kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Haziran 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Singapur, Malezya’ya bir köprü ile bağlanmış, Endonezya ya ise yüzme mesafesinde. "Albeni" bu adayı anlatan en doğru kelime.

Yazılanların ötesinde bir SİNGAPUR

(Hülya dergisi Mayıs 2007 sayısı)
08.05.2007
Uzakdoğu’nun en popüler merkezi temiz, renkli, sevimli her daim cıvıl cıvıl ve şaşılacak kadar düzenli ada Singapur’u Türkler için orada yaşayan bir Türk olan Deniz Özkaya anlatıyor....
Tek şehirli bir ada olan Singapur, Malezya'ya bir köprü ile bağlanmış, Endonezya'ya ise yüzme mesafesinde... Düşünmesi bile güzel geliyor insana, rüyalarınızın tatillerini yapabileceğiniz sayısız güzelliklerle çevrili, tropikal, teknolojik ve hayat standartlarının çok üstün olduğu bu yerde sonsuza kadar yaşayabilirsiniz. Bu biraz da ansiklopedik bir giriş oldu ve tabii ki Singapur'u anlatmaya yeterli değil. Benim Singapur'da bulduğum parti, spor, eğlence, rahatlık ve tam anlamıyla stressiz bir hayattı... Adaya ilk geldiğim gün taksiye atladım ve daha önceden ayarlanmış olan otelime geçtim. Ama havaalanından otele gidene kadar yolda gördüklerim karşısında yaşadığım şaşkınlığımı kelimelere nasıl dökeceğimi bilemiyorum. Şöyle ki; havaalanından çıktıktan sonra yol aldığımız otoban bariyerleri bile begonvillerle çevriliydi. İnanın önce otoban yerine botanik bahçesine girdik sandım. Dikine değil de enine doğru büyüyen ağaçlarla kapanmış yollar, doğu sahili şeridi, sokak kameralarının bile sarmaşıklarla süslendiği bir yol... Belli ki bu ülkede bazı şeyler farklı yürüyordu.

Ve sonunda otel odasındayımYeni iş, yeni ülke, yeni hayat, geriye yeni bir ev bulmak kalıyorduTabiki çok stresliydim acaba hayat şartları, evler nasıl diye endişeleniyordum... Ama ertesi gün başlayan ev bulma serüvenimde yine aklım başımdan uçtu gitti ve ben ilk gün yaşadığım şaşkınlığı, dozajı arttırılmış biçimde hissetmeye devam ettim. Evler tek kelimeyle "Muh-te-şem-di!" Bütün siteler sanki dün yapılmışçasına yeni, her site de devasa yüzme havuzları, spor salonları, squash kortları; aklınıza gelen envai çeşit sosyal oyuncak bulunuyordu. Tahmin ettiğiniz gibi yaşadığım tek zorluk içlerinden bir tanesini seçmekti...

Eğlence hiç durmuyor
Evime yerleştim ve sonra yavaş yavaş Singapur tanımaya başladım. Uzun bir süre geçmişti ama ben hala gece hayatını tam olarak keşfedememiştim. Ama öğrenmeye niyet ettikten sonra, hangi gün nereye gidilir, ne yapılır öğrenmekte gecikmedim. Singapur gece hayatının en güzel yanı her akşam geç saatlere kadar eğlenecek birçok yer bulabilmeniz ve çarşamba akşamlarının "Ladies Night" olması. Ama bildiklerinizden oldukça farklı kutlanıyor burada. Mesela çarşambaları bir kadının dışarı çıkması için herşey düşünülmüş ve kolaylaştırılmış. Nerdeyse taksiler bile para almayacak... Şaka bir yana, Singapur'un en cool mekânlarından MOS, namı değer "Ministry Of Sound"a bile giriş kadınlar için ücretsiz. Bir de üstüne üstlük ellerine beşer tane kupon veriyorlar; kadınların eli içeride boş kalmasın diye. Hal böyle olunca çarşamba akşamları cumartesilerden bile eğlenceli olabiliyor. Hoş, ertesi gün iş olduğu için gece biraz erken kapanıyor. Tabii bu noktada Singapur'a gideceklere deneyimlenmiş, eğlencesi garantili mekânlar önermem gerekiyor. Clarke Quey, en favori yerlerden biri mesela. İstiklal Caddesi'nin nehir kenarına kurulmuş küçük bir versiyonunu hayal edin. Hayal gücünüzü zorlayacak biliyorum
ama üstünün dev şemsiyelerle yarı kapalı olduğunu ve minik sokakları dev fanlarla soğuttuklarını düşünün, insanlar terlemesin diye... Nehir kenarına kurulmuş restoranlar çok albenili. Bunun dışında ise canlı rock bardan Latin ya da underground kulüplere kadar aradığınız her şeyi bulmanız mümkün burada. Singapur'un gece hayatı bununla sınırlı değil, bir haftalık rutin bir gezide bitirilemeyecek kadar fazla alternatif var. Daha fazla sözle kafanızı kurcalamayacağım ama favorim Attica, benden söylemesi.

Alışverişi unutmayın
Singapur sadece alışveriş, yaşam, doğal güzellik anlamında değil, bir turisti en ilgilendiren konulardan biri olan alışveriş potansiyeli ile de gerçek bir cevher. Geçtiğimiz günlerde beni ziyarete gelen annem ve üç arkadaşı bu konuyu en iyi anlatacak örnek olacaktır. Ben işten geç çıktığım için, onlarla ilgilenemememin verdiği utançla her gece eve girdiğimde, ayaklarını yorgunluktan yastık tepesine dikmiş dört kadını görüp şaşırıyordum. Sabah erken benim işe gitme saatimde yataktan kalkan, gün boyunca haldır haldır alışveriş yapan, hatta arada bir ellerindeki paketlerin çokluğundan şikâyet edip taksiyle paketleri eve bırakarak, alışverişe kaldıkları yerden devam eden bu hanımlar, bana buranın bir alışveriş cenneti olduğunu kabul ettirdi.

Uzakdoğu'daki çoğu insan tarafından alışverişin Vatikan'ı olarak adlandırılan Orchard Road, İstanbul'un Bağdat Caddesi kıvamında bir görüntü veriyor. Fakat dolaşmaya başladıkça, yeraltındaki tünellerin, yol boyunca uzanan sıra sıra alışveriş merkezlerinin başı ve sonun olmadığının farkına varıyorsunuz. Eğer hırs yapıp Orcahrd Road'u talan etmeyi başardıysanız, o zaman Sentosa Adası'nın karşısındaki Uzakdoğu'nun en büyük alışveriş merkezi olan Vivo City'i gezebilirsiniz. Ben en az 45 kez gittim ama hala hangi kapısı nereye çıkıyor
öğrenemedim.

Sentosa Adası demişken, ülkenin eğlence ve huzur dolu bu adasını da anlatmadan geçemeyeceğim. Pazar akşamları sahildeki, Latin ve jazz konserleri için gidiyorum ben genellikle. Özellikle keyifli bir gurupla gittiğinizde çok eğlenebilirsiniz. Singapur'un dünya denizciliğinin şah damarı olması yüzünden, etrafta transit ve bekleme yapan birçok gemi var. Bu yüzden denizinin çok temiz olduğunu söyleyemem ama girilmeyecek kadar kötü de değil. Zevkle yüzmek için olmasa bile serinlemek için iyi bir seçenek... Buraya daha 1,5 ay önce Cafe Del Mar açıldı ki; oldukça hareketli. Sentosa Siloso Beach'te ise her hafta bir parti düzenleniyor. Üstelik cuma gününden pazar akşamına kadar durmaksızın açık olması da saat kaçta istersen o zaman parti, deniz ve kumsal anlamına geliyor. Bence bu üçlüyü aynı cümle içinde kullanmak bile kulağa çok hoş geliyor. Bunun dışında Sentosa'da plaj futbolu, plaj voleybolu ve plajda yapabileceğiniz envai çeşit alternatiflerin dışında, Sentosa akvaryumunda, vatoz (stingray) sevmeniz, caretta carettalara yem vermeniz ya da dönen kuleye binip Singapur Adası'na kuş bakışı bakabilmeniz mümkün. Sizce de ufacık bir ada için yapılabilecek şeylerin sayısı çok fazla değil mi?

Singapur'a gelirken ne almalı?
Öncelikle Singapur'un Türkiye standartlarından çok daha pahalı olduğunu hatırlatayım. Bunu düşünerek öncelikli almanız gereken şey bolca para ve limiti yüksek kredi kartları. Bunun yanında boş bir bavulla hatta iki adet boş bavulla gitmenizde yarar var. Bunun dışında pek de bir şeye ihtiyacınız olacağını sanmıyorum. Araba kiralamanızı tavsiye etmem. Ben geleli altı ay oldu Singapur'a; hala kayboluyorum yollarda, bir de arabaların sağdan kullanıldığını hatırlatayım. Zaten taksiler nerdeyse Türkiye'den bile ucuz, kaldı ki trafik yok ve Singapur ufak bir yer. Singapur'a gelirken vizeye ihtiyacınız yok, 6 ay geçerliliği olan bir pasaportla gelip 30 günlük vize alabiliyorsunuz. Sizlere tavsiyem, Singapur'a en az bir hafta süre ayırın. Hatta mümkünse daha fazlaÇünkü 12 saatlik uzun bir uçak yolculuğu sonrası saat farkını atlatmanız en az üç gününüzü alacaktır. Ee oraya kadar gelmişken, uçakla sadece yarım saat uzaklıkta
olan Malezya'nın Tioman Adası'na da gitmeniz gerekir, ki ona da zaman ayırmalısınız.

Singapur çok ufak bir yer olmasına rağmen, hayatı dolu dolu yaşayan bir ülke, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor insan. Umarım bunu en azından bu yazıyla olsun hissedebilmişsinizdir.
Haberin fotoğrafları