kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Haziran 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Kadına ve merkeze baktılar ekonomiyi ise unuttular

Partilerin 22 Temmuz Seçimi adayları açıklandı. Listelerde ilk bakışta dikkat çekici bazı gelişmeler var.

- Kadına yönelme - Partilerde kadın milletvekili adaylarında tam bir sıçrama görülüyor. Cumhuriyet mitinglerine kadınların damga vurmasından sonra sanki partiler kadınları yeniden keşfetmiş gibi. Seçilebilecek yerlere konulan kadın adaylarla yeni Meclis'teki sayının üçe katlanacağı tahmin ediliyor.

- Merkeze yönelme - Listelerden dikkat çeken ikinci gelişme siyasi yelpazenin merkezine yönelme. İktidar partisi AK Parti milli görüş geleneğinden gelen milletvekillerini önemli ölçüde tasfiye ederken eski sosyal demokratlara yöneldi. Ana muhalefet partisi CHP de, merkez sağ adaylara listesinde yer verdi. İki partinin bu tutumu merkez sağda birleşmenin suya düşmesiyle örtüşüyor. MHP ise geleneksel çizgisinden ödün vermeyen, esnemeyen ve vitrin süslemeye katılmayan bir tutum içinde. Merkez sağdaki dağılmanın ardından Meclis'e bu üç partinin yanında bağımsızlarla DTP'nin girebileceği tahmin ediliyor.

- Sınırlı aday - Listelerde merkeze yönelme ve kadın adaylara ağırlık verme ağır basarken partiler için ekonominin dikkate alındığı pek söylenemez. Bu açıdan siyasi partiler sıradan bir seçim geçirecekler gibi. Çünkü ekonomiyle ilgili sınırlı adayları listelerine almış durumdalar. Toplasan bir elin parmaklarını geçmeyecek.

- Ekonomiden uzaklaşma - Üstelik cari açık ve YTL'nin değerlenmesi nedeniyle belli bir kırılganlık biriktirilmişken küresel bir dalgalanmayla boğuşmak durumunda kalınırsa, ekonomiyi kim nasıl yönetecek? Meclis'e girme şansı yüksek olan üç partinin hem ekonomi adayları sayısı hem de bu adayların listelere yerleştirilmesi, bu açıdan güven veremiyor. Merkezi kapma ve kadın adaylarla seçimi kazanma yarışı içinde partiler ekonomiyi unutmuş ve ihmal etmiş durumdalar. Bilinçli bir kaçış yok ama bilinçli bir yönelme, seçici olma ve ekonomiyi ön plana çıkarma da yok. Doğal olarak bu da partilerin ekonomiye daha uzaktan bakmayı beraberinde getirmiş.
Siyaset giderek kutuplaştı, bir tarafta demokratlık diğer tarafta laiklik, bir başka tarafta terör ön plana çıktı. Ama insanların da seçimlerde en azından ekonomiyi, yani midesini ve kesesini düşünerek oy verdiği gerçeği unutulmamalıydı.

- Ne yapılmalı? - Hem ekonomi hem de seçmenler için partilerin bir an önce ekonomik programlarını ve yapacaklarını somutlaştırmalarında ve açıklamarında büyük yarar var.
- Bu açıdan yapılacak ilk işlerden biri, partilerin hükümete geldiklerinde ekonomi yönetimini kime veya kimlere emanet edeceklerini açıklamaları olmalı. Ekonomi ve iş çevreleri, iç ve dış yatırımcılar ile piyasalara güven verme ve seçmenler açısından bu önemli.
- Partiler iktidara geldiklerinde ilk 100 gün veya üç ayda ekonomide yapacaklarını somut bir şekilde açıklamalılar. Hangi reformlara öncelik verecekleri, ne yapacakları, önceden bilinirse seçmenler için tercih nedeni olabilir.
- Yine partiler IMF ile yola devam edecekler mi, etmeyecekler mi? Buna gerek var mı, yok mu? Bu soruya da yanıt vermeliler.
- AB yolunda devam mı edecekler, tamam mı diyecekler? Devam edeceklerse nasıl edecekler? Bu konudaki tutumlarını da açıklığa kavuşturmaları hem kendileri hem de iç ve dış piyasalar açısından yararlı olabilir.
- Sermaye hareketleri, kur ve faiz konularına da açıklık getirmeleri pozitif sonuçlar doğurabilir. Kimse sürprizle karşılaşmaz, bilerek oy verilmiş olur.

- Yeni dönemin işareti - Aksi durum ise ekomide kimsenin yani partilerin söyleyecek bir sözü olmadığına işaret edecek. Bu da pozitif bir gelişme değil. Olsa olsa ekonomi yönetimi açısından bir anlamda geri dönüş anlamına gelir. Yeni dönemde sıçrama mı yapacağımızı yoksa yerinde mi sayacağımızı veya geriye mi gideceğimizi Meclis'e girme şansı yüksek olan partilerin ekonomik politikarından, açıklamalarından ve tutumlarından seçim öncesinde çıkarmak mümkün olabilecek.

- Sonuç - "Oyun bütün ve uyumlu bir faaliyettir" Kant