kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Nisan 2007, Cuma
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Sınıf değil, zümre kavgası!
Dün Ergun Babahan da, o bakışa katılarak ve "Çankaya gerilimi sınıf savaşıdır" deyip aktardı.
Eser Karakaş ve ona atıf yapan Mümtaz'er Türköne, laiklik merkezli kavgayı, "laikçi seçkin zümrenin içe kapalı rant ekonomisi tutkusu" na bağlıyor, diğer safı ise "dışa açık, piyasadan, üretimden, demokrasiden yana" diye tanımlıyorlar.

Devletçilik, ithal ikamesi, azınlık mülklerinin el değiştirmesi, sermaye transferi, teşvik, tahsis, imtiyaz gibi "iktisadi, sınai, ticari, sınıfsal" tercihleri düşünüp...
"28 Şubat, banka, rant" ağını da bildiğinizde, müsait bir tez.
Ama aktörler ve somut olaylarla tez bu kez çuvallıyor.
"Sınıf savaşı" deme nezaketi gösterilen şey, "zümre savaşı" .
Şunlar da var: Mesela; "Demokratik kültürle örtüşmeyen, mutlak otoriteye dayanan bir örgütlenme biçimi olarak cemaat", demokrasi karşıtı, despotik her yapının, hatta devletin ruh karşıtı değil.
Olsa olsa rakibi, hatta sık sık müttefiki.
"Otorite" ye, mutlaklığa, değişmezliğe, biat etmeye, boyun eğmeye, ama zorunlu ama gönüllü, ciddi bir itiraz olabilirdi esas kökten ayrım.
Var mı?


Nitekim, Türk'öne' nin doğru bir tespiti, bumerang gibi dönüyor; üstelik dört dönüp her yana çarpıyor. Diyor ki:
"Halkın inançlarını tepeden bakarak 'hurafe' olarak nitelediğiniz zaman, bu inançların karşısına yerleştireceğiniz 'bilimsel düşünce' de bir inanca dönüşecektir."
Ben de şöyle diyorum; ilke açısından yani:
1. Başkasının inancına (ve düşüncesine) kökten düşmanlık ve aşağılama;
2. (Halka, alttakilere, ötekine) Tepeden bakmak;
3. Bilimsel iddialı yahut değil, seküler veya değil, mutlak bir otorite, zihniyet, hiyerarşi; her şeyi izah tarzı, düşünce ve eylem dayatma.

Şu ya da o saftakinin zaman zaman "demokrat, liberal, baskıcı" olması, sadece güncel görünümleri belirliyor.
Öz değişmiyor.
Öz; hakiki demokratlığın, "piyasaya, devleti ele geçirme kavgasına" çengellenmesi değil;
Her tür dayatmaya, gönüllü yahut zoraki tutsak alan, rehin tutan, köleleştiren, kullaştıran, bireyi de eşit ve adil dayanışmayı da eriten, angaryaya ve biate, başkasının hak, hukuk ve inancını, inançsızlığını küçümsemeye iten;
Makam, rütbe, statü; seçimli, atamalı veya ebedi otoriteyle, "tepeden bakan, mutlak doğru dayatan, öteki düşünceleri hurafe sayan, hatta aşağılatan";
"İnsanın insana kulluğunu, tapınmasını", itiraz etmemesini buyuran;
İster şirket, ister parti, ister cemaat, ister askeriye, ister aile, ister okul, ister devlet, ister rejim, ister örgüt; her şeye her an kalpten karşı çıkabilmesidir!

"Zümre kavgası", rantı yok etme değil, başka türlü üleşme kavgası. Devleti ve hayatı kökten demokratikleştirme değil, otorite kavgası.
"Daha önce ranttan pay alamayanlar" sistemde kökten değişim ateşi yaksaydı neyse; ama birisi, AKP'nin "rant sağlama ve kollama" dan nefret ettiğini söylesin bana!
Sınıf ve zümre çatışmasının özünü ıskalayan "ezilen ve hor görülenler" in oy deposu kılınması başka şeydir.
Ötekiler de, misal OYAK türü "militer tröst" ün milliliğini, sınıfsal yerini, alttaki üyeleri istismarını, "zümre imtiyazı" nı; piyasa dışı halleri bir yana, piyasada Koç, Sabancı veya Ülker'le hangi kökten "sınıf farklılığı" taşıdığını açıklasın!
Otoritelerin; imtiyaz, hegemonya, hatta rant açısından sapına kadar farkını anlatsın.
Unutmayın; sınıf savaşı başka şeydi; hâlâ başka şeydir!