Şarkıcılarımız İngiliz kraliyet ailesinden mi?

Efendim, her kafadan bir ses çıkıyor ama ben henüz tam olarak ne olduğunu anlayabilmiş değilim. Seçim sonuçlarını kastediyorum. Dolayısıyla, "İyisi mi bir süre hiç evden çıkmayayım," kararı aldım. Arada camdan bakıyorum, her şey normal gözüküyor. Bizim Cihangir'deki Firuzağa Camii'nin altında bulunan kahveye gelen sanatçı, edebiyatçı ve entelektüel kitlenin yüzü biraz solgun gibi geliyor ama alt kattaki ganyan bayii, "İstikrar bozulmayacak, ülkeye sıcak para girişi devam edecek, dolar bu seviyede kalır Sami Bey," diye beni teskin ediyor. Ne acayip bir memleket olmuşuz, değil mi? Ekonomi profesörü gibi konuşan ganyan bayilerimiz var artık.

PARAYI KİM İSTİYOR?
Ayrıca şu 'sıcak para' işini çözebilmiş değilim sayın okurlar. Kim nasıl ısıtıyorsa artık... Fakat, sıcakların beynimizi pişirdiği açık. Ayıptır söylemesi, yaz başından beri, Demet Akalın ile Hande Yener arasındaki dalaşmayı izler dururum ve ağzım açık kalır. Yok birisi öbürünün gerçek ismi 'Makbule'yi kameralara imalı imalı teşhir eder, yok öbürü 'Bakkal şarkısı' yapıyor diye laf geçirmeye kalkar... Zannedersiniz ki, memlekette herkes Buckingham Sarayı'nın has bahçesinde yetişmiş!.. N'oluyoruz arkadaşım? Niye herkes birbirinin 'mahalle'den geldiğini ima edip duruyor? Nedir bu başkasının mahallesine vurup kendi mahallesini aristokrat yatağı sanma girişimleri? Misal, Hande Hanım, şimdi size, geçenlerde bir magazin programında sunuculuk yaparken giydiğiniz 'tayt'ın üzerinize bir beden büyük geldiğini ve mahalle arasında ip atlayan kız çocukları gibi bacak aranızda ciddi bir sarkma meydana geldiğini, o 'Romeo' şarkısı ile elektrik verilmiş dans modeliniz esnasında saçma bir görüntü oluştuğunu söylesem, bakkal aşağılamalarınızı tekrar gözden geçirir misiniz? (Tabii bu esnada hemen Balıkesir'in Edremit ilçesi Bakkallar Odası Başkanı çıkıp açıklama yapmasaydı, dişimi kırardım. Hiç vakit kaybetmiyor bu odalar. Hamamcılar ve Tellaklar Odası'nın açıklamaları da hiç aklımdan çıkmaz mesela.)

EROL KÖSE SAĞ OLSUN
Bu 'dalaştıkça kazanma' atmosferi, benimle kıyaslanabilecek bir sevimlilik seviyesine sahip Erol Köse'nin menajerliğinde, hatta bir magazin programı yorumcusu olarak, hakemliğinde, sürekli canlı tutuluyor ki, gelsin 'ekstra'lar, gitsin karpuz festivalleri... Her topa atlayacaksınız, selülitsiz poz yarışına girip mahrem bölgelerinizi kamulaştıracaksınız, ondan sonra 'O bakkal', 'Bu Makbule', 'Beriki müsamere kızı' üzerinden paşa torunu muhabbetine gireceksiniz... Vallahi kim paşa torunudur, orasını bilmem ama bir çeşit 'Lale Devri' yaşadığımız kesin. Kaplumbağaların sırtı yerine de kendi kafama mum dikilmiş gibi hissediyorum, geçerken belirtmiş olayım...