kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Haziran 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Empati üstüne

Demokratik Toplum Partisi (DTP) Eşbaşkanı ve Diyarbakır bağımsız milletvekili adayı Aysel Tuğluk, "Kürt aydınları" dediğimiz çevrelerin büyük bölümünün boy hedefi haline geldi.
Sadece Türkiye'deki değil, Kuzey Irak'taki, hatta Avrupa'daki Kürt internet sitelerinde günlerdir yoğun bir kampanya yürütülüyor.
Nedeni, Tuğluk'un 27 Mayıs'ta Radikal2'de yayınlanan yazısı. Atlamış olanlar için, yazıdaki ana fikri birkaç satırbaşıyla özetleyelim.
- Türk toplumunun "Sevr korkusu" gerçekçi. Dış güçlerin Kürtler'e dayalı politikası ABD'nin Irak'ı işgaliyle derinleşince Sevr travması da güncelleşti.
- Atatürk bir mucizedir, ölümsüzdür, uluslaşmada temel direktir.
- Türkler ve Kürtler birbirinin en doğal müttefiki. Bu ülkede KürtTürk bölünmesinin maddi ve psikolojik altyapısı asla oluşmadı.
- Kürtler'in gayet açık ve samimi olması gerekiyor. Şu önkabulle başlangıç yapılabilir: Kürt sorununa Misakı Milli sınırları mutlaka korunarak çözüm bulunmalı.
- Kürtler çözüm arayışlarında dış güçlerin müdahalelerine bel bağlamamalı. Çözüm, ülkenin birliğini zorlamayan açılımlarla sağlanmalı.

Partiden itiraz yok
Yazıda "DTP Eşbaşkanı" imzası bulunması, bu görüşleri Tuğluk'un kişisel bakış açısı olmaktan çıkarıyor, Güneydoğu'nun en büyük kitlesel desteğe sahip siyasal kuruluşunu da bağlıyor. Zaten DTP'nin başta Genel Başkan Ahmet Türk olmak üzere yönetim kademesinden tepki gelmemesi, görüşlerin genel kabul gördüğünü dolaylı olarak doğruluyor.
Ne var ki Tuğluk, Kürt aydın çevrelerine kendini beğendiremedi. Tam tersine. Kimi onu "Atatürk'ün manevi kızı" ilan etti, kimi "Teslimiyetçilik"le suçladı, kimi "Derin devletin sözcüsü" dedi, kimi "Ankara ağzıyla konuştuğunu" söyledi, kimi de slogan üretti: "Türkler seninle gurur duyuyor!"
Bununla birlikte, hepsini dikkatle okuduğumuz Tuğluk'a yönelik eleştirilerde bir noktayı çok ama çok önemsedik: Eleştiri sahiplerinin ezici çoğunluğu bölünmeyi, Türkiye'den ayrılmayı savunmuyor. Asla! İşte Tuğluk'a cevap olarak ifade edilen görüşlerden veya tespitlerden birkaç örnek:

Umut verici ayrıntı
- "Kürtler'in Kürt olmaktan kaynaklanan sorunları yok, Türkler'in Kürtler'i kabul ve hazmetme sorunları var. Bu nedenle soruna çözüm bulması gerekenler Kürtler değil, Türkler olmalı."
- "Aklı başında her Kürt, sınırlarla uğraşmak yerine, yaşadıkları siyasal sistem içerisinde tam hak eşitliğine dayalı, anayasal sistem içerisinde kendisini ifade eden bir ortaklıktan ve ortak yaşamdan söz etmeli."
- "Biz Kürtler'e düşen, kalıcı ve tam hak eşitliğine dayalı, onurlu, eşit siyasal hedefler koymak, bu halklarla birlikte bir gelecek kurgulamak, bunu sonuna kadar zorlamak ve muhataplarımızı kendi durumumuza empati yapmaya çağırmak olmalı." (Not: "Empati", bir kişinin kendini karşısındakinin yerine koyup, olaylara onun bakış açısından bakması ve anlamaya çalışması anlamına geliyor.)
Hem sağduyulu bulduğumuz, hem de içtenliğine inandığımız bu yaklaşım, iki halk için "Et" ve "Tırnak" benzetmesinin ne denli doğru olduğunu bir kez daha ortaya koyduğu için bizi rahatlatıyor, umutlandırıyor.
Tam da yazıyı bağlamaya hazırlanırken bir haber geldi: Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında, düzenlediği bir festivalin davetiyelerini Türkçe ve Kürtçe hazırlattığı için 3.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Gerekçe: "Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanun"u ihlal.
Elinizi vicdanınıza koyun; davetiyeler İngilizce olsaydı yine suç sayılacak mıydı?
"Empati" önerenler galiba pek haksız değil...