|
|
|
|
İtiraflar-1
Bu yazıyı yazmak çok da kolay değil aslında. Köşenin adından anlamış olacağınız üzere şişman olmak üzerine yazılar yazacağım bana ayrılan bu deniz manzaralı arsada... Şişman kelimesi bile insanın aklında hemen ilginç yansımalar yapıyor: Şişko, yağ tulumu, balina vs... Ama kimse biz sessiz azınlığın gerçekten neler yaşadığı ile ilgilenmiyor. Tamam sessiz azınlık demek biraz fazla dramatik oldu ama hiç kimse bizimle ilgilenmiyor. Buna, benim parçası olduğum Türk medyası da dahil! Herkes şişmanların, hemen zayıflaması gereken, aksi takdirde sokağa bile çıkmaması gereken insanlar olduğu konusunda birleşiyor. Güzel kadın ve yakışıklı erkek terörü öylesine dört bir yanı sarmış durumda ki, biz şişmanlara sadece susmak düşüyor. Ancak bu ülkede yaşayan, 30 yıllık yaşamının son 16 yılını aktif şişman olarak geçirmiş biri olarak yaşadığım şeyleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
ÇOK SAMİMİYİM... Takdir edersiniz ki, böyle bir şeyi yazmak çok da kolay değil. Bunun için önce itiraflara başlamak ve bu itiraflar konusunda da hayli samimi ve (söylemek bile beni korkutuyor) dürüst olmak lazım. Şimdi başlıyorum: 1. Evet, ben bir şişmanım! 2. Evet, kıyafet alırken kabinlerde kabir azabı yaşıyorum. 3. Hayır, her şişman kendisi ile barışık olmak zorunda değildir. 4. Evet, şişman olmak insan yaşamını zorlaştıran bir şeydir. 5. Evet, rejim yapmak dünyanın en acı veren şeylerinden biridir. 6. Ve en dramatiği hoşlandığın kişilerden gözlerini kaçırmak zorunda olmak hiç de eğlenceli değildir.
NELER YAPTIM? Ama yeter! Özellikle iki yıl önce yaşadığım Amerika deneyimim sonrası kendime yaklaşımımı değiştirme kararı aldım. Şişman olmak, tıpkı insanın maddi durumu gibi bir olgu. Sizden daha zenginler veya fakirler olduğu gibi, daha kilolu veya daha zayıf insanlar olabilir. Ancak bunun kimseye bir faydası yoktur. Bu nedenle son bir yıldır siyah giymekten vazgeçtim. Hatta kıyafet yaklaşımımı bir adım öne götürüp sahip olduğum en başarılı dekolteyi yani göğüs dekoltemi ortaya çıkaracak kıyafetler giymeye başladım. Makyaj yaklaşımımı biraz abarttım. Saçlarımın ise neredeyse her ay rengini ve şeklini değiştiriyorum. Bunları yaparken de eskisi gibi utanmıyorum. Çünkü kendimi sevmekten vazgeçtiğim gün hayat savaşımı da kaybetmiş olurum. Neyse bu günlük bu kadar itiraf yeter...
YILBAŞI SON OLACAKTI Sizlerle yılbaşı gecesi tipik bir şişmanın (yani benim!) yaşadıklarını paylaşmak istiyorum. Yılbaşı gecesi, benim için çok yemek yenilen son gece olacaktı! Yeni yılın ilk pazartesi günü rejim yapmaya başlayacaktım. Ancak yılbaşında Bahçeşehir'de yaşayan akrabalarımın evine davet edilince bu kararımı yeniden gözden geçirmeye karar verdim. Genel olarak eğlence, yemek masası etrafına kurulmuştu. Hindi dolması, sigara böreği, müthiş bir pilav, ev yapımı tiramisu, dolma, pastırma vs., ilgi bekliyordu benden...
6 BİN KOLARİ ALDIM Allah'a şükürler olsun tüm bu yemeklere karşılıklı sevgi ve saygı çerçevesinde eşit yaklaşımda bulundum ve hepsinden yedim. Tiramisu öncesi hafif bayılır gibi oldum ama bir soda desteği ile kendimi toparladım! Ama tiramisu'nun son lokmasını bırakarak rejimime katkıda bulundum. Sonra televizyon önündeki yerime nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. Arada sırada etrafımda bazı insanlar şişman olmak ile ilgili espriler yapıyorlardı ama bu esprilere göğsümü siper etmekte bir sakınca görmedim. Böylece bir yılbaşı görevi daha başarı ile tamamlanmıştı. Bir öğünde sanırım 6 bin kalori alarak yılı güzel bir rekorla kapattım.
YAŞASIN YEMEK... Ertesi sabah hâlâ acıkmamış olarak uyandığımda rejim altlığı olarak ne arasam diye düşündüm. Bu akşamdan kalma gibi bir duyguya benzer; bir şekilde ayılmanız gerekir. Neyse ki öğleden sonra yeniden acıktım! Çünkü bu cinnet şeklinde yemek yenilen geceler sonrası insan bir daha yemek yiyemeyeceğinden korkar. Aslında şişmanlık üzerine bir köşe sahibi olmaktansa başka bir konuda yazıp, dost ve arkadaş çevreme hava atmak isterdim ama kısmet böyleymiş. O zaman yaptığımız işin arkasında durmak lazım: Yaşasın yemek yemek...
RAHŞAN GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|