamda gündeme bomba gibi düştü.
Rapor, İran'ın nükleer silahlanma programını 2003'te durdurduğunu "çok emin" olarak değerlendiriyor. Bu şekilde de Bush yönetiminin ve İsrailli bazı yetkililerin iddiaları büyük ölçüde yalanlanmış oluyor. Dahası İran'ın nükleer silah üretebileceği dönemi 2010-2015 olarak öngörüyor. Ama en önemlisi Tahran üzerinde diplomatik baskıların ve ambargoların etkili olduğunu savunuyor.
Geçenlerde eski MİT Başkanı emekli büyükelçi Sönmez Köksal, istihbaratın bir devletin amaçlarının en çıplak görüldüğü alan olduğunu yazmıştı. Buna göre Başkan'a ağustos veya eylül ayında sunulan (kimi kaynaklara göre bir yıldır hazır olan) ve yönetimce de gözden geçirilen raporun önemini yadsımak mümkün değil. Ancak gene devletlerin herhangi bir adımı göze görünenden çok farklı nedenlerle de atmış olabileceklerini düşünerek yorum yapmak gerekir.
Çeşitli kaynaklarda UİT'nin 2005'teki raporuna göre bu denli dramatik bir geri adım atmasının ardındaki neden olarak Ali Rıza Askari gösteriliyor. Türkiye'de esrarengiz bir şekilde sırra kadem basan Devrim Muhafızları'nın Lübnan'daki eski başı ve Savunma Bakan Yardımcılığı'na kadar yükselen Askari iddialara göre elinde pek çok gizli bilgi ve planla ABD'ye geçti. O bilgileri ortaya koymasıyla Ulusal İstihbarat Konseyi 2005'teki yargısını değiştirdi. O yılki raporda Konsey, İran'ın dünya kamuoyunun baskısına rağmen nükleer silah geliştirmek istediğini gene "çok emin" olarak yazmıştı.

Yeni yaptırımlar gelebilir
Bu raporun yayınlanmasının ardından Bush yönetiminin ve/veya İsrail'in İran'a yönelik bir askeri harekata girişmeleri zorlaştı. Hatta imkânsız hale geldi. Bu yönüyle bakıldığında istihbarat örgütlerinin hazırladığı bu raporun Bush'un ve özellikle şahinlerin kralı olan Başkan Yardımcısı Cheney'in ülkeyi yeni bir maceraya sürüklemelerini engellemek amacı güttüğü dahi söylenebilir.
Nitekim ABD'nin İran ile daha makul bir ilişki kurması gerektiğinı düşünenler, raporun üzerine atlayarak İran'daki rejimin radikal dahi olsa deli olmadığını, dolayısıyla diyalog yoluna girilmesinin önemini vurguladı. Irak savaşının şahin kampından Robert Kagan, Washington Post gazetesinde çıkan yazısında "Bush yönetimi kalan süresi içinde, çok provokatif bir İran eylemiyle karşılaşmadığı taktirde İran'a karşı askeri bir harekata girişemez ya da ciddiye alınacak şekilde bu ülkeyi tehdit edemez" diye yazdı.
Raporun yayınlanmasındaki zamanlamaya dikkat çeken Feride Farhi gibi bazı gözlemciler ise buradaki bulgular ışığında Bush yönetiminin İran ile doğrudan müzakerelere girme baskısından kurtulacağını savunuyor. Bu yaklaşıma göre eğer İran, üzerindeki baskılar nedeniyle programını durdurduysa o zaman ambargolara devam etmekte yarar var. Kaldı ki ABD ile Çin'in yeni bir ambargo paketinin Güvenlik Konseyi'nden geçmesi için anlaştıkları belirtiliyor.
İyimserler ya da kuşkucular, kim haklı olursa olsun İran'a yönelik bir saldırı ihtimali hayli zayıflamış gibi. Yalnızca bu bile rahat nefes almak için yeterli. Ancak önümüzdeki dönemdeki gelişmeleri de iyi izlemek gerek. Zira eğer kuşkucular haklıysa Türkiye gene sıkışık bir durumla karşı karşıya kalabilir.