kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Ekim 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Marangoz tartışması

Teşbihte hata olmaz, sözüne ben katılmam. Teşbih yaparken, yani iki nesne arasında benzerlik kurarken bal gibi de hata yapılabilir.
Geçen gün YÖK sistemi içindeki üniversitelerin halini marangozhaneye benzettim ya... Daha yazarken, ' şimdi marangozlar alınacak' diye düşünüyordum.
Tahmin ettiğim gibi de oldu.
Bakın okurumuz Mehmet Sivri ne diyor:
"Orta ölçekli bir mobilya fabrikasında yönetici olarak çalışıyorum.Tesisimiz büyükçe bir marangozhane sizin anlayacağınız. Biz burada işimizle ilgili tüm detay ve projeleri iş arkadaşlarımızla toplanarak tartışıyoruz. En hızlı, en düşük maliyet, en iyi kalite ve en yüksek müşteri memnuniyeti için ortaya fikirler koyuyoruz. Doğru bulduğumuz fikirleri gerek işverenimize gerekse müşterilerimize çekinmeden söylüyoruz. Biz burada odunu işleyip içine fikrimizi ve emeğimizi katarak mobilya yaratıyoruz. Üniversitelere odun girip odun çıkan insanlar olduğunu düşünürsek, biz marangozhaneleri karşılaştırma amacı olarak kullanmanız doğru değil."
Doğru söze ne denir?
Marangozlar ve mobilya üreticileri rekabet şartlarını ve tüketici taleplerini ön plana aldıkları için çok daha yaratıcı bir faaliyet sürdürüyor.
Onların en büyük korkuları ' tek tip' üretim yapmak... Hep aynı sandalyeyi, hep aynı dolabı piyasaya sürerlerse batacaklarını biliyorlar çünkü...
YÖK sisteminin en büyük korkusu ise öğrencinin 'tek tip' olmaması. Nereden mi biliyorum?
Çünkü YÖK Kanunu'nu okudum: Türkiye'deki yüksek öğretimin 'amacını' ortaya koyan 7 madde sıralanmış. Bunlardan 5'i; ne bilimden söz ediyor, ne de fikri zenginlikten, araştırma ya da sorgulamadan...
O beş madde " Vatan, Millet, Sakarya... Atam sen kalk, ben yatam " edebiyatı yapıyor.
Marangozhaneler ve mobilya üreticileri bu kafada çalışsa, bir yıla kalmaz, hepsi iflas eder.