kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Eylül 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Pazar SABAH 
BALÇİÇEK PAMİR

Herkes fotoğraflarda güzel çıkmak ister!

Bakmayın siz onun "Büyüyünce fotoğrafçı olacağım," dediğine... Öylesine güzel fotoğraflar çekiyor ki aslında. Bige Tınaztepe'den bahsediyorum. Marie Claire dergisinin eylül sayısında fotoğrafçılığa nasıl başladığını anlatıyor. Bige'yi Marie Claire'in cemiyet sayfalarından tanıyorum. "Herkesi güzel göstermeyi becerebilen fotoğrafçı kim?" diye hep düşünmüşümdür. Bige'ymiş. Küçük yaştan gönül verdiği fotoğraf işine Tamer Yılmaz'ın asistanlığını yaparak devam etmiş. 1999'da kendi deyimiyle, ilk kez kendi ayakları üzerinde durmaya başlamış ve bir düğünü görüntülemiş. Bige'nin bu köşeye konu olmasının asıl sebebi, profesyonel olduğu düğün fotoğrafçılığı. "Hep doğum fotoğrafçılarından bahsediyorsunuz..." diyen okuyuculara armağan olsun! Peki Bige Tınaztepe'nin farkı nedir? "Yani kuş mu konduruyor düğün fotoğraflarına, alt tarafı düğün gecesi," diyen huysuzlar için ben de sordum, merak etmeyin. "Ben," diyor Bige, "İnsanları güzel görüntülemeyi seviyorum. Düğünlere misafir gibi gidiyorum. Kocaman bir makinem yok. Kimseyi rahatsız etmiyorum yani. Kimsenin poz vermesini de istemiyorum, öyle olağan halleriyle fotoğraflıyorum." Olağan, doğal deyince orada biraz duracaksınız. Yani düğün gecesi, gelin asla doğal haliyle çıkmak istemez ki! Bige minik bir kahkaha atıyor. "Diyorum ya, güzel ve doğal halleri. Bırak gelini, kimse fotoğraflarda çirkin gözükmek istemiyor. Ben de en güzel hallerini veriyorum onlara." Dergideki röportajda iki soruya verdiği cevap düşündürdü beni.

-Fotoğrafın sanat olduğunu düşünüyor musunuz?
- Hiçbir şekilde düşünmüyorum. Sanatla uzaktan yakından alakası olmayan, 'anı dondurmak' diyeyim.

- Ama herkes fotoğrafçı olamıyor ve aynı kareyi farklı çekiyor...
- Sanat değil onun ismi. Hayata bakmakla ilgili bir şey. Hayat Güzeldir diye bir film vardı. Adam idama giderken bile çocuğu eğlendirmeye çalışıyordu. Öyle bir bakışınız varsa hayata, o zaman güzel fotoğraf çekiyorsunuz, güzel yemek yapıyorsunuz, evinizi de güzel döşüyorsunuz üç kuruşa. Bu okumakla ilgili değil, nasıl baktığınızla ilgili... Yarısı dolu bardağı, boş ya da dolu görmek meselesi... Boş tarafı gören işine de, hobisine de negatif enerji yayıyor. Siz ne dersiniz?