Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, faizlerin genel düzeyinin tabii ki aşağı gelmesi gerektiğini vurgulayarak, ''Beklenen reel faizlerin yüksek olduğunu biz de her fırsatta söylüyoruz. Ama kat edilen mesafeyi görmezden gelmeyi pek anladığımızı söyleyemem'' dedi.
Serdengeçti, Merkez Bankası'nın ''Finansal İstikrar Raporu''nun ilk sayısının kamuoyu tanıtımını yapmak üzere düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kısa vadeli faizler ve piyasa faizleri ile ilgili bir soru üzerine Serdengeçti,
Türkiye'de analizlerin hala büyük ölçüde eski yaklaşımlar çerçevesinde yapıldığını kaydederek, kitapların kısa vadeli faizlerle,bütün faizlerin genel düzeyini belirleyeceğini söylediğini ifade etti ve şöyle devam etti:
''Doğru, ama bu fiyat istikrarının sağlandığı ve kollandığı bir ortamda ve kamu borcu da sorun olmaktan çıkmışsa kitapların yazdığı şeydir. Bizim gibi kamu borcunun sorun olduğu ülkelerde ise dinamikler çok daha farklı şekilde işlemektedir. Bunun bir örneğini vereceğim.
Merkez Bankası'nın kısa vadeli faiz oranlarının seyrini biliyorsunuz. Gördüğüm kadarıyla yaklaşık şubat ve mart aylarından beri, bu ülkede ortalama TL mevduat faiz oranı, bir yandan ortalama DİBS'lerin ikinci piyasadaki oranları, bir yandan Merkez Bankası'nın kısa vadeli faiz oranlarının üzerinde seyretmektedir. Bu gerçeği görmezden gelip, analiz yapmanın anlamlı olduğunu düşünmüyorum.''
REEL FAİZ
Faizlerin genel düzeyinin tabii ki aşağı gelmesi gerektiğini ifade eden Serdengeçti, şöyle konuştu: ''Beklenen reel faizlerin yüksek olduğunu biz de her fırsatta söylüyoruz. Ama kat edilen mesafeyi de görmezden gelmeyi pek anladığımızı söyleyemem. Bundan 2-3 sene evvel beklenen reel faizin yüzde 30'un üzerinde olduğu bugün ise yüzde 10'lar civarında olduğu gerçeği, bana göre gözardı edilmemelidir. Bu başarının nasıl yakalandığı ise kesinlikle fiyat istikrarında kaydedilen mesafe ve genelde istikrar programının başarılarla ekonomiye verilen güven sayesinde olduğunu düşünüyorum. Bu güveni vermeye devam edersek ve istikrarda da mesafe almaya devam edersek tabii ki faizler genel düzeyi daha aşağı seviyelere gelecektir.''
MENKUL SERMAYE İRATLARINDA VERGİ
Menkul sermaye iratlarına vergi getirilmesi ile ilgili bir soru üzerine de Serdengeçti, Türkiye'de uygulanan vergilerin mümkün olduğu kadar ahenkli, aynı seviyede olması ve çarpık bir yapı yaratmamasının politikaların bir parçası olduğunu söyledi.
Serdengeçti, 2006 başından itibaren yürürlüğe girecek kısımla da bu amaca ulaşılmış olacağını ifade ederek, ''Dolayısı ile biz bu gayreti en başından beri yoğun bir şekilde destekledik. Bugünde desteklemeye devam ediyoruz. Dünyada hiçbir mali otorite şantaja boyun eğerek, karar vermez diye düşünüyorum. Bizde de zaten böyle olacağını sanmıyorum'' dedi.
''Bu rapor, yetki görev çelişmesi olabilir mi?'' şeklindeki soru üzerine de Serdengeçti, dünyada bu işin nasıl yapıldığına dair bilgi verdiğini hatırlatarak, 32 ülkeden, 22 tanesinde Merkez Bankaları'nın gözetim ve denetimden sorumlu olmadığını, finansal istikrar raporunu çıkardığını kaydetti ve ''Bu sizi ikna eder diye düşünmüştüm. Dolayısı ile öyle bir şey yok. Tam tersi tabii ki bu raporların bunun yanı sıra gözetim otoritesinin yayınladığı raporları birbirini tamamlayıcı olduğunu da düşünmek gerekir'' dedi. ''RAPORLAR İYİ OKUNMALI''
''Merkez Bankası'nın algılanma sorunu mu var yoksa bazı kesimlerin işine mi gelmiyor?'' şeklindeki soruyu da Serdengeçti, şöyle yanıtladı:
''Bu soruya benden evvel sizlerin cevap vermesi gerekir. Çünkü ben onları tasarlayan ve yazan tarafım. Sizler ise onları okuyan, analiz eden taraftasınız. Burada kamuoyuna hitap ediyorum. Benim gördüğüm kadarıyla, bu rakamların iyi olup olmadığını değerlendirmek biraz zor.
Bize gelen başvurular kitap okuma oranının altında değil. Bazı raporlarda, konuşmalarda ise rekor düzeyde olduğunu söylemem mümkün, on binlerce başvuru oldu onlara.''
Serdengeçti, raporların mutlaka iyi okunması gerektiğini ifade ederek, ''Tabi ki herkes Merkez Bankası'nın yaklaşımını benimsemek zorunda değil, aynı fikirde olmak zorunda değil. Fakat edindiğim izlenim, bazen okunmadan yazılıp çizildiği şeklinde. Bu da hatalı olur diye düşünüyorum. İkincisi söylemediği şeyler, Merkez Bankası'nca söylenmiş gibi yorum yapılmasını yadırgadığımı da söylemek isterim'' dedi.
''Merkez Bankası Başkanı olarak finansal sektörün durumu, istikrar ve kamu bankalarının özelleştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz'' şeklindeki bir diğer soruya da Serdengeçti, ''Burada bir rapor var. O raporu baştan aşağı okuyarak, finansal istikrarda ne aşamaya geldiğimizi göreceksiniz. Türkiye finansal istikrarda 2001'den itibaren o özünde bir bankacılık kriziydi, başka hiçbir şüphe yoktur bunda. O bakımdan bayağı bir mesafe almıştır'' dedi.
KAMU BANKALARI İLE İLGİLİ OPERASYONLAR
Kamu bankaları ile ilgili operasyonların son derece kapsamlı operasyonlar olduğuna işaret eden Serdengeçti, şöyle devam etti: ''Burada milli gelirin yüzde 12'si nispetinde likidite verilirken, basında o sıralar (Bu işin sonu hiper enflasyondur) dendi.
Ve o işin sonunun o tarihlerden sonra nereye gittiğini hepiniz gayet iyi biliyorsunuz. Bu tür operasyonlar yapıldı. Bunun yanı sıra BDDK'nın çalışmaları oldu sermaye yeterliliği konusunda, başka konularda. Bankaların vaziyetlerinde olumlu yönde epey gelişme kaydedildiğini biliyoruz. Ancak öte yandan bankacılık reformu önemli bir yapısal reform olarak bitmiş değil devam ediyor. Daha yapılacak bir çok şey var.''
Kamu bankalarının özelleştirilmesinin evvelden beri nihai amaç olarak durduğunu ve hükümetin de o yönde niyetini belirtmiş durumda olduğunu belirten Serdengeçti, şunları kaydetti: ''Bu Türkiye'de çok önemli bir aşama olacak, çünkü kamu bankaları geçmişte, ne ölçüde kamu otoritesinin baskısından uzak olurlarsa malum görev zararı şu bu, ne ölçüde ülkede oluşturulmaya çalışılan rekabetçi ortamın bir parçası haline gelirse o ölçüde tabii ki finansal istikrara katkısı olacağını düşünüyorum.
Özelleştirme süreci kolay bir süreç değil. Burada yeniden yapılandırma gibi unsurlara da dikkat çekmemiz gerekiyor. Bana göre kamu bankaları 4 sene öncesi ile kıyaslandığı zaman kıyaslanmayacak kadar çok daha iyi bir noktaya gelmiş durumdalar.''