kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Ağustos 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Ah o teknede ben de olsaydım

Osman Atasoy (Gezgin)
"1992 yılı ağustos ayında eşim Zuhal ile birlikte Uzaklar adlı tekneyle dünya seyahatine çıkmıştık. Hesabıma göre o gece Kanaryalar'ın en kuzeyindeki Graciosa Adası'nın üzerindeki feneri görmemiz lazımdı. Hava kararınca rüzgâr belki azalır, diye ümit ediyordum. Ancak azalacağı yerde daha da artıyordu. Saat gece yarısını geçti, fener hâlâ görünürlerde yok... İkimiz de gözlerimizi dört açmış, fenerin ışığını görmeye çalışıyorduk ama boşuna... Havadaki kumdan yıldızlar bile görünmüyordu. Teknenin her dalga çukuruna girişinde dört yanımızda sudan duvarlar yükseliyordu. Dalgalarla denize sürüklenmemek için emniyet kemerleriyle can teline bağlıydık. Buz gibi havaya rağmen heyecandan terlediğimi farkediyordum, aklıma bir sürü kötü ihtimal geliyordu. Saatler gibi geçen dakikaların ardından nihayet sabaha karşı fener önümüzde çakmaya başladı. O soğuk ve fırtınalı Atlantik gecesinde bu soluk ışığı gördüğüm zamanki sevinci, herhalde bir ömür boyu unutamam."

Haldun Sevel (Yazar-denizci)
"2002 yılında işadamı arkadaşım Kenan Turkantos ile Life adlı tekneyi Midilli'nin dışından Bodrum'a götürüyorduk. Çok kötü ve fırtınalı bir havaydı. Yelkeni küçültmek için teknenin ön tarafına gidiyordum ki tam o sırada teknenin üzerine güzel, rengârenk bir kuş kondu. Kuş çok yorgun bir haldeydi. Arkadaşımla birbirimize baktık. Kuş çırpındı, halatlara tutundu. Yelkeni kapatırsak kuşun denize düşeceğini biliyorduk, o yüzden kapatmamaya karar verdik. Teknenin arkasında yorganları halata sarıp denize attık. Perişan, darmadağın bir halde Çeşme'ye yanaştığımızda kuş hala düşmemişti. Rumbanın üstüne kondu, bize teşekkür eder gibi öttü ve uçup gitti. Biz de o akşam rakılarımızı onun şerefine içtik."

Handan G. Günay (Haber spikeri-yelkenci)
"Beş kadın arkadaşımla birlikte '2005-2006 Atlantic Rally for Cruiser (ARC)' adlı dünyanın en büyük okyanus yarışmasına katıldık. Bu yarışmaya genelde Avusturya, İngiltere, Kanada gibi yelkenle, denizle çok alakalı ülkeler ve üstün yelkenciler katılıyor. Atlantik, dünyanın en zor okyanusu. Çünkü geçene kadar hiçbir ada göremiyorsunuz. Burayı geçmek her denizcinin, hem kâbusu hem de rüyasıdır. Yarışmaya katılan tek kadın takım bizdik. Alantik'i geçmek için kuzey ve güney olmak üzere iki rota vardır. Biz bunları kullanmadan tam ortadan, yani en fırtınalı bölgeden gittik. Yarış boyunca dört büyük fırtına geçirdik ama bunlardan biri en büyüğüydü. Bir dalga vardı ki tekneyi yarıp üstümüze çıktı, denize tamamen gömüldük. Sanırım 15-60 saniye arası sürmüştür. Artık öleceğimi düşündüm, bütün yaptıklarım, hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Vedalaştım resmen hayatıma en çok anneme, yaşayacağı travmaya üzüldüm. Ama o tekne nasıl battıysa, bir anda da yükseldik ve teknedeki tüm sular boşaldı. Bu hayat çok basitmiş diyorum şimdi, o yaşadığım bir mucizeydi. Artık her şeye dört elle sarıldım. Tüm bu yaşadıklarımıza değdi ve o yarışta ikinci olarak Türkiye'nin adını dünyaya duyurduk."

Akın Öngör (İşadamı)
"Tekneyle ilgili birçok anım var ama en önemlisi ressam arkadaşım Birol Kutadgu ile birlikte çok güzel bir yatla Atlantik ve Pasifik Okyanusu'nu geçişimizdir. Su altına tüple dalışlar yaptık, Birol gördüklerimizin resimlerini yaptı, ben fotoğraflarını çektim. O yatta 80 gün geçirdik, çok güzeldi. Fotoğrafları, resimleri ve yaşadığımız maceraları bir araya toplayıp ia orana (Maori dilinde, 'teşekkür ederim' demek) adlı bir kitap çıkardık. Yaptığımız bu gezi insanların çok ilgisini çekti ve bende de güzel bir anı olarak kaldı."

Gani Müjde (Mizah yazarı)
"Tarih 28 Mayıs 2004. Dümende Edip Ürer, vinçlerde Turan Özkan ve Timur Akgül, navigasyonda bendeniz. Marsilya-Bodrum yolundayız. Ertesi gün sakin bir havada Nice'e doğru ilerliyoruz. Cannes'den geçerken bir yüzme molası almaya karar veriyoruz. Daha sakin bir yere gidecekken, teknede güneşlenen üstsüzleri gören Turan ve Edip'in ısrarlarıyla iki adanın tam orta yerine, benim "Abi Fransız sosyetesine rezil olmayalım," uyarıma aldırmadan demir atıyoruz. Ama atar atmaz sancaktaki açık renk Edip'i ürkütüyor ve demiri topluyoruz. Daha doğrusu toplayamıyoruz. Bir şey yakaladık ama ne? Derken yakaladığımız şeyin adalara elektrik taşıyan kablo olduğunu anlıyoruz. Mürettebat panikten titriyor... Sonra Turan atlıyor suya ve vinçle çekip kurtarıyoruz demiri. Balıklar kaçışıyor, üstsüz Fransızlar ve biz de... Cannes hâlâ elektriksiz olabilir; ama bize ne? Geçiyorduk uğradık..."

Banu Öney (Öğretim üyesi)
"Bir yaşımdan beri ailemin çeşitli yelkenli teknelerinde büyüdüm, ama bu daha çok yazları üç dört ay teknede yaşamak ve yolculuklarla oldu. 2000 yılında Denize adlı yelkenli teknemi aldığımda, ben de yazdan yaza denizde yaşıyordum. Ta ki 2004'ün baharına kadar. Doktorum tesadüfen beynimde bir anevrizma teşhis etti. Başarılı geçen beyin ameliyatı, beni durup düşünmeye, hayatla ilgili yeni kararlar vermeye yönlendirdi. O tarihe kadar denizde sürekli yaşamak, daha uzun deniz yolculuklarına çıkmak hep bir özlemdi içimde. Ama ameliyat, özlemlerin gerçeklestirilmesi için belki de çok zaman kalmadığını hatırlattı bana. Altı ay içinde Illinois Üniversitesi'nde öğretim üyeliğinden ayrıldım, Chicago'daki evimi kapattım, sürekli teknede yaşamaya başladım. Geçen yıl önce Marmaris-Tel Aviv, Port Said ve Süveyş Kanalı yoluya Kızıl Deniz'e, daha sonra da kızım ve bir Avustralyalı hanım arkadaşımdan oluşan bir ekiple Marmaris-Barselona yolculuklarını yaptım. Bu yaz da Denize II adlı yeni teknem ile Barselona-Balear Adaları-Sardinya-Sicilya-Yunan Adaları yoluyla yeniden Türkiye'ye döndüm. Bu başlı başına bir macera ve büyük bir anı benim hayatımda. Şimdi de Güney Pasifik taraflarına yapacağım bir yolculuğun planlarını yapıyorum."

Kazım Kanat (Spor yazarı)
"Bir gün tekneyle eşimle açılmıştık, çok rüzgâr vardı. Biz de düşmemek için teknenin arka tarafına kendimizi bağladık. Bu sırada bir yandan da rakı içiyoruz... Bu şekilde ilerlerken rakılarımızın suyu bitti. Ayağa kalkıp su almaya gitsem düşebilirdim. 'Biz ne yapacağız?' diye düşünürken, o sırada yağmur yağmaya başladı. Bardaklarımıza dolan yağmurla rakılarımızı yudumlamaya devam ettik..."
Haberin fotoğrafları