kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Haziran 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Seçim sonrası ekonomide yeni hikâye gerekli

21 Uluslararası şirketin CEO'sunun katıldığı 4. Yatırım Danışma Konseyi toplantısı dün İstanbul'da yapıldı. Yatırım ortamının ve bu arada yabancı yatırımlarının önündeki engellerin ele alındığı bu toplantıda konuşan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen yıl Türkiye'ye 20 milyar dolar doğrudan sermaye geldiğini, bu yılın ilk dört ayında da bu rakamın 10 milyar dolara ulaştığını belirtti. Geçmişte bu rakamın yıllık ancak 1 milyar dolar civarında bulunduğunu hatırlatan Başbakan, 2003-2006 arasındaki dört yılda gelen yabancı sermaye miktarının 34.7 milyar dolara ulaştığını söyledi.
Yabancı sermaye sürükledi- Türkiye'nin yabancı sermaye çekmede şeytanın bacağını kırdığı bir gerçek. Hem portföy ve doğrudan sermaye yatırımları hem de kredi şeklinde son iki yıldır Türkiye'ye gelen yabancı sermaye miktarı sırasıyla 44 ve 55 milyar doları buldu. Bu rakamı bir kaç yıl öncesine göre tahmin etmek oldukça zordu. Dışarıdan gelen bu fon sayesinde hem finansal piyasalar ve reel ekonomide hem de makro göstergelerde önemli düzelmeler meydana geldi. Beklentiler iyileşti ve son iki yılda ekonomiyi asıl sürükleyen faktör oldu.

- Küresel kaymak yenildi - Her ne kadar Başbakan Erdoğan bu yabancı sermaye akışının nedenini de "demokratik istikrar ile ekonomik istikrarara" bağlıyor ise de, bu konuda eskiden beri oluşan kanaat siyasi ve ekonomik istikrarın varlığı şeklindedir. Ama son yıllarda buna küresel para bolluğu da eklendi. Yani yabancı sermaye sadece Türkiye'ye değil bütün gelişmekte olan ülkelere de gidiyor.
Türkiye geçmiş dönemde IMF programı ile ekonomik istikrarına tek başına hükümet ile siyasi istikrarı ekledi, ardından da AB çıpasını ekledi. Tam bu sırada dünyada likidite bolluğu ve risk alma iştahı tarihi yüksek dönemini yaşarken Türkiye küresel sermaye tarafından keşfedildi. Geçen hafta Türkiye'ye gelen Johns Hopkins Üniversitesi profesörü Steve Hanke'nin dediği gibi, "Bu dönemde gelişmekte olan ülkeler için dış dünya 100 yıldır olmadığı kadar iyi. Dış dünyaya bağlı olarak Türkiye'de de her şey iyi görünüyor." Akşam Gazetesi'nin haberine göre Hanke'nin değerlendirmesi "Hükümetin ekonomide küresel iyileşmenin kaymağını yediği" şeklindeydi.

- Ya konjonktür dönerse - Kaymağı kimin yediğinin bizler açısından önemi yok. Ama yenilmiş olması çok önemli. Yani önümüzdeki beş yılda küresel piyasalar Türkiye'ye aynı avantajı veya kolaylığı sunmayabilecek. Üstelik küresel bazda yaşanan olağanüstü pozitif konjonktürün kırılması riski de var.
İşte bu aşamada seçim sonrasında iktidara talip partilerin ekonomiyi ve Türkiye'yi yönetme becerisi ve hazırlıkları belirleyici olacak. Ne olursa olsun işimiz, geride bıraktığımız üç dört yılda olduğu gibi kolay olmayacak. Hatta küresel konjonktür dönerse çok zor olacak.
- IMF ile yeni bir program yapılsa bile bu çıpanın geçmişteki etkisini ve gücünü koruması zor.
- AB ile müzakereler hızlandırılsa bile başlangıçta duyulan heyecanı, bağlanan umutları yeniden yeşertmesi ve çıpanın aynı gücünü koruması kolay değil.
- Siyasi istikrar adına da, iki partili Meclis artık çok zor, üstelik iktidar partisinin bu kadar güçlü gelmes de beklenmiyor. Kaldı ki tek başına iktidarın siyasi istikrarı sağlamaya yetmediği de ortaya çıktı. Burada ciddi kayıplar var.

- Nasıl bir yeni hikaye? - Türkiye bütün bu çıpaların yerine geçecek güçte yeni bir çıpa veya çıpalar, sürükleyici yeni hedefler bulmak durumunda. Bu açıdan siyasi partilerin seçim öncesinde söyleyecekleri ve asıl da iktidara geldiklerinde yapacakları önem taşıyor. Yabancı sermayenin gelmesi ve gelmeye devam etmesi iyi ama artık bunun ötesine geçilmesi gerekiyor. Ülkenin rekabet gücünü yükselten, istihdamı daha hızlı artıran, makro ekonomik istikrarını sürdüren ve küresel konjonktür kırılmasına karşı ekonomik kazanımlarını koruyan reformlar ve programlar gündeme gelmeli. Türkiye eski çıpalarını koruyarak yeni bir hikaye ortaya koymalı.

- Sonuç - "İyi havalarda kötü havaları da düşün" Thomas Fullers