kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Eylül 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Teziç'e unvan tenzili

Dikkatinizi çekmiştir, Prof. Ergun Özbudun ve arkadaşlarının hazırladığı 'Anayasa metni' hakkında yazmıyorum. Çünkü onlarınki sadece bir ' öneri'... ' Ön taslak' dahi değil. Olay netleşsin, ondan sonra bakarız.
Ama bu arada panik içinde öneriye laf yetiştirmeye kalkışanların ne hale düştüğünü gördük.
Ben size YÖK Başkanı Prof. Erdoğan Teziç'in, siyasi-ideolojik kaygılarla hukuk uzmanlığını bir yana bıraktığını söylemedim mi?
İnanın o satırları yazarken Teziç'in yedi meslektaşıyla birlikte 1992'de bir 'Anayasa önerisi' kaleme aldığını bilmiyordum.
Nasıl bir öneri?
Dönemin TÜSİAD Başkanı Bülent Eczacıbaşı istemiş. O öneride Teziç'ten başka şu iki isim öne çıkıyor: "367 şarttır" diye TV'ler arasında mekik dokuyan (Prof.) Süheyl Batum ve şu anda YÖK üyesi olan (Prof.) Necmi Yüzbaşıoğlu .
Takıma bakar mısınız? Aynı isimler bugün yeni Anayasa çalışmalarına karşı çıkıyor. Ne tesadüf!
İçerik daha da şaşırtıcı:
Teziç ve arkadaşlarının önerisi, Prof. Zafer Üskül'ün topa tutulmasına neden olan " resmi ideolojisi olmayan anayasa " şeklinde... Bunun sonucu olarak " Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık " vurgusu yok! Tabii " Atatürk milliyetçiliği " gibi tabirler de bulunmuyor.
Ve en çarpıcısı: Teziç ve arkadaşları diyor ki " Değiştirilemez madde olarak sadece ' Cumhuriyet ' kalmalı. " Yani diğer ilkeleri (demokratik, laik, sosyal hukuk devleti) değiştirilemez madde kapsamından çıkarıyorlar.
Dikkatinizi çekmiştir: Şimdiki öneri, onlarınkinin yanında 'muhafazakar' kalıyor. Eğer 'Özbudun Komisyonu' öyle maddeler koysaydı, hiç kuşkunuz olmasın bunlar kıyameti koparırdı.
Arkadaşlar!
Bizim, " Hocadır, profesördür, bilim adamıdır " diyerek saygı gösterdiğimiz akademisyenlerden bazıları, işte böyle insanlar: Meslek ahlakı, tutarlılık, hakkaniyet Hak getire.
Aralık başında Teziç'in YÖK Başkanlığı bitiyor. Büyük olasılıkla Galatasaray Üniversitesi'ndeki görevine dönecek.
Aslında, bütün bu yaptıklarından dolayı, askerdeki ' rütbe tenzili' misali, profesörlükten doçentliğe indirilmesi gerekir.
Ama ne olacak biliyor musunuz?
Göreceksiniz: Bazı kuruluşlar tarafından " Üstün başarısı ve bilime katkısı " nedeniyle ödüllendirilecek!

Peki, profesöründen savcısına niye bazı hukukçular bu hallere düşüyor? Nasıl oluyor da, uzmanlıklarından yüz çevirip siyasetçiliğe soyunuyorlar?
Bu sorunun cevabını Türkiye Günlüğü dergisinin yeni sayısını okurken buldum.
Prof. Ali Yaşar Sarıbay, anayasa hukukçusu Ran Hirschl'in ' yargı iktidarı' ( juristocracy ) kavramının altını çiziyor:
"Küresel kapitalizme eklemlenme sürecinde... İktidarları aşınmış politika sınıfı, hukuku politikaya hakim kılarak ' yargı iktidarı' tesis etmeye... Bu yolla, seçilmişlerin önüne geçmeye ve onları gayri meşru bir konuma hapsetmeye çalışır."
Buradan şunu da anlıyoruz: Türkiye'ye özgü bir durum değil bu. Başka ülkelerin de Teziçleri, Kanadoğulları, Batumları var. Oralarda da aynı iktidar mücadelesi sürüyor.
Not: Liberal demokrat aydınların, AKP ile ittifak yapmasına Haluk Şahin ( Radikal ) artık şaşırmaz herhalde.