Sosyal politikalar ön planda tutuluyor sermaye birikmiyor
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'e göre Türkiye'de temel sorun sermaye birikimini sağlayacak ortamın olmaması.
Bir süre önce yabancı sermaye konusunda yaptığı uyarıyla dikkati çeken Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'le yerli sermayenin oluşumu üzerine konuştuk. Sabah Ekonomi Ekibi'ni kabul eden Abdüllatif Şener, hem Osmanlı'da da hem de Cumhuriyet döneminde temel sorunun sermaye birikimini sağlamak olduğunu söyledi. Şener, "Türkiye'de en üzüldüğüm nokta vatandaşa benim alnım açıktır deme hakkını vermiyoruz" dedi.
SERMAYE SORUNU Şener'in sorulara verdiği yanıtların özeti şöyle: * Girişimci sınıf, yerli sermaye birikiminin sağlanması sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin değil, tanzimattan bu yana Osmanlı'nın da temel sorunu olmuş. Çünkü Osmanlı'da sermaye birikimine imkan sağlamayan bir kar marjı var. İşyerini bile devlet yapıyor. Sosyal politikalar ön planda tutuluyor. Lonca sisteminde de kar marjları son derece düşüktür. Yüksek sermaye birikimine izin veren bir sistem yoktur. Kapitalizmde ise güç paradır. Şirket- Hayriye'nin ortakları arasında vezirler, valide sultanlar vardır. Sermaye hazinedendir. İş Bankası da Hazine'den konulan parayla devlet adamlarının koyduğu paralarla kurulmuştur. Cumhuriyet'in de sermaye birikim modeli Osmanlı ile hemen hemen aynıdır. Ankara'nınnabzı n Kapitalizm batıda zaferler kazanırken, diğer ülkelerde neden başarılı olmuyor? Temel sorun, sermaye üretememek, sermayeyi büyütememek. Batı ile doğu arasında yine en temel fark, kayıtdışılık. Amerika'da kredilerin yarısından fazlası gayrimenkule dayalı. Gayrimenkule dayalı kredi mekanizması, büyük sermaye ortaya çıkıyor. Birinci nokta bu.
* İkinci nokta istikrar ortamı. Türkiye'de yerli sermayenin kendini büyütme mekanizmasında tıkanma var. İstikrar uzun vadeli olmayı gerektiriyor. İstikrar yoksa, ülkenin imkanlarını, potansiyelini ortaya çıkaracak enstrümanlar devreye girmiyor. Yerli sermaye büyüme sorunu yaşadığı için, yabancı sermayenin gördüğü kar alanlarını aynen algılamıyor.
* Şirketlerin bir araya gelmesinde tanımlanmış hukuk sistemi son derece önemli. Sermaye bir araya gelirken, hak vesorumluluklarını açıkça bilmeli, bunların korunacağına inanmalı. Kazık atanın kazançlı çıktığı sistem varsa, bu ortam biraraya gelmeyi güçleştiriyor. Yabancı sermaye, ihtilaflı durumlarda, mahkemelerde kaybediyorsa, gelmek istemiyor. Bir önemli nokta da bu.
TALEBİN YÖNÜ DEĞİŞTİ * Piyasalarda durgunluktan şikayetin bir nedeni de tüketim kalıplarında değişme. Son 3 yılda ne değişti? Her evde birkaç cep telefonu var. Cep telefonuna ayda 100 milyon lira ödeniyorsa, 500 milyon geliri olan birisi yüzde 20'sini geleneksel olmayan alanlarda harcıyor demektir. Bu durum, gıda, giyim vs. harcamalarda azalma anlamına gelir. Piyasada toplam talepte artış var ama talebin yöneldiği alan değişiyor.
* 2004 itibariyle Türkiye'nin satın alma gücü paritesine göre, kişi başına milli gelir 7 bin 736 dolar. Bu tutar, AB'nin yüzde 29'u düzeyinde. Onun için yüksek büyümelere ihtiyacımız var.
* Petrol İhraç Eden Ülkeler, artan gelirlerini kullanacak alan arıyor. Bu nedenle inşaat sektörü canlanıyor. Bizim müteahhitlerimiz Körfez ülkelerindeki inşaat ihalelerini yakından takip etmeli. Bu sayede ilave petrol faturasını taahhüt sektörümüzle kapatabiliriz.
* Bizde vergi oranlarını düşürme zorluğu var. Kamu açığı öngörülenin üzerinde oluşursa, hazine ilave borçlanmaya gidiyor. Finansman sorunu ortaya çıkıyor. Düşük vergi oranı uzun vadede hasılatı artırıyor. Kısa vadede ise gelir azalması oluyor. Finans dengeleri de kısa dönemli bu baskıya müsait değil. Tek tek sektör veya şirketleri rahatlatmaktan ziyade genel ekonomik istikrarı korumaya çok özen gösteriyoruz.
* İstikrarın ne faydası var? Bir işadamı (istikrar, insanlar arası, insanlarla kurum ve devletler arası ihtilafları azaltır) dedi. İstikrarsız ortamlarda, borç alacak ilişkilerinde ihtilaf ortaya çıkar. Vatandaş SSK ve vergi yükümlülüklerini yerine getirmez. Vatandaş ile devlet arasında ihtilaf artar. İstikrar ortamında ise durum tersidir.