Düğmeye kim bastı?
Sonbahar ve ilkbaharın ilk ayları, Ankara'da resepsiyon günleridir. İlkbahara girişle birlikte, yabancı misyonun resepsiyonları da başladı. Hemen her gün bir veya iki büyükelçiliğin etkinliğiyle karşılaşmak olası. Son bir haftadır resepsiyon sohbetlerinde büyükelçilerin üzerinde konuştukları ve yanıtını aradıkları soruların başında şu geliyor: "Hükümetin tabanına ilişkin gündemi var mı?.." Hemen ardından da şu üç soruya yanıt aranıyor: 1 - Hükümet neden patinaj yapmaya başladı? 2 - Yakın gelecekte seçim var mı? 3 - Hükümete alternatif bir oluşum seçime kadar çıkar mı? Büyükelçiler de sorularına yanıt bulmakta zorlanıyor, patinaj yapıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise sanki bu sorulara yanıt verir nitelikte TOBB yönetimiyle yaptığı toplantıda şu mesajları veriyor: "Seçim yok..." Erdoğan son günlerde hükümetine yönelen eleştirilerden de yakınıyor, şunları söylüyor: "Bir anda bu kadar çok eleştiri yapılması tesadüfü değil. Birileri düğmeye bastı..." TOBB toplantısında bulunan yönetim kurulu üyelerinden birine şu soruyu yöneltiyoruz: "Başbakan düğmeye kimlerin bastığına ilişkin bir imada bulundu mu? Siz bu konuda bir soru yönelttiniz mi?" Yönetim kurulu üyesinin yanıtı şöyle oluyor: "Başbakan toplantıda 10-15 dakika kadar konuştu. 'Düğme' sözünü söylediği zaman aklıma 'kim bunlar?' diye sormak gelmedi. Başbakan eğer bunu söylüyorsa devletin istihbarat bilgisine dayanarak söylüyordur. Durduk yerde söylemiyordur..."
Tehlikeye işaret Başbakan gelişmeleri "düğmeye basma" olarak yorumlasa da TOBB'dan da, Avrupa Birliği'nden gelenlere benzer uyarılarla karşılaşıyor. "Kibar ve ölçülü bir üslupla" Erdoğan'a "reformlar ve uygulamalarında patinaj yapıldığı" uyarısı geliyor. Borç stokunun azalmasına ve AB standardı yakalanmasına rağmen, geriden gelen sosyal güvenlik açıklarının, bütün birikimleri alıp götürebileceğine işaret ediliyor. "Sosyal güvenlik, vergi ve hukuk mevzuatına ilişkin reformların hala gerçekleşmediğine" vurgu yapılıyor. Bunların bir an önce çıkması gerektiğinin altı çiziliyor. AB sürecinde sivil toplumun önemine işaret edilip, "Sivil toplum ile birlikte hareket edilmezse bugünkü duruma benzer tıkanmalarla karşılaşılacağı" kayda geçirilip şu mesaj iletiliyor: "AB sürecinde sivil toplum örgütlerini de yanınıza almanız sizi rahatlatacaktır..."
Bir dolarlık artış Ekonominin her an kırılgan bir hale gelebileceğine ilişkin veriler de Erdoğan'a aktarılıyor. ABD'nin ocak ayından bu yana faizlerde yaptığı oynama ile 98 milyar dolar emdiği anımsatılıyor. ABD'nin faiz artırımına ilişkin politikasının süreceğine dikkat çekilip, "Bu Türkiye'deki faizleri de yukarı çeker. Kaynağı nasıl bulacağız?" sorusuna vurgu yapılıyor. Petrol fiyatlarındaki artışın Türk ekonomisine getirdiği yükün maliyeti ise şöyle özetleniyor: "Petrolün varilindeki bir dolarlık artışın Türkiye'ye maliyeti 200 milyon dolar..." Türkiye'nin petrolün varilini geçen yıl ortalama 36 dolardan aldığı, bu yıl bu rakamı yakalamasının olanaksız olduğuna işaret edilip ekleniyor: "Petrolün varili 55 doları aştı. Yükseliş devam edecek gibi görülüyor. Petrol fiyatlarındaki 10 dolarlık artış Türkiye'nin büyümesini yarım puan düşürüyor. 20 dolarlık artış büyümeye bir puan olumsuz etki yapacak." Bütün bu mesajlar, toplantıda ve yemek sırasında 'yapıcı ve olumlu bir üslupla' veriliyor. Toplantıdan sonra TOBB'un etkin bir yöneticisiyle sohbet ederken şunları söylüyor: "İki yıl önce doların bir milyon 300 bin lira, enflasyonun yüzde 8 seviyesine ineceğine inancımız yoktu. Geldiğimiz bu noktayı korumak zorundayız. Göstergelerin kırmızıya dönmesi en çok biz işadamlarını vurur..." Şimdi şu soruyu bir kez daha sormak gerekiyor: Düğmeye kim bastı?
|