kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Kasım 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Günaydın 
ELVAN DEMİRKAN

Dırdırın karanlık yönü

Dırdır işitmekten hepimiz nefret ederiz. 'O sigara seni öldürecek', 'Hala doymadın mı?', 'Dik otur', 'Evden bu kılıkla mı çıkıyorsun?'... Aslında sadece dinlemekten değil, dırdır etmekten de nefret ederiz. Peki kimse sevmediği halde neden yapıyoruz? Daha da önemlisi nasıl kendimizi durdurabiliriz. Amerika'nın gelmiş geçmiş en komik talk showcusu Johnny Carson'un meşhur lafı vardır; "Evlilik erkeklerin ömrünü uzatıyormuş ama evli erkekler daha çabuk ölmek istiyor." Şaka bir yana erkeklerin problemleri ile düşünerek, kadınların da konuşarak uğraştıkları bir gerçek. (Bazen roller değişebiliyor tabii...) En çok dırdır ettiklerimiz de en sevdiklerimiz aslında. Bunun nedeni de çok basit. Çünkü karşımızdakinin iyiliğini istiyoruz. Belki sevgiyi çarpık bir gösterme şekli ama yine de sevgiden kaynaklanıyor. Sevdiğimizin iyiliği için(!) mutlaka bir şey söyleme ihtiyacı duyuyoruz. Aslında erkek ve kadın arasındaki anlaşmazlıklar, o farklılıkları ortaya koyuş şekli kadar zarar vermiyor. Genelde uyuşamadığımız bir konu hakkında tartışmaya başladıktan 5 dakika sonra konuyu bırakıp, tartışma şeklimiz için çekişmeye başlıyoruz. Çünkü sonuçta karşımızdaki; ne söylediğimizden çok nasıl söylediğimize karşı koyuyor.

ÇOCUKLAR DA YAPIYOR
Peki dırdırın çeşitleri var mıdır? Tabii ki vardır. Mesela; yardımcı olma ihtiyacından kaynaklanma durumu söz konusudur. Karşınızdakini yanlış bir şey yapmaması için sürekli terbiye etmeye çalışırsınız. Ancak bir şeyi bir kez söylemek başka, dur durak bilmeden tekrarlamak başka... Her şeyden önce karşınızdakine sevgi gibi gelmeyebilir. İçinizden sevdiğinizi yanlış bir şey yapmaktan korumak için akıl veriyormuşsunuz gibi gelir ama dışarıdan baktığınızda biraz da karanlık bir yönü olduğunu görürsünüz. Sevdiğiniz kişinin sizin istediğiniz gibi olmasını sağlamak mesela... Çocuklar da 'benim gibi ol' dırdırına başlarlar bir süre sonra.. Annesinin giyim tarzını eleştirmeyen bir genç kız duydunuz mu? Bir de agresif dırdır var. Bu tür dırdırdan medet umanlar sonuna kadar haklı olduklarını ifade etmeye çalışırlar. Sürekli karşısındakini eleştirip, hatalarını gözlerine sokarak kendini tatmin etmeye çalışanlar... Onların derdi yardımcı olmak değildir. Dırdır eden kendinden memnun değildir, sizin de acı çekmenizi ister.

BİLEREK HATIRLATIRIM
Mesela ben bir anne olarak kendi çocuğuma akıl verirken aslında kendi irrasyonel korkularımın etkisi ile hareket ettiğimi düşünürüm. Ev ödevini (yaptığı halde) tekrar tekrar hatırlatma ihtiyacı hissettiğimde aslında matematiği ve kimyayı iyi anlamasını sağlamak değil derdim, okulda benim olduğumdan daha başarılı olmasını sağlamak. Mesela ödevini biraz ertelediyse beynimde her şeyi ileriye sarıyorum, 'hah ileride istediğim gibi bir okula giremeyecek ve işsiz kalacak'... Ya da benden kurabiye şeker türü şeyler istediğinde 'şişman ve obez olacak' korkusu bir an benliğimi sarıyor ve çeneme vurabiliyor. Ama ya benim ve bizim iyi niyetle sevdiklerimizi değiştirmeye çalışmamız tersi etki yaratıyorsa... Ya mesajınız 'Bak aslında ne kadar iyisin' yerine 'Gördün mü hiçbir şeyi beceremiyorsun' gibi algılanıyorsa... Ya sevdiğimin güçlü olmasını sağlamak için uğraşmam, hem onun kendine güvenini, hem benimle ilişkisini zayıflatıyorsa... Sonuçta dırdır bir işe yaramıyor, en azından kalıcı bir etkisi yok! İşe yarasaydı zaten tekrar tekrar söyleme ihtiyacımız olmazdı. Diyelim eşiniz çok sigara içiyor. Ona bu konuda dırdır etmekle aslında onun kendisini daha da kötü hissetmesini ve direnişe geçmesini sağlıyorsunuz, yani problemi daha da körüklemiş oluyorsunuz. Peki nasıl duracak? Hiçbir şey söylememek, gözümün önünde kendini zehirlemesine izin vermek alternatif olamaz. Yani sürekli eleştirmek bir negatiflikse, hiçbirşey söylememek de sevginin getirdiği sorumluluktan kaçınmak değil mi?

ETKİLİ YAKLAŞIM GEREK!
Dırdır etmeyi bırakmak sanki sevdiğimiz kişinin iyiliğini düşünmeyi bırakmak gibi bir şey. Sanırım bunun çözümü de konuşma sanatını bilmekte yatıyor. Karşıdakini suçlamayan, ayıplamayan daha empatik bir yaklaşım. Yani 'ortada bir problem var' demek 'sensin' demekten daha iyi... Belki bir anda istediğiniz sonucu doğurmayacak, hatta belki hiç işe yaramayacak ama en kalıcı değişim için yine de en etkili yaklaşım. Çünkü dırdır yaptığınız kişinin karşısında olmaktansa yanında olduğunuzu gösteriyorsunuz. Zaten sonuçta ne dediğiniz değil, nasıl söylediğiniz daha önemli değil mi?