Şu publicity (medyada görünürlük) meselesinin negatif boyutunu Bahçeşehir ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakülteleri'ndeki öğrencilerime hangi taze örneklerle anlatsam diye aylardır düşünüp dururken Erdal Acar Bey imdadıma yetişti. Gazetelerde önce bir haber çıktı: "ErdalAcarGeorgeClooney'inComoGölükıyısındakimuhteşemvillasındakiözelpartiyedavetedildi!" Yanında kocaman bir fotoğraf. George ile Erdal 'kanka' halinde... İki gün sonra gazetelerde bu kez başka bir haber: Erdal Bey'in fotoğrafı sahte imiş. Photoshop'da kendi resmini kesip biçip George'un yanına yerleştirmiş; sonra da gazetelere göndermiş, "Ben de oradaydım" diye... Erdal Bey tarafından bu haberi yazan gazetelere külliyatlı miktarda bir tazminat talebi ile dava açılmadığına ve yalanlama gönderilmediğine göre, demek ki olay doğru. Erdal Bey'in olayından iletişime kafa takan herkesin çıkaracağı dersler vardır. 1. Publicity aslında külliyen reddedilecek bir şey değildir. İki yanı da keskin bir bıçaktır. Doğru kullanılırsa işe yarar. Bütün bir iletişim stratejisinin içinde yan öğe olarak kullanıldığında çarpan etkisi yaratabilir. Örneğin, Red Bull'un zaten sponsoru olduğu DavidCoultard'ın F-1 yarış otosuyla köprüde yaptığı şov başarılı bir publicity olayıdır. Buna karşılık, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün önünde soyunan hanımefendi o işten pek bir PR değeri elde edememiştir. Bugün kimse adını bile hatırlamaz. 2. İletişimde geçerli ilke şudur: "Söylediğin her şey doğru olsun ama her doğruyu söyleme". Yalan söylemek ise, ancak "Başkanın Adamları" türden filmlerde geçerli bir numaradır. Yoksa yalancının mumu yatsıya kadar yanar ve geri dönüşünün bedeli ağır olur. 3. "Haberimçıksındanasılçıkarsaçıksın.Benimiçingazetedekisütunsantimönemlidir" diye düşünen kişi ve kuruluşlar bu olayı analiz etsinler. Bunlar bazen, aslında iletişim müzelerine kaldırılmış tarihi bir yöntemi de uygularlar. Haberlerini sütun santim olarak ölçtürüp, çıkan rakamı o sayfanın reklam fiyatıyla çarpıp "İştebukadardolarlıkhaberdeğeriyarattık" diye bir de sevinirler... Bu açıdan bakıldığında Erdal Bey'in, GamzeÖzçelik'in, BülentErsoy'un sütun santim değeri bayağı iyidir. 4. İletişim ve tabii ki publicity mutlaka bir iş hedefi için yapılır. Örneğin Acarkent'deki villaların satışları artsın" gibi bir iş hedefi yoksa; hedefsiz işler negatif sonuçlara gebedir. "Çıkayımbirkonuşayım,ortalıkkarışsın" ya da "Anlatacakçokşeyimizvarkimseyazmıyor;ikimankengetirelimdehaberolalım" türünden muhabbetle PR olmaz. 5. İletişim uzmanlık işidir. Erdal Bey ille de iletişim yapmak istiyorsa bir uzmanına gitmelidir. Bu işin uzmanlarının adresi bellidir. İDA'nın (İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği) uluslararası sertifikasyona sahip 15 üyesinin 15'i de ona mükemmel hizmet verecek kapasitededir. Nasıl ameliyat olması gerektiğinde kendisi neşteri eline almıyorsa, nasıl finansal işlerini tek başına halletmiyorsa, bu işi de bir uzman kuruluşa devretmelidir. Yoksa pek çok dostumun oturduğu o güzelim Acarkent'in algılanmasını bile olumsuz yönde etkileyebilir...