kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Eylül 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Sürpriz faiz kararının öyküsü

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun faiz indirimi kararı pek çok kişi için "sürpriz" oldu. Üstelik bu karar iki kritik açıklamayla aynı döneme denk gelince işler iyice karıştı. Olayın perde arkasını aralamadan önce, yakın tarihi hatırlamakta yarar var. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, 6 Eylül'de Erzurum'da yaptığı konuşmada, "Vaktinden önce politika faizleri değiştirilirse gerek iş ve aş üretenler gerekse kamusal otorite daha fazla faiz ödemek zorunda kalır" demişti. İndirim için ibre ekimi gösteriyordu. Ama beklentiler de artıyordu. Nitekim TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, 11 Eylül'de yönetim kurulu üyeleriyle birlikte Başbakan Tayyip Erdoğan'ı ziyaret ettiğinde, bir ara Merkez Bankası'nın faiz politikasından yakındı. Başbakan da faizin yüksek olduğunu kabul etti. Bağımsız Merkez Bankası'nın işine karışamayacağını belirtip, "İş dünyası olarak siz baskı kurun" demeye getirdi. TOBB ekibi daha sonra Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan'ı tebrike gitti. Çağlayan da "Büyümenin yüzde 3.9'a düştüğü bir ortamda, Merkez Bankası ders çıkararak faizleri düşürmeli" dedi. Siyasi ve ticari mesaj bombardımanını ise 13 Eylül'deki Para Politikası Kurulu toplantısından çıkan faiz indirimi takip etti. Kurul'un yanlış yaptığı savunuldu.

İletişim kazası
Oysa Merkez Bankası'ndaki kararın derinliğine inildiğinde, ezberci yorumlar bozuluyor. Aslında Merkez Bankası kurmay kadrosu iletişim stratejisinde bazı ayrıntıların yeterince iyi anlatılamadığını kabul ediyor. Çünkü, bankanın faiz duruşuna yönelik en açık sinyali, 27 Temmuz 2007 tarihli 3. Enflasyon Raporu'nda verdiği hatırlatılıyor. Gerçekten de o raporda, enflasyon-faiz düşüşü senaryoları anlatılırken "Bu tahminlerin mesajı, faizlerin ekim ayında indirileceği olarak algılanmamalı. Olası faiz indirimleri; dış talebe, kamu harcamalarına, orta vadeli enflasyonun görünümünü etkileyen diğer değişkenlere bağlı olarak daha erken gündeme gelebileceği gibi daha ileriye de ertelenebilecektir" ifadesi yer alıyor. Yani banka uzmanları için faiz indirimi sanıldığı gibi beklenmedik pozisyon değişimini içermiyor.
Bu açıdan bakıldığında Merkez Bankası yönetimi, siyasi etki altında faiz indirimine gittiği eleştirisini insafsız buluyor.

O adım nasıl atıldı?
Sonuçta, seçim döneminde bile duruşunu bozmayan bir Merkez Bankası'nın varlığına işaret ediliyor. "Siyasi baskıdan etkilenecek olsak seçim öncesi etkilenirdik" deniliyor. Peki bu verilerin ışığında, faiz indirimi nasıl kararlaştırıldı? Her şeyden önce Merkez Bankası'ndaki çalışmalar, finansal piyasalardaki küresel dalgalanmanın reel sektöre de yansıyacağına işaret etmeye başladı. ABD dış talebindeki daralmanın Avrupa'yı da frenleyeceği teyit edildi. Böylece, "Küresel likidite koşullarındaki gelişmeler hem iç hem de dış talep büyümesini sınırlayabilir" sonucuna varıldı.
Yine banka uzmanlarına göre, orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen iç talep faktörü üzerinde de farklı değerlendirmeler gündeme geldi. 'İç talepteki yavaşlama, Merkez Bankası'nın parasal sıkılaştırmasından değil, seçim döneminde tüketimin ertelenmesinden kaynaklandı. Belirsizlik ortadan kalkınca tüketim yeniden canlanacaktır' tezi ileri sürüldü. Ancak Merkez Bankası'nın görüşü, "Son büyüme verileri ve yılın kalan yarısına ilişkin tahminler bunun böyle olmadığını gösterdi. Dış taleple ilgili risk varsa iç talep ivmelenmeyecekse faizlerin gözden geçirilmesi doğal kabul edilmeli" şeklinde.

Siyasi güvence alındı
Doğrusu, Merkez Bankası'nın kamu harcamalarına ilişkin kaygıları devam ediyor. Banka yönetimine, "2007 Bütçesi'nde başlangıç ödeneklerinin içinde kalınacağı" sözü veriliyor. Gerek gelirler politikası gerekse KİT fiyatlaması ile ilgili güçlü bir irade ortaya konuluyor. Bu yönüyle Hükümet'e güven duyuluyor. Merkez Bankası'ndaki bir ilginç değerlendirme de şu:
"Enflasyon açısından aşağı yönlü riskler bir miktar arttı. Enflasyon hedeflemesi rejiminde, hedeflerin altında kalıp, ekonomi üzerinde yıkıcı etkiler yaratma ihtimali karşısında dikkatli olmak lazım. 'Varsın, enflasyon hedefin altında kalsın' deme lüksüne sahip değiliz.